
Baas Lobisinden Yeni “Tehlike” Kampanyası!
Hatay halkının yabancılardan rahatsızlığı iddiasını Suriye’deki dikta rejimini savunma cephesi yeni mevziye dönüştürüyor!
HAKSÖZ-HABER
Baas Lobisinden Yeni “Tehlikenin Farkında mısınız?” Kampanyası!
Aylardır bulabildikleri her malzemeye Baas çetesini savunmak için sarılan lobi son dönemlerde Suriyeli göçmenler üzerinden karalama kampanyasına ivme kazandırmış görünüyor. Hatay’da yerli halkın Suriyeli göçmenlerden rahatsız olduğu, çocukların sakallı adamlardan korktuğu, hatta yerli halk ile Suriye’den gelenler arasında her an büyük bir mezhep savaşının fitilinin yanmak üzere olduğu vb. bir dizi iddia ardı ardına servis ediliyor.
Geçtiğimiz hafta Habertürk kanalında bölge izlenimlerini aktaran gazetecilerin sözleri ile start alan kampanya Vatan gazetesinin manşetleriyle devam etti. “Ülkemizi bekleyen bu korkunç tehlike” konusunda son noktayı koymak ise çok tecrübeli bir uzmana, Radikal’den Fehim Taştekin’e düştü. Esed rejiminin ülkemizdeki en sofistike müdafilerinden olduğu geniş bir kesim tarafından kabul gören Fehim Taştekin bugünkü (27 Ağustos) yazısında “içeriden gözlem”lerle sorunun derinliğini teşhis ediyor!
Müthiş delillerle süslediği yazısında lokantada yemek yiyip de parasını Erdoğan’a havale edenden minibüse parasız binen Suriyelilere kadar birçok “olay” aktarılıp halkın sabrının taşmak üzere olduğu ifade ediliyor. Yabancı varlığına inanmakta zorlananlara cep telefonuna kaydedilmiş, uzun sakallı entarili insan görüntüleri olduğu kanıtı sunuluyor.
“Tehlikenin farkında mısınız” modunda sürüp giden yazının asıl çarpıcı aktarımları ise elbette Türkiye’den Suriye’ye savaşçı geçişleri ve bunların Türkiye devleti tarafından korunması, kollanması, eğitilmesi ve silahlandırılması iddiaları… “Yaralıların hastaneleri doldurması” bile Suriyeli göçmenlerin suçu olarak aktarılıyor.
Uzun yazı içinde tek bir kelimeyle dahi olsa Suriye’den kaçmak zorunda kalan insanların dramına yer yok! Bu insanlar adeta tatile çıkan beleşçi sürüsü olarak resmediliyor. Her zamanki gibi Suriye rejimi pirüpak!
Dikkat çeken ikinci bir nokta ise çok medyatik Ortadoğu uzmanımızın tüm bu gözlemlerini hep aynı çevre içinde oluşturması. Yazının içinde olumlu tek bir Suriyeli yok, muhacirlerin tümü sorunlu, sıkıntılı tipler. Ayrıca onlara yardıma gelen ve “küresel cihad” unsurları olarak tanımlanan kişiler de hep tehlikeli yaratıklar olarak vasfediliyor.
Nasıl bir gözlem bu diye merak edenlere hatırlatmakta yarar var. Yazar Antakya Yeşilpınar Belediyesi tarafından düzenlenen ve Lazkiye Gazeteciler Birliği temsilcisinin de davetli olduğu “Barışa Çığlık” adlı etkinliğin katılımcılarından. Fehim Taştekin’in alarm zilleri tadındaki yazısı, ulusalcı, solcu türlü renkleriyle Türkiyeli Baasseverlerin katılımına sahne olan böylesi bir etkinliğe çok güzel yakışmış!
Tarihi niteliği haiz bu yazıyı sizin de dikkatiniz sunuyoruz:
Hatay'ın korkusu Peşaver olmak
FEHİM TAŞTEKİN / Radikal
"Suriye'de Dera, Hama ve Humus'ta çatışmalar azaldığı halde neden Halep'te sürüyor" diye sordu Meclis Dış İlişkiler Komisyonu Üyesi Mehmet Ali Ediboğlu...
