Avukat ile savcı aynı dernekte olursa!
Şimdi gelin de isyan etmeyin.
Kartel gazetesi, kıytırık bir soruşturma sebebi ile iki satır haber yapıyor. Hemen o gün Erzincan Başsavcılığı açıklama yapıyor: “Soruşturmanın örtbas edilmesi söz konusu değildir.”
Uzun uzun da açıklama yapıyorlar, konu ile ilgili olarak. Sanki çok önemli bir suç varmış da, onun üstü örtülüyormuş!
9 aydır tartışıyoruz, son gelişmeler de 1 aydır sürekli gündemde..
Aydın Doğan’ın “kağıt üçkağıdı” dosyasında, “nelerin üstü örtülüyor, neler gizleniyor” diye soruyoruz, ne İstanbul Başsavcısı, ne de ilgili savcıdan tek kelimelik bir açıklama gelmiyor.
Sanki önemsiz/haksız bir eleştiri yapılıyormuş gibi davranıyorlar!
Acaba eleştiri mi önemsiz?
Yoksa başka sorunlar mı var?
Ne gibi?
Örneğin Aydın Doğan’ın avukatı Köksal Bayraktar’ın, İstanbul Başsavcısı ile aynı derneğe üye olması gibi..
Hangi dernekte?
Türk Ceza Hukuku Derneği’nde..
Sadece Köksal Bey ile Başsavcı mı?
Ergenekon sanığı Levent Ersöz’ün avukatı Ali Rıza Dizdar da bu dernekte..
Başka?
Öyle bir kaç kişi değil dernek üyelerinden tanıdıklarınız..
Tek tek sayalım size, siz de bir kenarda tutun listeyi..
Katsayı adaletsizliğini kaldıran YÖK kararının iptali için dava açan İstanbul Barosu Yönetim Kurulu Üyesi Ümit Kocasakal.
Bazı banka hortumcularının avukatlığını yapan Yağız Dağlı, Önder Öztürel, M. Asım İplikçioğlu....
“Bir İmam Hatiplinin başbakanlığını içime sindiremiyorum” diye açıklama yapan Barolar Birliği Başkanı Özdemir Özok.
Ergenekoncu bazı emekli generallerin, gözaltına alındıklarında, ilk aradıkları avukat olan CHP milletvekili Şahin Mengü..
Gizemi ile her zaman tartışma konusu olan Büyük Kulüp Derneği’nin avukatı M. Seren Dinçler.
Türban yasağı ile ilgili AİHM’deki davada, “Yasak devam etsin” talebi ile müdahale dilekçesi veren İstanbul Barosu’nun eski başkanı Kazım Kolcuoğlu..
Kendisi TCK 141, 142’den takibata uğradığında “özgürlük yanlısı” kesilen, ama başörtü konusuna gelince “yasakçılardan yana tavır alan” İstanbul Barosu’nun eski başkanlarından Turgut Kazan..
Veee..
Önümüzdeki tartışmada odak isim olan Aydın Doğan’ın iki avukatı daha; Şehnaz Yüzer ile Nurcan Çalışkan..
Belki “Bu büyük bir dernek. Herkes üye olmuş. Bu üyeler arasında mesleki birliktelik dışında, başka bir sebep aramaya gerek yok” denilebilir.
Veya, “Ahım şahım bir faaliyetleri yok ki. Bir ara üye olunmuş. Sonra kalmış öyle” diyenler de çıkabilir.
Ama, buyrun söyleyin, bir savcı ile bir avukatın aynı dernekte üye olması, şık bir davranış mıdır?
Hele hele, böyle tartışmalı kararlar, aktüel olarak gündeme geldiğinde, yeterli izahatlar yapılmıyorsa, bu tür bilgilerin hatırlanıp, “acaba” sorularının muhataplara sorulması gerekmiyor mu?
Bir hukukçu çıksın söylesin, “Bir savcı, küçük yatırımcıyı zarara uğratma eylemi sabittir” diye yazıp, yetkili savcıya dosyayı gönderir ise, o savcı da “Bu soruşturmanın yapılabilinmesi için SPK’nın şikayeti gerekli” diyorsa, bu olayı daha uzatmanın ne manası var?
SPK’dan size şikayet dilekçesi gelmiyorsa, savcı öylece eli kolu bağlı bekler mi?
“Ben burada bir suç görüyorum. Bu suçun varlığına rağmen, SPK şikayette bulunmazsa, ben de bir şey yapamam” denilebilir mi?
“SPK’daki yetkililer hakkında, görevi yerine getirmeme suçundan suç duyurusunda bulunulmasına” deyip, yetkili savcıyı harekete geçirmek varken, olaya öylece seyirci kalınır mı?
Herkes kendisini bir kenara çekerse, bu suçları kim soruşturacak?
Sadece garibanların suçları mı soruşturulacak?
Güçlüler suç işlediklerinde, savcılar bir vesile ile kendilerini kenara çekip, veya soruşturmaları şu veya bu sebeple aylarca sürdürüp, olayın zamanaşımına uğramasına sebep mi olacaklar?
Yok mu bu devletin sahibi?
Yok mu, bu ülkede güçlü de olsa, suç işlediği ileri sürülenlerin peşini bırakmama konusunda ısrarlı insanlar?
VAKİT
YAZIYA YORUM KAT