1. HABERLER

  2. KÜLTÜR SANAT

  3. KİTAP

  4. Atatürk’ü Etkileyen Düşünürler ve Kitaplar
Atatürk’ü Etkileyen Düşünürler ve Kitaplar

Atatürk’ü Etkileyen Düşünürler ve Kitaplar

Şerafettin Turan’ın TTK’nın yayınladığı “Atatürk’ün Düşünce Yapısını Etkileyen Olaylar, Düşünürler, Kitaplar” adlı kitabını Münevver Sofuoğlu değerlendirdi.

26 Ocak 2010 Salı 22:55A+A-

Münevver Sofuoğlu / Haksöz Haber

Türkiye Cumhuriyeti'nin banisi kabul edilen Mustafa Kemal' in düşünce yapısını etkileyen olaylar, düşünürler, yazarlar ve kitaplar söz konusu olduğunda, O'nun salt bir olayın ya da bir düşünce akımının izleyicisi olmayıp, değişik görüş ve düşüncelerden etkilendiği belirginleşmektedir. Ama Mustafa Kemal'in kendine özgü bir bileşkeye ulaştığı kültürel ve düşünsel çeşitliliğinin hepsi de batılı paradigmaya dayanmaktadır.

Turan'ın kitabının geneline bakıldığında; hem gençlik yıllarında hem de Cumhuriyet dönemin de sistematik bir okuma çalışması yapmış Atatürk portresi ortaya çıkmaktadır. Ayrıca Leman Şenalp kütüphane kayıtlarına dayanarak, Atatürk'ün tarih, dil, din, ahlak, sosyoloji, uygarlık ve ekonomi konularında bir çok kitabı İstanbul Üniversitesi kitaplığından getirterek okuduğu belirtilmektedir.

Kemalistliğinden hiç şüphe duyulmayacak bir isim olan Şerafettin Turan'ın bu kitabı 1982 yılında Türk Tarih Kurumu Yayınları tarafından yayınlandı. 3.baskısı 1999 yılında basılan kitabın şu anda baskısı yok. Toplam 55 sayfadan oluşan kitapta konular sınıflandırılıp belli bir sıralama dahilinde düzenli olarak işlenmiş. Kitap sistematik bir anlatıma sahip ve akıcı bir dili var.

1-Fransız Devrimi etkeni:

Kitapta M. Kemal'in önemli tarihsel bir dönemeçte dünyaya geldiği ve o dönemeci iki büyük olgunun belirlediği vurgulanmaktadır. Birincisi Fransız Devrimi'nin büyük etkileri, ikincisi Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküşü. Bu tarihsel dönemeçte, M. Kemal Fransız Devrimi'nin ulusalcılığından etkileniyor ve bu O'nun düşüncesinin mayasını oluşturuyor. Ayrıca Fransız devrimi ve devrimin düşünürleri ile ilgili ilk bilgileri Manastır Askeri İdadisi'de öğreniyor. Manastır'da yabancı dil öğrenimine önem veriliyor. M. Kemal, Fransızcasını ilerletmek için de Fransızca kitaplar okuyor (s.6)

2-Akılcılığın ve Olguculuğun izleri:

Kitapta Atatürk'ün düşüncelerinde ve gerçekleştirdiği devrimlerin temellerinde Akılcılık ve Pozitivizm'in izleri bulunduğu özellikle din konusunda ve Laiklik anlayışında Akılcı görüşün tüm özelliklerin bulunduğu önemle vurgulanıyor.

Bu bağlamda M. Kemal 'in okuduğu ve üzerinde durduğu isimler şunlardır:

*Jean –Jacgues Rousseau ve Cumhuriyet:

Şerafettin Turan, Atatürk'ün, Fransa devriminin düşünsel hazırlayıcıları arasında üzerinde en çok durduğu, eserlerini okuduğu ve kendi düşünce ağının oluşmasında en çok yaralandığı isimlerin başında J.J. Rousseau'nun geldiğini belirtiyor. Ayrıca daha okul yıllarında J.J. Rousseau'yu okumuş, bu Fransız düşünürünün kişi için özgürlükçü, toplumda siyasal rejim olarak ta cumhuriyetçi olmasından etkilenmiştir. Bir de M. Kemal Rousseau'nun tüm eserlerini incelediğini TBMM kürsüsünden açıklamıştır. "Jean –Jacgues Rousseau'yu baştan sona okuyunuz! Ben okudum".(s.14)