“Suriye’de Dera, Hama ve Humus’ta çatışmalar azaldığı halde neden Halep’te sürüyor” diye sordu Meclis Dış İlişkiler Komisyonu Üyesi Mehmet Ali Ediboğlu. Bunun yanıtı Hatay’da gizli. Gizlilik lafın gelişi, yanıt herkes için malum. Lazkiye’nin ışıklarının görülebildiği Samandağı sahilinde bölgenin ileri gelenleriyle sohbetteyiz. Suriye’deki ateş Hatay’ın her köşesinde hissediliyor. Sadece Hatay kültürel, etnik ve mezhepsel doku açısından Halep’in izdüşümü olduğu için değil; sadece sınırın ötesinde düşen her can buradakilerin akrabası olduğu için de değil. İç savaşın alev topları Hatay’ın Suriye ile 194 km’lik sınırından aymazsa Suriye içlerine yuvarlandığı için; özellikle Sünni beldelere ya da köylere yerleşen ‘küresel cihatçılar’ın burayı Türkiye’nin Peşaver’ine çevireceklerinden korktukları için… Edipoğlu’nun “Silah ve savaşçı geçişi buradan sürdükçe savaş bitmez. Çünkü gece otobüslerle operasyona götürülen militanlar sabah geri dönüyor. Orada kalmadıkları için de temizlenmeleri mümkün olmuyor” sözleri Hataylıların ortak kanaati. Yeşilpınar Belediyesi’nin ‘Barışa Çığlık’ forumuna davetli olarak gittim ve kısıtlı zamanda hikayelerin peşine düşme ve teyit etme fırsatı bulamadım. Ama konuştuğum insanlar milletvekili, belediye başkanı, parti teşkilatı lideri, doktor, işadamı ve yerel gazeteciler... İlk bakışta şehir efsanesi izlenimi veren anlatıları onlardan da dinleyince mesele ciddiyet kazanıyor.
MİT’ten kimlik
Kaygıların başında yabancı savaşçılar geliyor; Hataylıları ürküten Libyalı, Pakistanlı, Afgan, Çeçenler… Parayı bastıran yabancılar Sünni bölgelerde ev kiralıyor. Yerel bir gazeteciye “Yabancı varlığı biraz abartılı mı” diye sordum, cep telefonundan çektiği selefinin görüntüsünü gösterdi. Uzun sarıklı, bıyıksız ve entarili selefilerin görüntüleriyle durumu karikatürize etmek niyetinde değilim. Ama mesele görüntünün ötesinde. Edipoğlu bir olay aktardı: “İskenderun’a bir gemi yanaştı. Yolcu gemisi değildi. 26 Libyalı geldi. İsim listesi elimizde. Bunları emniyet karşıladı. Adım adım izlettim, validen takip edilmesini istedim. Israrlı telefonlarım sonucu polisler artık bir noktada durdurmak zorunda kaldı, sorun yok deyip bıraktı. Bu kişiler Antakya Oteli’ne yerleştirildi.” Yetkililerin “Gezmeye geliyorlar” izahatı büyük bir gülümsemeyle karşılanıyor. Sivillerin kaldıkları dışındaki kamplar muamma. CHP’li Hurşit Güneş, Barışa Çığlık etkinliğinde “İzin aldığımız halde beni Apaydın kampına sokmadılar. Apaydın karanlıkta kalmamalı” diyerek meseleye dikkat çekti. Anlatılanlara göre ‘Apaydın dışında Islahiye (Antep) ve Kilis’te askeri eğitim kampları var. CIA işlerini Apaydın’dan yürütüyor. Ayrıca sınırda gizli kamplar sözkonusu.’ Edipoğlu kaçırılan Lübnanlıların Türkiye’de tutulduğuna inanıyor: “Suriye’de 11 Lübnanlının kaçırılmasından 3 gün sonra Hatay’a özel bir uçak indi. Ankara-Hatay arasında 2-3 kez özel uçak trafiği yaşandı. MİT görevlileri uçaktakilere havaalanında yeni kimlik düzenledi. Bunların Lübnanlı rehineler olduğu söyleniyor.”
