Avrupa Medyasında ABD'deki İsyana Bakış
ABD’de George Floyd'un polis tarafından gözaltına alınırken boğularak öldürülmesinden sonra başlayan protesto gösterilerine Avrupa medyası nasıl baktı?
NRC HANDELSBLAD (Hollanda)
Yapısal ırkçılıkla artık mücadele edilmeli
NRC Handelsblad'a göre, polis teşkilatında ciddi bir sorun olduğunu artık beyaz Amerikalılar da kabul etmeli:
“Bu konuyu tartışmak özellikle Trump döneminde daha da önemli. 2013'te ortaya çıkan 'Siyahların Yaşam Değerlidir' hareketinin, yapısal ırkçılığın su yüzüne çıkmasında önemli bir katkısı oldu. Tartışmayı devam ettirenler işte bu hareketten çıkan liderler ve aydınlar oldu. Artık yurttaşlar saldırıları filme aldığı için şiddet kullanan polisler eskisi kadar kolay kurtulamıyor. Yapısal ırkçılıkla mücadelenin ilk adımı ırkçılığı görünür kılmaktır. Polisle daha nadir yüz yüze gelen beyaz Amerikalılar, öylece temelde bir şeylerin yanlış gittiğini inkar edemezler artık.”
DNEVNIK (SLOVENYA)
Protestolar derinde yatan eşitsizliğe etkisiz
Bugün yaşananların tek suçlusu olarak Trump hükümetini göstermek doğru değil, diyor Dnevnik:
“Şiddet olaylarına evrilen en az üç kitlesel gösteri ilk siyahi ABD Başkanı Barack Obama döneminde de yaşanmıştı. Çok derinde yatan gerçek nedenler kolay ve hızlı çözümlere izin vermiyor. ... Afro- Amerikan protestolarının sonucu maalesef ABD'de yaşanan cinnet olaylarından sonra her seferinde yapılan protestolara benziyor. Sokağın talepleri karşısında verilen siyasi sözler çabucak unutuluyor. Oysa bu sözleri tutmak, ırksal farklılıkları ve ırkçılığı yok etmekten çok daha kolay.”
24 CHASA (BULGARİSTAN)
Bye bye, American Dream
Olayları başlatan, siyahilere karşı uygulanan polis şiddetidir, ama çatışmaların asıl nedeni bu değil, diyor 24 Chasa:
“Bugün ABD'deki toplumsal eşitsizlik, başka siyasi sloganlarla da olsa benzer toplumsal ayaklanmaların yaşandığı 1933'den çok daha büyük. O yıllarda Franklin Roosevelt 'Yeni Düzen' sloganıyla iktidara gelmiş ve Amerikan Rüyası'nın çağı başlamıştı. 1933'te toplumun en zengin yüzde 10'u, toplam gelirin yüzde 47'sine sahipti. Bu oran 1970'te yüzde 34'e düştü. Amerikan Rüyası'nın altın yıllarıydı bunlar. ... Şimdi ise toplam servetin yüzde 50'si zenginlerin elinde. Günümüzün 1933'ten farkı ise, ideologların toplumsal eşitsizlikten memnuniyetsizliği ırkçı bir nefrete dönüştürmeyi başarmış olmaları.”
FINANCIAL TIMES (İNGİLTERE)
Gelinen nokta da unutulmamalı
Financial Times, şiddet içeren protestolara bakıp ABD'de son 50 yılda Afro-Amerikalıların yaşam koşullarının epeyce düzeldiğini unutmamalıyız, diyor:
“ABD'nin güney eyaletlerindeki kurumsallaşmış ırk ayrımcılığı günümüzde artık sadece utandırıcı bir geçmiş olarak hafızamızda. 1968 yılında siyahi Amerikalıların sadece yüzde 54'ü liseyi bitirmişti; bugün bu oran yüzde 90'ı aştı. Afro-Amerikalıların yoksulluk oranı Martin Luther King'in öldürüldüğü yıl neredeyse yüzde 35'e dayanmıştı. Aynı oran Donald Trump'ın başkan seçildiği 2016'da yüzde 22'ydi, hala da düşmeye devam ediyor. Korona'nın neden olduğu ekonomik daralma bu olumlu gelişmeyi geri çevirebilir şimdi.”
LOST IN EUROPE (ALMANYA)
Brüksel'den çıt yok
Eric Bonse, blog'u Lost in Europe'da AB'nin ayaklanmalar konusundaki seçici suskunluğunu eleştiriyor:
“Dünyanın herhangi bir yerinde olaylar çıktığında ve bir devlet şiddet uyguladığında AB'li diplomatlar hep aynı standart tepkiyi gösterir: İtidal ve ölçülü olma çağrısı yapmak. Ama ABD söz konusu olunca bunu bile yapmıyorlar. ... Trump şiddeti kışkırtıyor ve nefret tohumları ekiyor. Bir taraftan da yalan haberlerle ve dezenformasyonla yangına körükle gidiyor. Ama bugüne dek AB'nin aklına buna karşı yapılacak bir şey gelmedi. Yalan haberler hep Rusya, dezenformasyon her zaman Çin kaynaklı. Olaylar bu ülkelerde yaşansaydı AB mutlaka tepki gösterirdi.”
Kaynak: Eurotopics
HABERE YORUM KAT