Baas ile laiklik üzerinden ilişki kuranların bugüne dair söyleyebilecekleri hiçbir şey yok!
Turgay Yerlikaya, Suriye devrimine dayatmacı yaklaşımları incelediği yazısında Kemalizm ile Baas arasındaki yakınlığı da analiz ediyor.
Turgay Yerlikaya / Yeni Şafak
Suriye devrimine dışarıdan bakmak: Seçimler ve demokrasi
21. yüzyılın ilk çeyreğinde demokratik taleplerle ortaya çıkan 8 Aralık Halk Devrimi, kendi geleceğini inşa etmeye hazırlanıyor. Geniş toplumsal kesimlerin ortak bir toplumsal hedef ile hareket ettiği bu devrimin demokratik ve birleşik bir Suriye inşa etmesi en önemli beklentiler arasında. Suriye’nin yeni lideri Ahmet Şara’nın seçimler ve anayasa yapım sürecine ilişkin çizdiği çerçeve üzerinden yapılan tartışmalara da baktığımızda bazı hususların yeterince anlaşılmadığı görülmektedir. Bir süreç içeren bu çerçevede, yaklaşık 4 yıl seçim yapılmayacak olması, Suriye’de yeni bir diktatörlük mü inşa edilecek gibi spekülasyonları da beraberinde getirmektedir.
Suriye devrimine yönelik analizlere bakıldığında, oryantalistik imgelemin hakim bir bakış açısı olduğu görülmektedir. Başlarda, kadın ve seküler değerler üzerinden Suriye’nin Afganistan olup olmayacağı yönündeki çerçeve zamanla Suriye’nin demokratik olamayacağı savına evrilmekte ve Suriye ile demokrasi fikri yan yana getirilmekten imtina edilmektedir. Halbuki Suriye Devrimi, milyonlarca insanın kendi geleceklerini tayin etme adına, bölgesel aktörlerin müdahalesiyle kanlı bir iç savaşa evrilen vasattaki ısrarlı ve kararlı bir duruşun sonucudur.
Demokratik ve birleşik bir Suriye’nin zorlukları
Peki bu büyük toplumsal hareketlilik ve geniş bir mutabakatın, kısa vadede demokratik bir Suriye’ye evrilmesinin önünde hangi engeller söz konusu? Ahmet Şara, Suriye’nin geleceğini neden böyle bir projeksiyon üzerinden şekillendirme anlayışında? Suriye Halk Devrimi’nin demokratik bir zemin inşa etme sürecinin önündeki en büyük zorluk, mevcut demografinin Suriye’nin geleceğini şekillendirmede yeterince etkili olamayacağı gerçeği. Nitekim, 2011’den 8 Aralık’a kadar devam eden süreçte, nüfusun yaklaşık üçte ikisi yer değiştirmiş ve bu yer değiştirenlerin önemli bölümü de Suriye dışına çıkmıştır. Buradaki demografiyi anlamlı bir biçimde yansıtacak bir seçim olmaksızın Suriye’nin kendi geleceğini inşa etmesi de zor görünüyor.
Diğer bir zorluk da Suriye’nin iç savaş sürecinde ciddi bir altyapı yetersizliği ve ekonomik yoksunluk ile malul olması. Mevcut ekonomik sorunlar ve altyapı yetersizlikleri de dikkate alındığında, Suriye dışındaki Suriyelilerin geri dönüşünün sadece siyasal koşullarla ilgili olmadığı görülecektir. Buna ek olarak nüfusu tatmin edecek iş sahalarının yokluğu da dönüş açısından önemli bir değişken olarak kendisini göstermektedir.
Mevcut engellerden bir diğeri de Suriye’de demografik mühendisliğin doğrudan sorumlusu olan YPG’nin varlığı. Birleşik bir Suriye’nin önünde engel olarak duran ve doğrudan küresel bir gücü arkasına alarak bugüne kadar varlığını sürdüren YPG’nin tutumu da Suriye’nin geleceği açısından önemli olacaktır. Tüm bu parametreler, Suriye’deki geçişin bir sürece yayılmasının doğru ve zorunlu olduğu gerçeğini de göstermektedir.
Suriye devrimi bütün bu özelikleriyle Mısır ve Tunus’tan da ayrılmaktadır. Nitekim Tunus ve Mısır, Arap Devrimlerinin ilk meyveleri olmuş ve kısa sürede seçimler yoluyla demokratik bir zemin inşa edilebilmiştir. Her iki ülkede, zamanla, demokratik kazanımları ortadan kaldıran girişimler olsa da, demografik çeşitliliğin siyaset arenasına yansıdığı bir demokratik zemin inşa edilmiştir. Aynı sonucu kısa süre içerisinde Suriye sahasından beklemek ve Suriye’de bir an önce seçim olmasını ummak, bu açıdan makul ve rasyonel bir talep olmaktan uzak.
Tüm bu nedenler ışığında düşünüldüğünde, Ahmet Şara’nın her fırsatta Suriye’ye yönelik ambargoların kaldırılması yönündeki talebinin yerine getirilmesi, demokratik bir Suriye’nin teşekkülü için elzemdir. Bu sebeple Batı’dan Suriye’ye yönelik mesafeli ve oryantalist eleştiriler yerine bir an önce bu ambargoların kaldırılmasına yönelik çaba sarf etmeleri ve demokratik Suriye’nin önündeki engellerin kaldırılmasına destek olunması beklenmektedir.
Baas ve Kemalizm
Esas soru, Türkiye’de de bazı toplumsal kesimlerde gözlemlenen Suriye’nin geleceğine yönelik sorunlu bakış açısı. Bir devrimin demokrasi ile taçlanmasını beklemek ve bu konudaki zorlukları dikkate sunmak ile bir halkın demokrasi üretemeyeceği tezini özcü bir biçimde savunmak arasında ciddi bir fark var.
Özcü ve kategorik tutumun dışında, Esed ve Baas rejiminin devrilmesinden rahatsızlık duyanlar da söz konusu. Onlara göre Suriye’nin mevcut siyasal yapısı ile laik ve çağdaş Baas rejimi arasında fark var. Esed rejimini Suriye iç savaşının en hararetli döneminde bile savunmayı yeğleyenler, Baas’ı Kemalizm’in bir sonucu olarak görmüşler ve içerideki demokratik talepleri emperyalistlerin Suriye’yi bölme arayışı olarak yorumlamışlardır. Bugün Suriye Halk Devrimi’nin temelde İsrail ve ABD çıkarları ile örtüşen yanları üzerinden bir devrim analizi yapanlar, sıranın Türkiye’ye geleceği bir emperyalist ajandanın işlediğini iddia etmektedirler.
Baas ideolojisini, aydınlanma, laik değerler ve toplumsal mühendislik üzerinden savunan bu yaklaşımların Türkiye’de benzer bir ideolojiye sahip oldukları açık. On yıllar boyunca tek parti anlayışını benimseyen, farklı siyasal arayışlara tahammül göstermeyen ve demokratik yollarla iktidar değişimini karşı devrim olarak nitelendiren yaklaşımların, 21. yüzyıl dünyasına söyleyebileceği bir şey yok. Bugün Suriye’deki geçişe destek vererek demokratik ve birleşik bir Suriye inşa etmek hiç kuşkusuz Suriye’nin en önemli önceliği. Bu önceliği gündemde tutmak ve zorlukların farkında olmak ile 21. yüzyılda şanlı bir halk devrimini takdir edememek arasında çok kalın bir çizgi var.
HABERE YORUM KAT