AYM’den “Özel Hayata Saygı Hakkının İhlali”ne İlişkin Emsal Karar
Anayasa Mahkemesi’nin bugün başka bir dava hakkında aldığı emsal niteliğindeki karar, muhalefet partilerine yönelik “terör örgütü ile iltisaklı isimler listesi”ni yayımlayan Hürriyet, Yeni Şafak ve Sabah gazetelerini de zora sokacak.
Hürriyet, Yeni Şafak ve Sabah gazeteleri bahse konu ortak haberlerinde “CHP, Saadet ve İYİ Parti'nin PKK ile bağlantılı adayları” başlığı kullanılırken, haberin içeriğinde ise sosyal medya paylaşımları ve “İstihbarat bilgisi” denilen iddialar buna örnek gösterilmişti.
Muhalefet adaylarının fişlendiği tartışmasını gündeme getiren ve CHP tarafından dava edilen bu haberin yankılarının sürdüğü bir zamanda Anayasa Mahkemesi bugün bu gündemi de etkileyecek emsal niteliğinde bir karara imza attı. AYM, bir fişleme belgesiyle ilgili “özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine” yönelik karar verdi.
AYM mülakata giren bir vatandaşın güvenlik soruşturması sonucunda geçmişte çocukken “hırsızlık yaptığı” gerekçesiyle işe alınmamasını karara bağladı. Yapılan güvenlik soruşturması sonucunda vatandaşın eskiden çocukluk döneminde işlendiği belirtilen bu kabahatin bir engel olarak öne sürülmesinin kabul edilemez olduğunu belirten AYM, ayrıca güvenlik soruşturmasını yürüten makamların bu olayda “özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine” hükmetti.
AYM’nin emsal nitelikli kararından:
“Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkı kapsamında korunan hukuki menfaatlerden biri de bireyin mahremiyet hakkıdır.
İdarenin, millî güvenlik açısından önem arz eden kadrolara atanacak kişilerin tabi olacağı güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması konusunda temel çerçeveyi ortaya koyan kurallar getirmesi elbette mümkündür. Ancak bu alanda düzenleme getiren mevzuatın kişilere, kamu makamlarına hangi koşullarda ve sınırlar içinde bu tür gizli tedbirler uygulama ve potansiyel olarak özel hayatın gizliliğine yönelik müdahalelerde bulunma yetkisi verildiğini yeterince açık olarak gösterecek şekilde kaleme alınmış olması gerekir.
Belirli kamu görevlerinde çalıştırılacak personele uygulanan güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının dayanağı olan 4045 sayılı Kanun, soruşturma ve araştırmaya konu edilecek bilgi ve belgelerin neler olduğu, bu bilgilerin nerelerden elde edileceği, ne suretle ve ne kadar süre ile saklanacağı gibi konularla ilgili düzenleme içermemektedir. Bu açıdan söz konusu Kanun'un temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasını içeren konuyla ilgili temel esasları, ilkeleri ve çerçeveyi belirlemiş olduğundan söz etmek mümkün değildir. Buna göre başvuruya konu müdahalenin dayanağı olan düzenlemenin kanunilik şartını sağlamadığı sonucuna varılmıştır.”
“Bunun yanı sıra kanunlarda, kesinleşmiş ceza mahkûmiyetlerine uygulanması gereken kanun olan 5352 sayılı Kanun'a atıf içeren düzenlemenin bulunmadığı, bireyleri keyfiliğe karşı koruyucu hiçbir hükme yer verilmediği anlaşılmıştır. Aynı şekilde Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Yönetmeliği'nin de bireylerin özel hayatına saygı hakkının güvencelerini sağlayacak hükümlerden yoksun olduğu görülmüştür.
Devletin çocukların korunması ile ilgili pozitif yükümlülükleri kapsamında hukukumuzda bazı kanuni düzenlemelere de yer verildiği görülmektedir. Bunlardan biri çocukların işledikleri bir suç nedeniyle kamu görevlerinden sürekli olarak yasaklanamayacakları ilkesidir. 5237 sayılı Kanun'da, kasten işlediği bir suçtan dolayı hapis cezasına mahkûm olmuş ve fiili işlediği sırada 18 yaşını doldurmamış olanların sürekli bir kamu görevini üstlenmekten mahrum bırakılamayacakları ifade edilmiştir.
Aynı şekilde 5352 sayılı Kanun'da 18 yaşından küçüklerle ilgili adli sicil ve arşiv kayıtlarının ancak soruşturma ve kovuşturma kapsamında değerlendirilmek üzere Cumhuriyet başsavcılıkları, hâkim veya mahkemelerce istenebileceği düzenlenmiştir. Buna göre kişilerin 18 yaşından küçükken işlediği herhangi bir suça ait kayıtların idari makamlara bildirilmesi hukuken mümkün değildir.
Öte yandan somut olayda başvurucunun yazılı ve sözlü sınavı kazandığının ilan edilmiş olduğu, 18 yaşından küçükken işlediği suça ilişkin kaydın 5352 sayılı Kanun'da yer alan hükme açıkça aykırı şekilde idari makamlara verilmiş olduğu dikkate alındığında özel hayata saygı hakkına yönelik müdahalenin bu yönüyle de kanuni dayanaktan yoksun olduğu anlaşılmıştır.
Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.”
HABERE YORUM KAT