Erdogan’ın misafirleri
Düne kadar kuş uçurtulmayan sınırda denetim hak getire. Hataylılara göre Yayladağı’nda üç köyün yanı sıra Reyhanlı ve Altınözü’nden silah geçişi sağlanıyor. Ağır silahların sokulmasında Reyhanlı’daki Cilvegözü ile Kilis’teki Öncüpınar kapısı tercih ediliyor. Antakya’da gece ikiden sonra elektrikler kesiliyor ve camları karartılmış otobüslerle savaşçılar sınıra taşınıyor. Bu turlar gece operasyonları için... Otobüsler gidiyor bu kez ambülanslar yaralı taşımaya başlıyor. Hastanelerin durumu zaten afişe oldu. Yaralılara öncelik verildiğinden muayene sırası beklemekten yorulan halkın ayağı devlet hastanelerinden kesilmiş. Tıbbi personelin yüzde 70’inin Alevi olduğu hastanelerde “Alevi doktor istemiyoruz” diyen muhaliflerin yol açtığı gerilimler de cabası. Konuştuğum bir doktor “Kendi aralarında Alevi doktor olmasın diye konuştuklarını duydum” dedi. Hastanelerde artan sorunlar nedeniyle artık bazı evler klinik olarak kullanılıyor. Özellikle ağır yaralıların tedavileri evlerde sürüyor. Halkı çileden çıkartan başka vakıalar da var: Lokantada yemek yiyip de “Erdoğan’ın misafiriyiz, hesabı ona yaz” diyenler ya da minibüse para vermeden binenler. Bir otel çalışanı bu tür olayların tekerrür ettiğini söyledi. Ama halkın sabrı taşmış durumda ve bu tür olaylar kavgalarla sonuçlanıyor. Hataylılar ‘özelleştirilmiş’ bir savaşın tanıkları. Önceki gece Uzunbağ’da Hz. Hızır’ın türbesindeki yemekte ortak kaygı şuydu: “Alevi, Sünni, Ortodoks Arap, Ermeni kimse Türkiye’nin bu savaşın içinde olmasını istemiyor. Şimdilik aklıselim hakim ama an gelir geriye bir kıvılcım kalır. Alevi-Sünni birbirine girer.” Mazallah!
HABERE YORUM KAT
Hatayda gelişen olaylar, Türk solunun tarihi paradoksunu göstermektedir. Totoliter ve dikta rejimlerine sistamatik olarak karşı olan sol ideoloji ,Türk solu tarafından ne kadar az anlaşıldığını göstermiştir.Küresel adalet adına makyavalizmi sol tarihde yaşatmıştır. Ama adaletin kendisinde böyle gayrı ahlaki bir metot mevcud değildir.
Yanıtla (0) (0)hataylı suriyeden olup bitenlere gözü kür kulağı sağır kalp duygusu sıfırlanmış durumda seküler olduğunu beli ediyor halen gözleri suriyeli müslümanların üç beş kuruş mal satıp kazanmaya takılmış allah seni hidayet etsın turan uslu aslında sana cevap vermeye gerek yok zaten bu sözlerinde anlaşılıyorki kimyan bozuk allahın laneti amerika israil esad ve destekçilerine olsun zalime ve zalimlere yardımcı olnar allah kahhar ismiyle kahr etsın suriyedeki akan kanın sorumluları birinci dereced esad ve şebiha muhaberat iran rusya çin ırak hibula CHP ULUALCILAR ERGENEKON SOLCULAR şimdiye kadar akan kanın suç ortakları aynı kıbleye yünelen mahlukatlar desen daha doğru daha anlamlı daha gerçeğe uygun olur siz hep an kan müslümanlara iftira ata durun suriyedeki akan kan kıyamet gönüne kadar alnınızdan silinmeyecek iyiki ölüm var allah size hidayet versın sizler istemesenizde allah nurunu tamamlayacaktır
Yanıtla (0) (0)Az kaldi sabir az kaldi.herkes öbür tarafdaki yerini belli ediyor.bir kimse hak ettigi tarafda yerini almadikca,Allah canini almaz.daha gli zler var Allah onlarin gercek yüzlerini,munafikliklarini aciga cikartacaktir.solcular komunistler,uluuuuusalcilar,kemalistler laikler.marksist leninistler.rafiziler,o geldigi zaman,bu gün karsi olduklarini iddia ettikleri amerikanin etegine yapisip kurtar bizi abi diyecek ve birlikte müslüman larin üzerine yürüyecekler.sabredin ve dua edin suriye mucahidleri icin mazlum ve mahsumlar icin.
