Atıf Hoca'yı unutmamak!
D. Mehmet Doğan, İskilipli Atıf Hoca'nın ortaya koyduğu şahitliğe sahip çıkılması çağrısında bulunuyor.
D. Mehmet Doğan / Maarifin Sesi
Atıf Hoca'yı unutmamak!
Zâlimler sağlıklarında zirvededir, aradan zaman geçtikçe, inişe geçtikleri görülür. Bir zaman gelir ki, unutulurlar.
Mazlumlar sağlıklarında bilinmez, bilinirse de zâlimlerin tarif ettiği şekilde bilinir. Âtıf Hoca kimdir? İnkılâp tarihi bize şu cevabı verir: “Devrimlere, bilhassa da şapka devrimine karşı çıktığı için idam edilen bir mürteci!”
Bugünün insanı “şapka devrimi”ne şapka çıkarmaz! Bir anlam veremez. Bu yüzden çok sayıda vatandaşın haklarından mahrum edilmesini, yaşama haklarının hiçe sayılmasını kabullenemez.
Türkiye’nin bugün şapka diye bir meselesi yok. Çünkü şapka giyen yok! Ama şapka giymediği için cezalandırılan da yok!
Şapka iktisasına (giyilmesine) dair kanun hâlâ yürürlükte. Anayasa’da zikredilen kanunlardan. Fakat şapka giyen yok. Bilhassa devlet memurları (asker, polis vs.) değillerse şapka giymiyor. Hadi gel de giydir!
Şapka devrimi bir karşı devrimle ortadan kaldırıldı.
Kim yaptı bu karşı devrimi?
Geçenlerde Türkiye’de ne kadar otomobil olduğunu dair bir istatistik yayınlandı.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, 2010-2019 döneminde trafiğe kayıtlı motorlu kara taşıtı sayısı yüzde 53 artışla 15 milyon 95 bin 603’ten 23 milyon 156 bin 975’e yükseldi. Böylece trafiğe 8 milyon 61 bin 372 araç ilave edildi.
Bahsi değiştirdiğimiz sanılmasın. Yirmi üç milyon araç demek, seksen üç milyonluk ülkemizde her dört kişiden birinin otomobili var demektir. Aileleri eskiden 5 kişilik sayardık, Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre, Türkiye’deki hane sayısı 19 milyon 481 bin 678, ortalama hane halkı büyüklüğü ise 3,8 imiş. Yani, 4‘ün altına düşmüş, ailemiz. Bu durumda, her aileye birden fazla araç düşüyor. Bunların %54,2 binek otomobili. Yani yaklaşık 15 milyon binek arabası var. Ekseriyete yakın büyük çoğunluk binek otomobili kullanıyor.
İşte “şapka karşı devrimi”ni yapan motorlu araçlar, bilhassa da binek arabaları! Hadi bakalım, bu araçlara şapka ile binin!
Tabiî, İskilipli Âtıf Hoca’nın şapka devriminden bir buçuk yıl önce yayınladığı Frenk mukallitliği ve şapka risalesinden ötürü, yani kanun geriye yürütülerek, makabline şamil kılınarak idam edilmesi hukukun hiç sayılması demektir, adalet tarihimizin kara lekesidir. İstiklâl Mahkemesi’nde davanın sürecine bakanlar tuhaflığı fark ederler. Âtıf Hoca İstanbul’dan önce Giresun’a götürülür, sonra Ankara’ya. Giresun’a doğru dürüst suç isnad edilemez. Ankara’da ise savcı üç yıllık kürek cezası (ağır ceza) ister. Mahkeme ise idam verir. Halbuki savcının ağır ceza istemesi, hakimler onu azaltması âdettir. İstiklâl Mahkemeleri siyasi mahkemeler olduğu için, bu kararı siyasetin yukarıdan talebi olarak görmelidir.
İşte bu cumhuriyet tarihinin en büyük hukuk ayıplarından, adalet hasarlarından biridir. Vicdanların kabul etmeyeceği bir kara lekedir.
Buna rağmen son zamanlarda insanımızın hafıza zaafına güvenerek Âtıf Hoca’yı karalayan iddialar ortaya atılıyor. Güya Âtıf Hoca, şapka meselesinden ötürü değil, Milli Mücadele sırasında Kuva-yı Milliye aleyhdarı bir bildiriden ötürü asılmış!
Bu iddialara sarılan zevata câhil demek, onlara rütbe vermek olur. Cahilin de dereceleri var. Bu derecelerden birine girseler bile asıl mesele, inkârcılıktır. Evet Cumhuriyetin ilk döneminde hukuk cinayetleri işlenmiştir ve bunların başında Âtıf Hoca cinayeti gelir.
Gelelelim Kuva-yı Milliye aleyhdarlığı isnadına: Atıf Hoca İzmir’in Yunanlılar tarafından işgaline karşı çıkan ulemadandır. Bilahire Kuva-yı Milliye alehdarı bir bildiri hazırlanmış ve onun da içinde bulunduğu Teali-i İslam Cemiyeti namına yayınlanmak istenmiştir. Cemiyet yönetimi bu bildiriyi reddetmiş, buna karşılık bildiriyi hazırlayanlar bunu hiçe sayarak yayınlamış veya dağıtmıştır. Bunun üzerine Âtıf Hoca, zamanın gazetelerinden Vakit’te bu bildiriyi reddettiklerini beyan eden bir ilan yayınlatmıştır.
Daha ne yapsın adam?
4 Şubat onun, onun idamının yıl dönümüdür.
HABERE YORUM KAT