Etkilendiği ve okuduğu diğer bir isimde Montesguieu'dur. Bir monarşi yanlısı olan Montesguieu'nün Kanunların Ruhu adlı ünlü eserini incelemiş bu kitapta, Artun Ünsal'ın da belirttiği gibi özellikle Cumhuriyet'le ilgili bölümler üzerinde durmuş ve Cumhuriyet'in bir "erdem rejimi" olduğunun anlatıldığı satırların altını çizmesi dikkati çekmektedir. Montesguieu'nün bu kitabı Cumhuriyet'in ilk yıllarında Türkçeye çevrilerek Milli Eğitim Bakanlığınca batırılmıştır. Kant hakkında da Kant ve Felsefesi adlı bir inceleme yayımlanmıştır. 1916'da okuduğu kitaplar arasında yer alan diğer bir isimde Şehbenderzade Ahmet Hilmi'nin "Allah'ı İnkar Mümkün müdür?" adlı kitabıdır ki eserin bir bölümü "Auguste Comte ve Felsefesi" başlığını taşımaktadır.

MEŞRUTİYET DÖNEMİ DÜŞÜNÜRLERİ

Ziya Gökalp ve Atatürk:

Kemalizm'e bir ideolog arayanlar, en çok Ziya Gökalp üzerinde durmuşlardır. Bu konuda kısaca aktarımlarda bulunan yazar, değişik görüşlerin ortaya atıldığını belirtip kimi inceleyicilerin, Gökalp'i "Türk devriminin düşün mimarı" olarak değerlendirdiğini, kimi araştırmacıların da Gökalp'i Atatürk devriminin filozofu olarak görmenin "yanlış" olduğunu belirtiyor.

Turan'a göre, Gökalp'in fikirleri ve görüşleri ile Atatürk'ün düşünceleri ve uygulamaları arasında genelde bir benzeyiş olsa da Gökalp'i Kemalizm'in biricik "ideolog"u "mimarı" kabul etmeğe de olanak yoktur.

Pozitivizm, uluculuk, halkçılık, laiklik, uygarlık, dilde özleşme, kadın hakları vb… konularda Göklap'in düşünceleri ile M. Kemal 'in görüşleri ve eylemleri arsında önemli ayrılıklar göze çarptığı her şeyden evvel Gökalp'in ulus tanımı ile Atatürk'ün ulus anlayışının birbirinden farklı olduğunun altı çiziliyor. (Ki bu tespit doğrudur. Ziya Gökalp Türkçülüğün Esasları adlı kitabında belirttiği gibi ırkçılığa karşıdır ve ulusu kültürel temelde tanımlamaktadır. Mustafa Kemal'in ulus tanımı ise ilk önce İttihad Terakki'nin ırk temelli Orta Asya'ya, sonra da Hititlere dayanan beyaz ırka dayanmaktaydı.)

Ayrıca Atatürk'ün öncülüğünü yaptığı dilde devrim ile Gökalp'in Lisani Türkçülük görüşü arasında da derin ayrılıkların olduğu Z. Gökalp'in yabancı kökenli sözcükleri dilden atılmaması, üstelik batı kaynaklı sözcüklere de Arapça ve Farçadan yararlanılarak karşılıklarının bulunması gerektiğini savunurken, buna karşın Atatürk Türkçenin "yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarılması" gerektiğine inandığı önemle vurgulanıyor.

M. Kemla'in öğretimin birleştirilmesi (Tevhid-i tedrisat)' ne yönelirken "Halk, medreseliler, mektepliler" diye '3' e bölünmüş olan eğitim ve öğretimin birleştirilmesi konusunda Gökalp'ten etkilendiği ancak Yeni Türk Alfabesi gibi bir devrim yapılması, Gökalp'in düşüncesinde yer almadığı belitilmektedir.

TARİHSEL DAYANAK

I- Türk Tarihinin Eskiliği: Mustafa Celalettin – Leon Cahun:

M. Kemal'in olaylara tarihsel açıdan bakma konusunda ilk etkileri Manastır İdadisi'ndeki bilgileri dışında, Mustafa Celalettin ile Leon Cahun 'un kitapları ve Cumhuriyet'in ilk yıllarında Türkçeye çevrilen Deguigne'nin ünlü yapıtı yer aldığı belirtiliyor.