Yanıtla (0) (0)'Hataylı' rümuzuyla yazan arkadaş, kusura bakmasın, ama sapla samanı birbirine karıştırıyor, yine de haddim olmayarak söylersem...
Yanıtla (0) (0)"Fehim doğru söylüyor kusura bakmayın" diyor. Bir defa, eğer o arkadaş adı sanı belli olan birisi ise, neden ve hangi saiklerle kendi adını, ya da eğer sürekli yorum yazıyorsa, kendini belli edecek ve kendini belirgin kılacak bir isim bulmamış!
Yoksa Şuralı, buralı rümuzuyla birçok yalan yanlış yorum yazılabilir ve insanlar yanlışa itilebilir ve en önemlisi de vebal altına girilebilir! Bilmem, anlatabildik mi, derdimizi...
İmdi, Fehim'in doğru söylediğine kim inanır. Ki, doğru söylemediği, yalana ve iftiraya bel bağladığı kendi ifadeleriyle belli olmuyor mu, iş tesçillenmiyor mu?
Arkadaş, bize ağabeylik, yol göstericilik yapma! Onları kendine sakla! Verdiğin, verdiğini sandığın bilgilerde sapla saman birbirine karışıyor, ayıklamak da bize düşmesin, emi kardeş!
Yok selefiler Alevi bakkallardan alış veriş yapmak istemiyorlarmış! Ticaret ve alış veriş Yahudi ile de yapılabilir, ama karşı taraf hem düşman, hem düşmanlığını silahlı bir savaşa dönüştürmüş, Müslümanları katlederken ve de katliama lojistik ve her çeşit desteği sağlıyorsa, o da Müslümanların karşısında harbi, yani savaşılması hükmündedir ve savaşılır!
Kaldı ki, Hatay'da Esed dostu Yerli Nusayriler, Kemalist solcular, Kemalist sağcılar, ulusalcılar -Aydınlıkçılar da dahil- ve bazı Şii bozuntusu kart İslamcılar cirit atacaklar da, neden orada Selefi vb. olarak tanımlanan insanların varlığı tehlike olarak tanımlansın?
Biraz dürüstlük ve tutarlılık lütfen!
Korkunun ecele faydası yok.. Anlayana...!
Yanıtla (0) (0)haberi ve yorumcuları okudum.kahrolmamak elde değil.suriye esat ailesinin malımı .23 milyon insan ne zamana kadar bir aile tarafından yönetilecek.bu haber nasıl radikal gazetesi bir gazetede çıkar hani demokrasi ve özgürlük nutuklarınız...kendi çocuğunuza kendinizin vergileriyle alınan bir savaş uçağı bonba atıyor çocuğunuz parçalanıyor lütfen kendinizi o babanın yerine koyun.o uçakları golan tepelerinde neden görmüyoruz.gücünüz savunmasız ve kendi vatandaşınıza mı yetiyor...ne yapalım bu halkı başka bir halklamı değiştirelim değiştirelimmi.halkın kendi kaderini tayin hakkı yokmu olmasınmı..bir başka konuda hatay da güya huzursuzluk var kardeşim huzursuzluk kimde çok net ve açık bundan yeni düşmanlıklar yaratmayın. haber veriyorsanız delil nerde görüntü nerde..bizler ensar vemuhacirin kültürünü biliriz dünyayada öğretiriz.arada muhakkak marjinaller çıkacak.60 000 insan var biraz insaffffff...
Yanıtla (0) (0)Önce Arap Baharını selamladı bir gurup. Sonra iş en büyük stratejik ortak Suriye ye gelince bütün gelişmeler ters düz edildi. ABD getirdikleri adamları indiriyor propagandasına girişildi. Suriye için pembe tablolar çizildi.
Yanıtla (0) (0)Çünkü birileri için kıyam sözcüğü 33 yıl öncesinde kalmıştı. Müslümanlara kıyılırken, onlar rabıta halinde bulundukları Kum ve Tahranın ağzına bakıp hareket etmedeydi.
Duyduğum en komik Esad savunması ise '' neden 18 ay önce Esad kimseyi öldürmüyordu?'' şeklindeki propaganda.
Be geri zekalı ahmaklar, eğer Esadın yaptığı katliamlar meşru ise İran Şahının öldürdüklerini de mi meşru sayacağız?
