1. YAZARLAR

  2. MUSTAFA ÖZCAN

  3. Ateş çemberi
MUSTAFA ÖZCAN

MUSTAFA ÖZCAN

Yazarın Tüm Yazıları >

Ateş çemberi

19 Nisan 2010 Pazartesi 03:26A+A-

Endonezya hâlâ faal olan volkanlarıyla tanınıyor. Ölümcül depremlerin ve yanardağların pençesindeki Endonezya “Ateş Çemberi” olarak bilinen bölgenin bir parçası.

Bu ateş çemberini oluşturan volkanlardan ilki, Java ile Sumatra arasında bir ada olan Krakatau volkanıdır. Tarih yapan ve tarihi değiştiren volkanlar arasındadır. İkincisi de, Sumbawa adasında bulunan Tambora Dağı’ndaki volkandır. Krakatoa’da 1883 yılında yaşanan yanardağ patlaması o kadar kuvvetliydi ki, yaklaşık 4 bin 800 kilometre uzaktaki Mauritius adası sakinleri bile patlama seslerini duyabilmişti. Ortaya çıkan enerji 200 megaton dinamite ya da Hiroşima’ya atılan atom bombasının 13 bin katına denk geliyordu. Patlama sonucu ortaya çıkan kül bulutu ve parçacıklar bütün Avrupa’ya yayıldı. Ortaya çıkan kızıl gökyüzünün Edvard Munch’ün “Çığlık” tablosuna ilham olduğu söylendi.
Sumbawa adasında bulunan diğer yanardağ veya volkan; Tambora Dağı’nda 1815 yılında tarihin en büyük ve en ölümcül patlamasını yaşadı. Patlamadan sonraki yıl küllerin güneş ışınlarına engel olmasıyla Kuzey Amerika’da ve Avrupa’da yaz yaşanmadı. Meydana gelen iklim değişiklikleri 19’uncu yüzyılın en büyük kıtlıklarından birine de sebep oldu. Patlamanın sebep olduğu toplam can kaybı 70 bini buldu. Bu rakama yan etkiler sonucu hayatını kaybedenler dahil değil.
Peygamberimizin bi’setinden önce 535 yılında da Krakatoa ölümcül lavlar püskürtür ve bu hem ekolojik hem de siyasi değişimlere neden olur. M.S. 535 yılındaki büyük patlama, insanlık tarihini değiştirecek kadar korkunçtu. Dolayısıyla bi’setin irhasatından (ön mucizeler) sayılabilir. İzlandalı ünlü jeokimyacı Haraldur Sigurdsson’un araştırmalarına göre, 535 yılındaki büyük patlamada kelimenin tam anlamıyla “havaya uçan” yanardağ konisinin büyüklüğü 48 x 50 kilometre çapındaydı! Sumatra’nın Java Adası’ndan kopmasına neden olan bu büyük patlamanın bilgisayar simülasyonları, bize patlama ile meydana gelen püskürmenin tam 50 kilometre yüksekliğinde bir gaz ve toz bulutunu oluşturduğunu gösteriyor. Atmosferde 50 kilometrenin ne demek olduğunu bilmeyenlere hemen söyleyelim, yeryüzünün en yüksek noktası Everest tam 8.844 metre yüksekliğindedir. İkinci Dünya Savaşı sırasında Nagazaki’ye atılan bombanın oluşturduğu radyoaktif mantarın yüksekliği ise 18 kilometreden fazla değildi! Bir başka deyişle, Krakatoa’nın 535 yılındaki püskürmesi sırasında oluşan gaz ve tozdan oluşan “mantar”, atmosferdeki Stratosfer tabakasını bile aşarak Mezosfer’e ulaşmıştı...

Patlama, Bizans İmparatorluğu’nun başkenti Constantinopolis’ten Japonya’daki Osaka’ya kadar pek çok şehirde gökyüzünün gündüz vakti kararmasına yol açmıştı. 536 yılında Constantinopolis’te bulunan ünlü tarihçi “Filistinli” Procopius (M.S. 500-565), günlüğünde “Mısır’dan gelen tahılın kesintiye uğradığını, havanın ansızın karardığını ve sanki bir güneş tutulmasına uğrarcasına ışığın ve ısının yeryüzünü terk ettiğini” anlatır bizlere. Bizans imparatoru “Büyük” Iustinianus’un (M.S. 527-565) Praefectus Praetorio’su (İmparatorun özel muhafız birliğinin komutanı) Lydus’un notlarında ise daha ayrıntılı bilgiler var: “...Ve güneş karardı. Neredeyse bir yıl kadar sürdü bu karanlık. Tüm meyve ağaçları öldü.”
Ünlü Ortaçağ vakanüvisti Suriyeli Mikhael’in anlatımları da Lydus’u doğruluyor: “Gökyüzü tam 11 ay boyunca karardı. Günde sadece dört saat gözüken güneş, zayıf bir gölge gibiydi. ...”
Asya kıtasında hava sıcaklığının 5 ila 10 derece düştüğü bu dönem, sebep olduğu kuraklık yüzünden sadece Bizans’ı değil, Türkleri de etkilemişti elbet. 535 yılından sonra hızlanan yeni kavimler göçü, Avar ve Hazar Türkleri’nin Avrupa’nın içlerine kadar ilerlemesine yol açtı. Avarların Orta Asya’daki üstünlüğü de sona erdi.

İzlanda’daki “Eyfyallayöküll” yanardağının kül ve duman püskürtmesiyle atmosferi kaplayan kül bulutu delinen ozon tabakasının yerini alabilir. Yani ozon tabakası delindikçe küresel ısınma artarken kül bulutlarının yerini alması, güneş ışınlarıyla yeryüzünün temasını keserek yeniden soğuk hava dalgasına neden olabilir. Bize yeniden zemheri yaşatabilir. Lakin bunun getireceği felaketler küresel ısınmadan daha az değildir. İlk günlerde bile 16 bin uçak seferinin iptaline yol açmış ve bu nedenle yaslı Polonya, liderini tek başına gömmek ve defnetmek zorunda kalmıştır.
Bir başka zaviyeden, üniversite öğretim üyeleri, yanardağ patlamasının korkunç sıcaklığından Eyfyallayöküll buzulunun üçte birinin şimdiden eridiğini açıkladı. 2010 yılı içinde birçok semavi veya arzi afet kapımızı çaldı. Bunlardan birisi bin yılın en uzun güneş tutulması hadisesiydi. Bu hadise Türkiye’yi teğet geçmiştir. Eyfyallayöküll yanardağının patlaması ve kül püskürtmesi de bir değerlendirmeye göre Türkiye’yi teğet geçecektir. Lakin 2010 senesi, tarihte dünyadaki olağanüstü tabiat olaylarının yaşandığı bir yıl olarak anılacaktır. En son Çin örneğindeki gibi dünya sallanmaya devam ediyor. Belki bunun siyasi sonuçları da olacaktır.

VAKİT

YAZIYA YORUM KAT