1. YAZARLAR

  2. Ali Ünal

  3. Aydın ayıbı
Ali Ünal

Ali Ünal

Yazarın Tüm Yazıları >

Aydın ayıbı

26 Ekim 2009 Pazartesi 00:03A+A-

Çoğu aydınımız, halkını, halkın büyük çoğunluğunun dinini ve onun hem geçmişinde hem bugününde en önemli yeri olan İslâm'ı ve tarihini bilmiyor.

Bilmediğini de bilmiyor ve bu konularda kulaktan dolma, üstünkörü ve ilk-orta öğretim sıralarında edindiği bilgilere dayalı olarak rahatça hüküm verebiliyor. Halil İnalcık bile, öyle anlaşılıyor ki, İslâm hakkında, Sünnîlik ve Alevîlik hakkında hiçbir temel ve doğru bilgiye sahip değil ki, ilk Osmanlı padişahlarını Alevî-Bektaşî, Osmanlı'nın Fatih'e kadarki kuruluş dönemini Alevîlik-Bektaşîlik tesirinde görebiliyor. Oysa bırakın Osmanlı padişahları içinde bir Alevî-Bektaşî bulunmasını, Osmanlı Devleti'nin, herhangi bir döneminde Alevîlik-Bektaşîlik tesirinde olmasını, Anadolu'da Babaîlik olarak ortaya çıkan, Vefâîlik, Hayderîlik, Kalenderîlik gibi tarikatlarla renklenen, sonraları Bektaşîlik ve Alevîlik gibi manzaralara bürünen akımlar hakkında Prof. Mustafa Akdağ'ın iktisatçı-tarihçi bir ilim adamı objektifliğiyle vardığı sonuç çok farklıdır: "Söz konusu bu tarikatlar, Türk halkının din anlayışını açık İslâmî kaidelerden saptırmıştır. Onların türündeki tarikatçılığın bu menfî rolüne rağmen, mesele tarih edebiyatımıza ters geçmiştir. Bu tarikatçılığı dinde bir tekâmül hareketi sayanlar, onların, din anlayışını medrese skolastiğinden kurtararak, daha hür bir tefsir yoluna götürdüklerini sanıyorlar. Halbuki bu hareket, Müslümanlığın ciddî tefekkür tarihinde hiç de yer almamış, buna karşılık, halk tabakalarının din terbiyesinde hayli menfî tesirler yapagelmiştir." Akdağ, Selçuklu ve Osmanlı yönetimlerinin baştan itibaren "kitabî, ilmî ve Sünnî Müslümanlığı benimsediklerini" de açıkça not eder.

Bunun gibi, aydınımız, demokrasi, hukuk hakimiyeti, insan hakları deyince de gözlerini hemen Batı'ya çevirmekte ve âdeta bize ne kötülük gelirse kendimizden, bütün iyilikler de ancak Batı'dan gelir tavrı sergilemektedir. Mehmet Altan, bir programda Magna Carta'yı zikrediyordu. Magna Carta'nın Batı'da demokrasi yolunda önemli bir yeri olduğuna inanılır ve sembolik bir yeri de vardır. Oysa 1215'te İngiliz kralı John'un imzalamak mecburiyetinde kaldığı bu "Büyük Özgürlükler Sözleşmesi"ni krala, Fransa'ya karşı kaybedilen savaş, bazı iç olaylar ve İngiltere Kilisesi'nin "Hıristiyan cüzdanının kan emicileri" olarak nitelediği faizle borç veren Yahudi bankerlerin kralla işbirliği halinde olması gibi sebeplerle durumları sarsılan baronlar, yani Kraliyet bağlantılı "toprak ağaları" ile Papalık ve İngiltere (Canterbury) Kilisesi dikte ettirmiştir. Sözleşme, vatandaşların özgürlüğünden çok, "özgür kişi, özgür savaşçı" manâsına gelen baronların kısmî özgürlüğünü tanımış ve kralın yetkilerini bunlarla ve Kilise ile kısmen paylaştırmıştır. Sözleşme 3 ay kadar sürmüş, bu 3 ay içinde tatbik edilmemiş, 1216, 1217 ve 1225'te tekrar ele alınmıştır ve 1215'teki ilk şekli "Kralın düşmanları" olan baronların eseri iken, 1225'teki asıl ve sonraki gözden geçirmelere esas teşkil eden şekli, kral Henry III ve "arkadaşları"nın eseri olmuştur. Kral, 25 kişilik bu baronlar heyetine sadık kalma sözü vermiş ve 1215 sözleşmesinde yer alan Yahudi bankerler konusu, sonraki sözleşmelerden çıkarılmıştır. Bu yönüyle Magna Carta, solcu aydınlarımızın pek çok diline doladığı Batı feodalizmine de bir bakıma hukukî mesnet teşkil eder.

Aydınımız, insan hakları deyince de hemen 10 Aralık 1948 tarihli İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'ni hatırlıyor. Ama, tarihte insan hayatının manâsı ve değerinin; hayatın, özel mülkiyetin, akıl ve beden sağlığının, kişi mahremiyeti ve aile kurma, inanç seçme ve inancını yaşama haklarının ve fikir hürriyetinin mutlak koruma altına alınmasının; yönetimde adalet ve hukuk hakimiyetinin, şûranın, seçimli hükümetin, kamu hazinesinin nasıl bütün bir halka ait olduğunun ve bunlar gibi daha pek çok insan hak ve hürriyetlerinin kaynağı ve uygulaması için neden bir defa olsun Kur'an'a, hadislere, önceki İlâhî kitaplara ve Doğu'nun tarihine bakılmaz!

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT

1 Yorum