1. YAZARLAR

  2. Ali İhsan Karahasanoğlu

  3. ‘Avukat’ sıfatı ile mi, ‘bilim adamı’ sıfatı ile mi?
Ali İhsan Karahasanoğlu

Ali İhsan Karahasanoğlu

Yazarın Tüm Yazıları >

‘Avukat’ sıfatı ile mi, ‘bilim adamı’ sıfatı ile mi?

22 Haziran 2009 Pazartesi 03:34A+A-

Ergenekon sanıkları, “sağlık sebebi”ni kendilerine bahane edip, hepsi tahliye için sıraya dizildiler.

2000 yılında Dinç Bilgin tutuklandığında, benzer numara çekilmiş ve Sabah gazetesinin o zamanki yazarları hep birlikte, “Ne yani, Dinç Bilgin ölsün mü? Tedavi olması niye engelleniyor?” kampanyası başlatıp, patronlarını önce hastaneye sevkettirmişler, sonra da usulca tahliye ettirmişlerdi!

“Ne yani ölsün mü?” denilen Dinç Bilgin, o günlerin üzerinden 9 yıl geçmesine rağmen, maşaallah turp gibi.. Hayatına devam ediyor.

Kimin yaşayacağını / öleceğini tabiî ki bilemeyiz.

Ama bugün sağlık gerekçesiyle tahliyesi için çalışılan Ergenekon sanıkları; tutuklanmasaydılar, şimdi hangi mitingde, kimlere meydan okuyacaklarını az çok tahmin edebiliyoruz. Dolayısıyla bu darbecilerin, “sağlık numarası” ile ikiyüzlülük yapmalarını nasıl kabullenebiliriz?..

Daha da önemlisi; medyanın, sağlık gerekçeli tahliye istemi içeren haberleri, insanları endişeye sevkedici şekilde ajite ederek değil, objektif şekilde vermesi gerekir.

Örneğin Mustafa Yurtkuran’ın sağlık sebebiyle tahliyesi ile ilgili haberler.

Neymiş? Doktorlar “Hastanın yanında refakatçi kalması uygundur” raporu vermişler. Ancak bu rapor, yeterli görülmemiş, “Hastanın yanında refakatçi kalması zorunludur” şeklinde rapor istenmiş! Ki, eşi yanında kalabilsin!

Milliyet gazetesi bunu ajite edip, “Canım ne var, birisinde ‘uygundur’ deniliyor. Onların istediği de ‘zorunludur’ şeklinde. Ne olur yani, bir kelime sebebi ile eşinin refakatine niye karşı çıkılıyor ki?” diyor.

Aslında iş refakatle bitmiyor. Tahliye de istiyorlar da, bizi yavaş yavaş alıştırıyorlar.. Önce kanuna aykırı şekilde refakati sağlayacaklar.. Sonra da kanuna aykırı şekilde tahliyeyi..

Kanuna aykırı tahliyenin habercisi olan “kanuna aykırı refakat” talebindeki çarpıtmayı, buyurun birlikte görelim.. Olayın bu yönünü verme ihtiyacı hissediyorum.

Raporda “uygundur” deniliyor, istenilen ise “zorunludur” ifadesi..

Ne olur; doktora tekrar gidip, “Zorunludur yazar mısınız” demek çok mu zor?..

Tabiî ki gerçekten “zorunlu”luk var ise.. Ama “zorunlu”luk yoksa, “uygundur”u, “zorunludur” diye yutturmaya niye kalkışıyorsunuz?..

Milliyet gazetesi, hasta yakınlarına “Gidin raporu ‘zorunludur’ şeklinde alın gelin” deyip, manşetten “uygundur”u, “zorunludur” şeklinde yorumlatmaya kalkışmasın!

Bu gazetecilik midir? Bence değil!

Bu, terör örgütü sanığının avukatlığını yapmaktır!

Medyanın ise böyle bir görevi de yoktur, yetkisi de..

İşin daha da vahimi; kendi avukatlarını bilim adamı kisvesi ile tanıtıp, aynı taktiğe destek verdiriyorlar!

Kendi avukatları derken, hem “Milliyet’in avukatı”, hem de “Ergenekon Terör Örgütü sanıklarının avukatı” demek istiyorum...

Evet, Ceza Hukuk Profesörü Köksal Bayraktar’ı konuşturup, tahliyenin yolunu açmaya çalışıyorlar!

Milliyet gazetesindeki haber şöyle: “Galatasaray Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Köksal Bayraktar, Türkiye’de ağır derecede hasta olduğu, hatta hayatın kıyısında olduğu açıkça doktor raporuyla belli olan tutuklulara, savcı ve yargıçların duyarlı davranmadığını savunarak, süreci şöyle değerlendirdi: ...”

Gördünüz mü ustaca hazırlanmış haberi.. Nasıl gizliyorlar, Köksal Bayraktar'ın, aslında Ergenekon sanıklarından Tijen Mergen ve Hurşit Tolon'un avukatlığını yaptığını.. “Sanık avukatı” olduğunu nasıl da gizliyorlar; bir de “öğretim üyesi” unvanı ile konuşturuyorlar!

O şahıs, bu olayda öğretim üyesi olarak konuşmuyor ki... Ergenekon Terör Örgütü sanığı olarak soruşturulan iki kişiden ücret vekaletini almış, parası karşılığında avukatlık hizmeti veriyor. Şimdi bu davanın içindeki bir başka sanık lehine yapılan açıklamayı, avukatlık görevi dışında gösterip, bir bilim adamı sıfatı ile yapılmış açıklama gibi yansıtarak, halkı niye aldatıyorsunuz ki?..

Beyanatı veren şahıs, Ergeneken Terör Örgütü’nden sanık konumundaki iki kişinin avukatı.. Takdimini de öyle yapsanıza!..

Hatta bu avukatın, daha önce de batık bankacıları savunduğunu, Ali Avni Balkaner'den tutun da Yahya Demirel’e, Cavit Çağlar’a kadar bu ülkenin sırtına milyarlarca dolarlık yük bindiren hortumcuların ceza almaması için yıllardır çaba sarfeden ünlü bir hukukçu(!) olduğunu hatırlatsanıza...

Bunları ve tüm gerçekleri hatırlatıp konuştursanıza o bilim adamını(!)..

Vatandaş da bilsin, konuşan kişinin, dosyadaki herhangi bir sanıkla, ‘avukat-müvekkil-vekalet ücreti’ ilişkisi var mı, yok mu?..

Herkes bilsin; konuşurken “Avukat” sıfatı ile mi konuşuyor, yoksa “Ceza Hukuku Profesörü” sıfatı ile mi?..

Bilelim! Bilelim ki; değerlendirmemizi de ona göre yapalım...

VAKİT

YAZIYA YORUM KAT