Ateş Çemberindeki Suriye ve Irak
Beykoz Özgür-Der'de "Ateş Çemberindeki Suriye ve Irak" konulu bir etkinlik yapıldı. Etkinlikte Kenan Alpay ve Mutlu Esendemir konuştu.
Özgür-Der Beykoz Şubesi'nin aylık Çarşamba seminerlerinden Ocak ayı programı, 28 Ocak 2015 tarihinde dernek binasında gerçekleştirildi. Başlığı "Ateş Çemberindeki Suriye ve Irak" olan etkinliğin konuşmacıları Akit Gazetesi ve Haksöz Dergisi yazarlarından Kenan Alpay ile Özgür-Der Beykoz Şubesinden Mutlu Esendemir idi. Her iki konuşmacı da Suriye ve Irak konusundaki güncel olayları ve olanları arka plana da temas ederek açıkladılar. Yanı başımızda cereyan eden ve binlerce muhacir/mülteci ile her gün muhatap olduğumuz acılara temas ettiler.
Konuşmalarda öne çıkan hususları, kanaatimizce şöyle sıralamak mümkün olabilir.
1: Ortadoğu bölgesi dünyanın herhangi bir bölgesi değildir. Enerji yataklarının bulunduğu, dünya ticaret yollarının kesiştiği, dini merkezlerin ve kültürel çeşitliliğin bulunduğu önemli bir bölgedir. Bu sebeple global ve yerel iktidar merkezlerinin ilgi sahasıdır.
2: Bölgedeki siyasal düzen ve beraberliğin Osmanlı İmparatorluğu sonrası kaybolmuş olması ve yeni ortaya çıkan unsurların tecrübesiz, tarihsiz ve dahası küresel egemenlerden bağımsız kendi başlarına hareket edemiyor olmaları ciddi sıkıntılara sebebiyet vermiştir.
3: Özellikle bu bölgedeki petrolün ve getirdiği servetin oluşturduğu zenginlik emperyalistlerin iştahlarını kabarttığı gibi, bölge yönetimlerini kolayından zenginliğe ve hazırcılığa sevk etmiştir. Söz konusu yönetimlerin diktatoryal eğilimleri bu hazır ekonomik güçle de beslenip büyümüştür. Bundan halkların payına ise acı ve göz yaşı düşmüştür.
4: Irak'ta 10 küsür sene önce gerçekleşen Amerikan işgali ve bir bütün olarak emperyalistlerin bölgeye dönük saldırıları hesaba katılmaksızın bugünkü olayları anlamak ve kavramak mümkün olamaz. Amerika'nın 2003 yılında "demokrasi getirme" vaadinin neticesidir ki, 1 milyondan fazla insan Irakta hayatını kaybetmiştir. Yaralanan ve göç edenlerin sayısı ise çok daha fazladır. Paris'te karikatür rezilliği dolayısıyla öldürülenlerin 12 kişi olduğunu hatırladığımızda Irak'ta ve Suriye'de emperyalistler ve yerli diktatörler marifetiyle öldürülenlerin sayılarının milyonları geçmesi düşündürücü olmalıdır. 12 kişinin Paris'de öldürülmesine verilen tepkinin binde biri bile, Irak ve Suriye'deki katliamlarda gösterilmemiştir.
5: Irak'ta Amerikan ordusu "güllerle karşılanacağını", halkın kendisine kucak açacağını söylerken bugün gelinen nokta ortadadır. Katliam, işkence, açlık, yokluk, parçalanmışlık, bölünmüşlük ve belirsizlik her yeri ve herkesi esir almıştır.
6: Suriye'de ise, Esed 4 yıldır her gün yüzlerce insanı katletmeyi sürdürürken dünya da seyretmeyi sürdürmektedir. Öyle ki; on bin kişiden fazla olduğu bilinen, belgelenen "işkence ile öldürülenlerin" çıplak fotoğrafları bile, dünya kamuoyunda bir karşılık bulamamıştır. Keza kullanımı uluslararası kurallara ve savaş hukukuna da aykırı olan, "kimyasal" katliamında da Esed canisine göz yumulmuştur.
6: Suriye'deki vahşi yönetime açıkça arka çıkan İran'ın, Esed'i sadece siyaseten değil; askeri ve iktisadi olarak da desteklediği ap-açık ortaya çıkmıştır. İran savaşan askerleri ve generalleri ile tamamen sahadadır. Ayriyeten İran diğer ülkelerde bulunan Şii milislerini de Suriye ve Irak'da savaştırmaktadır. Lübnan Hizbullahı performansı ile ve verdiği kayıplarla "Hizbulesed" olarak anılmayı çoktan hak etmiştir.
7: Bu haliyle ve şekli ile İran'ın, mezhebi ve milli bir devlet olmayı tercih ettiğini, kendisini diğer Müslümanlardan ayrıştırdığını, devrimin de ruhuna fatiha okuduğunu söylemek şarttır.
8: Suriye ve Irak konusunda emperyalistlerin tavrı, Bosna'da da görüldüğü üzere seyretmektir. Böylece taraflar birbirlerini ezecek ve Batı'ya, Amerika'ya karşı mecalsiz kalacaklardır. Muhtaç ve mağdur tarafların ihtiyaç içinde olmaları ve kalmaları emperyalizmin öteden beri arzu ettiği bir durumdur.
9: Bu toz-duman ortasında diktatörlere karşı çıkanların seslerinin ve güçlerinin bölünmüş olması ise makul olmasa da anlaşılır bir şeydir. Direnen güçlerin bir çok yanlışının olması da bu cihetten bakılarak anlaşılmaya çalışılmalıdır. Katliamlara susarak, sessiz kalarak, adeta ağızlarını bıçak açmayanların; sıra direnişçilerin "hataları"na gelince bülbüle dönmeleri, iki yüzlülük şahikası olmalıdır.
10: Elbette biz Müslümanlar olarak, her zaman ve her yerde Hz Peygamberin, Allah Resulü'nün güzel önderliğini ve örnekliğini takip zorunluluğumuz vardır. Bu örneklik en başta rahmet, merhamet, adalet ve ahlak şiarları ile ortaya çıkar. Direniş ve mücadelenin peygamber ahlakı ile süslenmesi ve sürdürülmesi en güzel ve en gerekli temennimiz olmalıdır. Zalimlere karşı mazlumlardan yana olmak, mazlumların destekçisi olmak ise en esaslı vazifedir.
Özgür-Der Beykoz Şubesi'nin, Ocak ayı semineri olarak düzenlediği program, yukarıda bir kısım vurgular ile temas etmeye çalıştığımız konuların, daha kapsamlı ve ayrıntılı ele alınması ile son buldu.
HABERE YORUM KAT