Aynı hesap...
12 Eylül darbecilerinin yargılanmasını engelleyen Anayasa'nın geçici 15.maddesinin kaldırılması gündeme gelince Evren Paşa'yı korku sardı.
12 Eylül ihtilalinin lideri “Bu defa iş ciddi” diye düşünüyor olmalı ki; “Referandum yapıp halka sorun. Halk 'Evren yargılansın' derse, söz veriyorum işi yargıya bırakmam intihar ederim!” diyerek depresif bir çıkış yaptı.
*
İntihar?
12 Eylül'ün hesabı o kadar karanlık, kirli, kabarık ki, “İntihar ederim” gibi lakırdılarla işin içinden sıyrılmak mümkün değil…
Kenan Evren'den intihar etmesini değil, hesap vermesini bekliyoruz.
*
Evren Paşa'nın, geçici 15. madde tartışmasına “referandum” talebiyle katılması ise trajikomik bir durum.
Hâlâ “kudretli” olduğu günlerdeki gibi “emirle” referandum yaptırabileceğini mi sanıyor, Kenan Paşa?
1982'deki anayasa referandumu “evlere şenlik”ti.
“Hayır” propagandasının “yasak” olduğu bir referandumda Anayasa'ya yüzde 92 oranında “Evet” oyu çıkmıştı.
12 Eylül yönetiminin zor kullanarak aldığı bu netice ile Evren hâlâ övünüyor!
*
Dahası var…
1982 Referandumu'nda Anayasa'ya “Evet” oyu verenler aynı zamanda Evren'in Cumhurbaşkanı olması için de oy atmış oluyorlardı!
Kenan Paşa, Anayasa sandığıyla Çankaya'yı da sağlama almıştı.
Neresinden tutsanız elinizde kalan bir referandumdan söz ediyoruz, '1982 Sandığı' deyince…
*
Şimdilerde, varsayalım “12 Eylül Ressamı”nın talebi yerine getirilip de “Evren Paşa yargılansın mı?” referandumu yapılsa…
1982 örneğinden ilham alınarak…
Farzımuhal, “Hayır, yargılanmasın” propagandası yapmak da yasaklansa!
Paşa, ne der acaba?
*
12 Eylül darbecilerinin yargılanması yeniden gündeme geldi diye “sigortası atanlar” arasında medyadaki “eşik bekçileri” de var.
“Darbe yapmaya mecbur kaldık” diyen Evren'in ağzıyla konuşuyorlar.
“12 Eylül'ün hesabını sormadan önce 11 Eylül'ün hesabını verin, 11 Eylül'ün kanlı bilançosunu ibra edin” diyorlar.
Böylesine bir gözbağcılıkla başvurdukları “12 Eylül savunması” her şeyden evvel aklımıza hakaret etmektir.
Sanki “11 Eylül'ün karanlık tablosunun hesabı” başka bir hadise, başka bir hesap imiş gibi!
*
Türkiye'yi 11 Eylül'e getiren kaotik “koşulları” kurgulayan/ toplumsal kutuplaşmaları üreten de; 12 Eylül'ü yaptırtan da aynı “gizli mekanizma”dır.
(Statüko'nun 'Truva Atı' olarak uzun yıllar boyu istihdam ettiği, “Darbelerin Mağduru” rolünü yıllarca başarıyla oynamış olan “Morrison Süleyman” Demirel'in “rutin dışına çıktığı” nadir anlardan birisinde dile getirdiği “11 Eylül günü akan kan nasıl oldu da 12 Eylül günü birdenbire durdu?” cümlesini bu vesile ile hatırlatalım.)
*
İhtilalin şartlarının “olgunlaşmasını” beklemişlerdi, 12 Eylül darbecileri…
Sayısız provokasyonla ülkeyi kan gölüne çevirenler…
Sağ-sol çatışmasını örgütleyenler…
“Sıkıyönetim” uygulamasını “anarşi”yi durdurmak için değil, ülkenin tam anlamıyla kaosa sürüklenmesi için icra edenler…
Filmin sonunda da “Mecbur kaldık” di-yerek darbe yapanlar…
Hepsi, aynı “derin mekanizma”ya bağlı olarak çalışıyorlardı.
*
Dolayısıyla, 12 Eylül darbesi de, 11 Eylül 1980 fotoğrafı da aynı hesaba dahildir.
Darbe süreçlerinin üzerine gidilmesi, bu sarsıcı gerçeğin de detaylarıyla gün ışığına çıkarılması anlamına gelecektir.
O yüzden…
2009'da bile canla başla 12 Eylül darbesini savunanların darbeci Ergenekon örgütü aleyhinde tek kelime laf etmiyor olmaları, Ergenekon Davası'nı hedef almaları tesadüf değildir.
YENİ ŞAFAK
YAZIYA YORUM KAT