AYM şeriatı ilan ederse...
Anayasa Mahkemesi'nin yetkisini aşarak yasama organını işlevsiz hale getirmesini haklı çıkarmaya çabalayanların başvurduğu bir cinlik var.
Neymiş efendim ya Meclis bir gün şeriatı ilan ederse kim direnecekmiş... Soru o kadar mantık dışı ve yaşanan hayatın akışına aykırı ki cevap vermeye bile değmiyor. Bilakis soruyu tersinden çevirip sormak hakikati hale daha uygun. Korumakla mükellef bulunduğu metni böyle kolayca çiğneyen ve kendisinden hesap sorulamayan bir kurul pekala bir gün anayasayı tümden ilga edebilir. Fulya Kantarcıoğlu'nun Seyfi Oktay'la telefon konuşmasında itiraf ettiği gibi Anayasa'nın yetki vermediği yürürlüğü durdurma kararları alıyor. Açık emre rağmen iptal kararlarını gerekçesini yazmadan açıklıyor. Ve son örnekte beklendiği üzere anayasa değişikliği denetlemelerinde hülle yapılarak şekil adı altında esasa giriyor. Yine hiç tartışmaya mahal bırakılmayacak biçimde yazılan 'kanun koyucu gibi davranamaz' ilkesini çiğniyor.
Şeriat getirmek ifadesiyle hukuk sistemini kökünden değiştirmek anlatılmak isteniyor. Anayasa Mahkemesi, son yıllarda tam bunu yapıyor; kendi şeriatını dayatıyor. Kanun koyuculuğu da aşıp, anayasa yapıcılığa soyunuyor. Yazıp metni ortaya da koymuyorlar. Belirsiz ve yalnızca üyelerin kafasında duran bir anayasamız var. AYM'nin açık hukuk ihlallerine kim dur diyecek? Demokrasilerde çözümün adresi halk iradesidir. Temsilcileri eliyle veya doğrudan egemenliğin kayıtsız şartsız sahibi son sözü söyler. Parlamento ceza kanununu değiştirdiğinde Yargıtay'ın direnme hakkı var mı? 'Hayır, ben idam cezası vermeye devam edeceğim' diyebiliyor mu? Anayasa Mahkemesi, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin iradesini hiçe sayma cüretini nereden buluyor? Evet yasama faaliyetlerini denetleme yetkisi onlarda; ama demokrasilerde hiçbir yetki sınırsız değil. Hele hele kendi yetkisine sonsuzluğa doğru yelken açtırma salahiyeti kimsede bulunmuyor.
"AYM şeriatı ilan ederse kim direnecek?" sorusuna 'Meclis' diye cevap verenlerden biri Demokrat Yargı Eşbaşkanı Doç. Dr. Osman Can. Aynı zamanda Yüksek Mahkeme'de raportör olan Can'ın mantığı doğru, delilleri yerinde. Ancak henüz tanımlı bir mekanizmaya sahip değiliz. "Mahkeme de Anayasa'da tanımlı olmayan yetkiyi kullanıyor, hatta açık metne ters kararlar veriyor" diyebiliriz. Ancak kapatma davası iki dudağı arasında duran Yargıtay Başsavcılığı ve referandum konusunda Anayasa'yı dikkate almayan Yüksek Seçim Kurulu'nun AYM ile top çevireceğini düşündüğümüzde çıkmaz sokağa girebiliriz. Böyle düşünülünce Mustafa Şentop hocanın teklifi daha makul. Anayasa Mahkemesi, devam eden halk oylaması sürecinde Meclis'in pakette değişiklik yapma yetkisi olduğunu kayıtlara geçirdi. Muhtemel bir iptal durumunda yapılacak en iyi şey 2007'deki karara da atıfla maddeleri yenileyip referanduma öyle gitmek.
Teknik tartışmalar içinde gözden kaçmaması gereken gelişmeler yaşanıyor. En önemlisi, AYM üyesi Fulya Kantarcıoğlu'nun eski Adalet Bakanı Seyfi Oktay'la yaptığı görüşmeler. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'na, Yargıtay'a ve birinci kademe mahkemelerine etki etmeye çalışmakla suçlanıyor, Oktay. En ağır ithamlardan biri AYM'deki iptal davasıyla ilgili görüşme. Fulya Hanım, olayı doğruladığına göre artık iddia değil, gerçek diyebiliriz. Fulya Hanım kendini, 'Mahkemenin işleyişiyle alakalı bilgi verdim.' diye savunuyor. Adalet bakanlığı yapmış bir hukukçunun işleyişi bilmediğine inanmak zor. Bilmediğini farz etsek bile öğrenmenin daha kolay ve sakıncasız yolları var. En azından Mahkeme'nin internet sitesinden ayrıntılı bilgilere kolayca ulaşılabilir. İstişare şekli ve muhteva, ihsas-ı reyle birlikte müdahaleye açık duruş intibaını net şekilde veriyor. Ergenekon'a mahkemenin gizli bilgilerini sızdırdığı mahkeme kararıyla tescillenen Osman Paksüt'ten sonra şimdi de bu diyalog. Sahi bunlara kim dur diyecek?
ZAMAN
YAZIYA YORUM KAT