Ortada bir diktatör ve ona başkaldırmış halk kitlesi var. Sözde devrimci utanmazlar her zaman iki yüzlüdür. Eğer halk onlardan değilse ve hele de Müslüman halk ise, solcular yüzleri kızarmadan utanmazlık sergileyebilir. Alışmışlar utanmazlığa.
İran yanlısı kardeşlerin ise hala yüzleri kızarmada Baas yandaşlığı yaparken.
Olaylar açık. Bir tarafta katledilen Müslüman Halk ve diğer tarafta katleden diktatör. 33 yıl öncesine gidin tarihinizle yüzleşin.
O, doksanlı yıllarda Yeni Şafak gibi bazı gazetelerde çalışıyordu. Sonradan ise Radikal'e kapak attı. Belki de pek çoğumuzun "Bu çocuk nereye gitti?" diye sormuşluğumuz olmadı. Sadece işini yapan bir gazeteciydi, o...
Yanıtla (0) (0)Sonra bir ara onu laik bir televizyon kanalında, yeni tipiyle arz-ı endam edip laik bayan programcının sorduğu soruları 'içtenlikle' cevaplarken izledik! Pek de hayret etmedik, işin doğrusu! Zira 28 Şubat sonrasında eriyip yok olan, yitip giden, yerine göre din ve kulvar değiştiren bir yığın gazeteci vb. müsveddesi gördük ve alıştık da işin doğrusu...
Bu zat, belki de 'yakın akraba çevresinden ötürü' Şiiliği seçmiş idi! Olsun, bizce sorun yoktu bunda! Yeter ki, samimi, dürüst, tutarlı; İslam'ın ve Müslümanların gününü ve geleceğini düşünüyor olsun! Gerisi pek de önemli olmayabilirdi!
Ama bu zat Esed diktatörlüğü çatırdamaya başladıktan sonra, zıvanadan çıktı, belki de bizlere göster(e)mediği kılıcını gösterir oldu. Kalemini hakka, adalete, özgürlüğe değil de müşrik/heterodoks, gulat-ı Şia, mezheben ve meşreben sapkın bir din anlayışına sahip zalimlerin hatırına bizlere, yani zulme karşı duran insanlara karşı kullandı!
Sanki dersin, bir Müslüman değil de "Dersini almış da ediyor ezber" türünden işbirlikçi bir gazeteci ve köşe yazarı!
Aslınha bakılırsa, bu işin sankisi, mankisi kalmadı, bu zat gibi nice zat da aynı tiynet içerisinde kirli hava soluyanlarla benzeştiler ve onlara benzeyip onlardan oldular!
Yok "Hatay halkı rahatsızmış! Yemek yiyip içip parasını Erdoğan'a havale ettiriyorlarmış! Minübüse binip parasnı vermiyorlarmış! Uzun entarili imişler, sakaları varmış, bilmem bıyıkları yokmuş!!!" Daha neler neler...
Kendisi burada, adeta Allah'a, İslam'a, onun yüce değerlerine ve Müslümanlara karşı ideolojik bir duruşu olan, batıcı düşünce/söylem ve sömürgeci mantığa sahip ve batı tarafıdan kullanıma açık yerli bir oryantalist profil çizmekte! İşte bu profilk onları dünyada zelil edecek ve ahirette de ateşin dostu kılacaktır, eğer aymaz ise gaflet uykusundan uyaanmaz iseler!
Sonlarını kendileri bilir. Gerçi Esed
Bazı medya ve sivil toplum örgütleri müslamanlar arasında fitne çukarmaya çalışıyorlar. Bu oyunlara gelmeyelim.Biz her zaman Peygamber Ümmetinin yanındayız. Bin düşünüp bir konuşalım.Bu yazıp çizenlerin hangi gazetelerde yazdıklarına dikkat edelim.Trafını herkes belli etmiştir.ya hak ya batıl. Müslümanları müslümanca yaşaya birinden başkası anlayamaz.Bu kendini köşe yazarı sanan çapulcular ancak kendi bildiklerini yazarlar, doğruları değil.
Yanıtla (0) (0)Peşaver'de ne olmuştu? Peşaver neyi anlatır bize?
Yanıtla (0) (0)Sovyet işgaline uğramış Afganistan'ın mazlum halkına sığınaktı Peşaver. Habeşistan'dan ziyade bir tür Medine işlevi görmüştü Müslümanlar için. Cihad'a lojistik üs olmuştu aynı zamanda.
