Baas Rejiminin Köşelerdeki Muhafızları
Kafkasya’da yaşanan işgal ve katliamlarla ilgili kurumlarda çalışmış bir kişinin Suriye'yle ilgili tutumu oldukça düşündürücü!
Kenan Alpay, Esed rejiminin katliamlarını açıktan savunamayıp, Suriye muhalefeti üzerinden dezenformasyon yapanların sıkça başvurdukları manipülatif soru sorma tekniğini sıkça kullananlardan birini; Radikal yazarı Fehim Taştekin’i yazdı.
‘Çerkes’ Muhafız ‘Şövalye’ye Karşı
Suriye halkı 50 yıllık en katısından askeri bir muhaberat diktası olan Baas-Esed rejimine daha ne kadar tahammül edebilirdi? Bir tarafta insanlığa karşı işlediği suçlarla sicili kabarmış Baas-Esed şebekesi tanklarla kuşatma altına aldığı şehirlerde Suriye halkının evlerini başına yıkıyor diğer tarafta ise kerameti kendinden menkul kimi Ortadoğu uzmanları analiz adı altında spekülasyonlarını sürdürüyorlar.
Hüsnü Mahalli gibi Baasçılığıyla maruf bir karakter dâhil neredeyse hiç kimse Türkiye’de Baas-Esed rejimini doğrudan sahiplenme veya savunma üzerine söylem geliştiremiyor. Fakat Baas müdafii perspektif, söylem ve duruş oldukça dolaylı, alabildiğine pragmatik ve stratejik hesaplarla örülü olarak Suriye muhalefetini kirletip itibarsızlaştırma çizgisinde kendini gösteriyor.
ABD’nin işgal ve katliam planlarına karşı çıkan hiç kimse işlediği suçları görmezden gelip Saddamcılık veya Irak Baasçılığı yapmadı. Ama siyasal analiz veya antiemperyalist duruş adı altında söylemlerine Esedçilik ve Baasçılık gibi kanlı bir kisveyi geçirmekte beis görmeyenler hiç de azımsanamayacak oranda. Manzara şöyle: Türkiye’deki Esed-Baas lobisinin bir kolu İran ve Hizbullah’ı koruma refleksiyle hareket ediyorsa diğer kolu da Rusya ve Çin’le uyumlu laik-Sosyalist bir cuntayı İslamcı bir muhalefete karşı muhafaza refleksiyle hareket ediyor.
Süreçten ve Hedeften Şüphelendiren Sorular!
Esed-Baas rejimin icraatlarını, ilişkilerini savunmak mümkün olmadığı için her halükarda yapılabilecek makul bir iş olarak bol bol soru sormak ve mümkün olduğunca şüphe ve geleceğe dair kaygı üretmek en akıllıca seçenek olarak belirginleşiyor.
Kamuoyu önünde çokça dillendirilen birkaç soruyu biz de burada tekrarlayalım: Sokaklara dökülen halkın öncelikle, Esedgillerin örgütlediği cinayet ve yolsuzlukla maruf Baas çetesiyle uzlaşma yollarını zorlaması gerekmez miydi?
Suriye halkının Esed’in reform ve genel af ilanına kadar sabretmeleri, İran ve Rusya’yı da bu sürece katkı sağlamaları için ikna etmeleri daha makul ve sonuç alıcı olmaz mıydı?
ABD ve AB’nin Esed sonrasında iktidara gelmesi kuvvetle muhtemel İslamcı bir rejimle İsrail’in güvenliğini tehlikeye atmak istemeyeceği biliniyorken Suriye halkı kime güvenerek isyan bayrağı açmıştır?
Esed-Baas lobisi tarafından sorulan bu türden sorularda göze çarpan en önemli hususlar şu şekilde sıralanabilir:
1- Hiç bir güvenilirliği ve itibarı kalmamış katil rejimle,
2- Bu rejimi ayakta tutmayı kendi kaderlerini teminat altına almakla eş anlamlı gören İran ve Rusya’yla ve
3- Bosna’dan Ruanda’ya, Çeçenistan’dan Afganistan’a kadar dünyanın hemen her bölgesinde sicilleri insanlığa karşı işlenmiş suçlarla dolu olan ABD ve AB’yle uzlaşmayan, icazet almayan muhalefetin kanı dökülür, evi yıkılır, mülteci konumuna düşürülür.
Fakat doğru düzgün kimsenin kılı kıpırdamaz. Bir şeyler yapmak isteyenler de ‘eksen kayması’ veya ‘neo-Osmanlıcılık’, olmadı “The Şövalye” diye yaftalanır.
Erdoğan ‘Şövalye’, Taştekin ‘Muhafız’ mı?
Suriye konusunda uzun bir zamandır görüşler serdedenlerden biri de Radikal gazetesinden Fehim Taştekin. Taştekin’i Suriye üzerine yazdıkları ve ekranlarda dile getirdikleri ile Baas-Esed rejimin ‘dolaylı muhafızı’ olarak nitelemek pek yanlış olmaz sanırım. Hüsnü Mahalli’yle paslaştığı son açık oturum ve yazılarına dikkatlice bakmakta da fayda var.
YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ...
HABERE YORUM KAT