Ateşkes ve yeni anayasa
Seçim sonrası Türkiye’nin gerçek gündemine yeniden döndük. Siyasi gündemin başında elbette Kürt meselesi geliyor. Kürt siyasi hareketinin seçimlerde gösterdiği başarının ardından, İmralı’nın tavrı merak ediliyordu. Zira Öcalan, “15 haziran son tarih, aradan çekileceğim” diyerek, rest çekmişti. PKK da 13 Ağustos 2010’da ilan ettiği ateşkesi, 15 haziranda değerlendireceğini duyurmuştu. Öcalan, son kararını devlet yetkilileriyle yapacağı görüşmeden sonra açıklayacaktı. Seçim araya girince bu görüşme de ertelenmişti.
Öcalan’ın avukatları bu görüşmenin salı günü gerçekleştiğini açıkladı. Gelen duyumlar da söz konusu görüşmenin ‘olumlu’ geçtiği ve Öcalan’ın ekim ayına kadar ateşkesin sürmesini istediği yönünde.
Sandıktan başarıyla çıkan Kürt siyaseti de silahların konuşmasından yana değil. Doğu ve Güneydoğu’daki halk bu meselenin ‘siyasi yöntemlerle’ çözülmesini bekliyor. BDP’li bağımsız adayların başarısını paylaşan Türkiye kamuoyu da artık daha fazla kan akmasını istemiyor. Kandil’in de bu eğilimleri gözardı ederek silaha yöneleceğini sanmıyorum.
İmralı’da devlet yetkilileriyle yapılan görüşmelerde demokratik çözüm için bir yol haritası üzerinde mutabakata varılmış olması muhtemeldir. Bunun ayrıntılarını henüz bilmiyoruz. Ama Öcalan’ın devlet yetkilileriyle yaptığı bir önceki görüşmede sunduğu üç maddelik protokolün başlıklarını biliyoruz. “15 haziranda aradan çekilirim” resti çeken Öcalan, devlet yetkililerine sunduğu bu üç maddelik protokolün kabul edilip edilmemesine bağlı olarak tavrını netleştireceğini açıklamıştı. Kandil de keza devletin bu protokollere vereceği yanıta göre ateşkes kararını gözden geçirecekti.
Bu söz konusu protokollerle ilgili bilgiyi, örgütün liderlerinden Murat Karayılan seçimlerden bir hafta önce, 7 haziranda Fırat Haber Ajansı’na verdiği bir söyleşide şöyle duyurdu: “Önderliğimiz devlete üç ayrı protokol taslağı sunmuştur. Birincisi, Türkiye’de Kürt sorununda demokratik çözüm ilkeleri. İkincisi devlet ve toplum ilişkilerinde adil barışın ilkeleri. Üçüncüsü ise, demokratik çözüm ve adil barışın gelişmesi için eylem planı. Önderliğimiz, bu üç taslağı devletin resmî heyetine sunmuştur. Bunlar devlet katında değerlendiriliyordur. Bunun özeti şudur: Kürt sorununun Anayasal düzlemde, barışçıl yöntemlerle çözüme kavuşturulmasıdır. Çok makul, çok mütevazıca ve ciddi bir yoğunlaşma sonucu hazırlanmış taslaklardır. Olabilecek en pozitif ve makul çözüm çerçevesidir. Eğer devlet olumlu cevap verirse ne âlâ. İstemimiz ve beklentimiz budur. Peki, devlet cevabı ne zaman verecek? Bugünlerde verecek. Her halde bu cevabın pratik yansımalarını da seçimden sonra açıklamış olacaklar.”
Bu söz konusu öneriler devlet ile Öcalan arasında süren müzakerelerin niteliğini de ortaya koymaktadır. Yine bu başlıkların içeriğinden anlaşılan, Kürt meselesinin çözümü siyasi uzlaşma ve anayasal çözümle mümkün olacaktır. Bu safhaya geçmek için de silahların konuşmaması gerekiyor. Öcalan’ın ateşkesin uzatılması yönündeki çağrısı bu engeli de ortadan kaldıracağa benziyor. Kandil’in ateşkes ilanı diyalog kapılarını ve dolayısıyla siyasi uzlaşma yolunu sonuna kadar açacaktır.
Kürt hareketinin bütün aktörleri bu uzlaşma sürecine katılmalı. Kimse dışlanmamalı. Zaten anlaşılan devletin kararı da bu yönde. Bundan sonra İmralı ile görüşmelerin yanı sıra Kandil ile diyaloga geçilecek. Bugüne kadar Kandil’le temas daha çok aracılar vasıtasıyla kuruluyordu. Muhtemelen artık dolaylı değil doğrudan temas kurulacak.
Silahı kontrol eden güçleri dışlamak, onları İmralı üzerinden kontrol etmeye çalışmak, onları ciddiye almamak bence geri tepti; bu da kendisini çatışmaların yayılması ve derinleşmesi şeklinde dışa vurdu.
Siyasi uzlaşma olmadan Kürt meselesini kalıcı bir çözüme kavuşturmak ve bu sorunu Türkiye’nin gündeminden çıkarmak pek mümkün görünmüyor. Ne kadar ‘yeni’ olursa olsun Kürt siyasi hareketini dışlayan bir anayasa Kürt meselesini halletmeye yetmez. Çünkü Kürt sorunu sadece toplumsal bir sorun değildir, aynı zamanda siyasi bir sorundur. Kürt siyasi hareketinin bu ülkeyi bölmeye elbette hakkı yoktur ama onların da kendi demokratik öz yönetimlerini kurmaya hakları olmadığını kimse iddia edemez. Kürt meselesine “siyasi çözüm”, “siyasi uzlaşma” derken bunu anlatmaya çalışıyorum. Yeni bir anayasa yapalım ama bu anayasa, aynı zamanda toplumsal barışı da sağlayacak bir anayasa olsun. Gözümüzde gittikçe büyüyen bu yeni anayasa sorunu sizce de bundan ibaret değil midir?
TARAF
YAZIYA YORUM KAT