Şüphesiz Peşaver Sovyet yanlıları için, emperyalist Rus işgalcilerinden yana tavır alanlar içinse başka bir anlam içerir!
Hatay'ı Peşaver ile korkutan "uzman" aslında Afganistan'ı da, işgali de iyi bilir. Ama şimdilerde hitap etmeye başladığı, işbirliği içinde olduğu kesimin kaygılarının farklı olduğunu bilecek kadar da uyanıktır aynı zamanda. Onların gözünde Peşaver'in bir düşmanlık ve hüsran simgesi olduğunu, Peşaver'in nefret edilen bir anlam taşıdığını bilir.
Peşaver korkutması boşuna değil yani, hedefi belli bir korkutmaca! Rabbul alemin korkularınızı daim kılsın!
Bu yorumum yayınlanırmı bilemiyorum ama gördüklerimi size yazayım samimiyetine inandıgım Haksoz camıasının kulagına küpe olsun.
Yanıtla (0) (0)Öncelikle maalesef Hatayda bu tür olaylar cereyan ediyor savaşçılar pervasız biçimde esnafla alay edercesine alevi sunni ayrımına katkıda bulunuyor alevi doktor ya da alevi esnaftan alısveris yapmama sözleri etrafda ucusuyor ki bende buna şahidim toplu bir alısveris yapacak olan selefi bir grup aleviden alısvaeris yapmamayı birbirlerine anlatıyor.
Esad katiline dalkavukluk ve amigoluk yapacak satılık yürekler lazımdı. Statülerini ve hürafe söylemlerini sarstıkları için Müslümanlara Hz. Hamza'nın çigerini dişleyecek kadar kin güden Hind benzeri tüm bu satılık yürekler, şimdi diktatörden daha diktatör bir edayla maddi veya psikolojik üç kuruşluk dünya metaı için son eforlarını gösteriyorlar.
Yanıtla (0) (0)Bu dalkavuk ve pragmatik tipler yarın bizim mahallemizde salyangoz satamayacaklarını bilmeliler. Çünkü keser döner sap döner... Batıcı, ilerlemeci, modenist çizgide yayın yapan liberal ve sol tv kanalları, İslamafobi numaralarıyla tüm Ortadoğu'da özgürlük, adalet arayışının ve İslami dirilişin önüne geçmeye çalışıyorlar.
Bizim mahalleden çıkıp beş kuruşluk çıkar ve medyada görünür olmak için bu İslam düşmanı kartel medyasına kendini kullandırtan zavallılar, bundan böyle kendilerine Bin Ali, Kaddafi, Muhammed Salih, Esad gibi yeni sığınaklar aramalılar.
Yerleri karnaval alanları mı olur, türkü barları mı olur, lağım boruları mı olur bilmem...
Haksöz olarak size yazıklar olsun. Sizin de birgün Amerikancı olacağınız hiç aklımıza gelmezdi. Taştekin yalan mı söylüyor? Bir kelime yalan varmı yazdıklarında. Suriyede akan kanın asıl sorumluları batılı güçler değil mi? Allah sizi ıslah etsin.
Yanıtla (0) (0)Lobinin kolları çok uzun, bağlantıları güçlü!
Yanıtla (0) (0)CNN Türk'te 14 haber bültenini dinliyorum. Nevşin Mengü adlı bir spiker sunuyor. Deraya'da yaşanan katliamdan acıklı bir suratla bahsediyor ve sonra hedefi tam vuracak bir cümle ile devam ediyor. Ne yaşandığı tam olarak bilinmiyormuş, kimin öldürdüğü net değilmiş, rejim güçleri mi yoksa özgür suriye ordusu mu bu katliamı yapmış net değilmiş miş miş ... Yuh artık! Bu haber katliamı örtmek değilse ne? Görüntüleri medyaya servis edenler muhalifler, ağlayan insanlar Beşşar'a beddua ediyor. Bu bölgede rejimin büyük bir operasyon yaptığı günlerdir konuşuluyor ve tüm bu sarih gerçeklere rağmen katliamın failleri net değilmiş! Yalancılık, ahlaksızlık bu kadar olur!
Fehim Taştekin'i verelim, Cüneyt Ünal'ı alalım!
Yanıtla (0) (0)