Aslen Polonyalı olup 1848 ihtilallerinden sonra Türkiye'ye göç eden ve Müslümanlığı kabul ederek Türkleşen M. Celalettin, "Türklerden başlı başına bir halk olarak söz eden bir yazar" olarak tanınmış ve 1870'de yazdığı Eski ve Modern Türkler adlı kitabında, Türklerle Ariani kavimler arasındaki ırk yakınlığı konusunu işlemiştir.

Turan, M. Kemal'in yazı devrimi ile tarih ve dil çalışmalarının yanısıra, Halifeliğin kaldırılması konusunda kendisinin – ayrıntılarda olmasa bile – M.Celalettin'inin yazdıklarında da bir dayanak bulduğunun kabul edilmesi gerektiğini vurguluyor.

Leon Cahun'a gelince, Türk tarihi, Türkçe ve özellikle Orta Asya Türkleri ile ilgili araştırmaları ile ün yapan bu Fransız tarihçinin 1896'da yayımlanan ve Timur dönemine gelinceye kadar Asya'daki Türk tarihini içeren kitabını M. Kemal 'in gençlik yıllarında okuduğu ve bu yapıttan Cumhuriyet 'in ilk döneminde de yararlandığı, özel kitaplığındaki nüshaya koyduğu işaretlerden anlaşıldığı söylenmektedir.

2- Türk Tarihi ve Uygarlığını Bir bütün Olarak Ele Alma: Deguignes:

Atatürk'ün Türk tarihini değerlendirme ve olayları tarihsel süreç içinde ele alma konusunda en çok yaralandığı ve etkilendiği isim Deguignes olduğu belirtilmektedir. 1756-1758 yıllarında '5'cilt olarak Paris'te yayımlanan, İslamiyetten önceki dönemde de bir Türk tarihinin varolduğunu gösteren eseri Cumhuriyetin ilk yılında Türkçeye çevrilmiş ve Hüseyin Cahit Yalçın'ın Hunların, Türklerin, Moğolların, ve daha sair Tatarların Tarih-i Umumisi adıyla yaptığı bu çevir 1924'de basılmıştır. Atatürk'ün tarih çalışmalarında bu çeviriden yaralandığı, Deguignes'in kimi düşüncelerini paylaştığı, dahası kimi metinleri doğrudan doğruya bu yapıta dayanarak hazırladığı anlatılmaktadır.

Türk Tarih Kurumunca Liseler için ders kitabı olarak hazırlanan Tarih II adlı kitap ve İslam Tarih konusunda Deguignes'ten yaralandığı ayrıca Atatürk'ün daha çok Hunlar ve Büyük Selçuklular dönemi ve Tuğrul bey ve Alparslan dönemi üzerinde durduğu ve bu bilgileri Deguignes'ten aldığı belirtilmektedir.

Deguignes'nin kitabının III. Cildinde '21'sayfa tutan o dönem olaylarını Atatürk '12' sayfaya indirmesi Turan'a göre bu karşılaştırmanın bile Atatürk 'ün bu Fransız tarihçiden ne denli etkilendiğini kanıtlamaya yeterli olduğunun altını çizmektedir. O'nun yazdığı bu metinler Anıtkabir'deki Atatürk Arşivinde bulunmaktadır.(s.31)

3- İslam Tarihini Değişik Bir Açıdan Yorumlama : Leone Caetani :

Atatürk'ün İslam tarihi ve Hilafet sorunu için yaralandığı ve etkilendiği eserlerin başında Leone Caetani'nin ünlü İslam Tarihi'nin geldiği belirtiliyor.

Atatürk'ün İslam tarihi notlarını ve özellikle Muhammed'in savaşlarını yazarken büyük ölçüde Leone Caetani'ye dayandığını İslamiyet ve hilafet hakkındaki düşüncelerinin oluşmasında Caetani'nin değerlendirmelerinin büyük etkisi olduğunu söyleyen Turan buna en belirgin bir kanıt olarak İslamiyette hilafet'in nasıl başladığı konusunda Caetani'nin yazdıklarının M. Kemal tarafından paylaşıldığının dikkat çekici olduğunu vurguluyor.

Buna örnek olarak da Atatürk'ün şu sözlerini delil göstermektedir:

"Kur'an'da öğrendiğimize göre, Muhammed hiç değişmeden yaşamış bir insan değildi ; o da hayat ve hadislerin zaruri icapları karşısında adeta her gün değişmiştir".

"Muhammed, İbtida Allah'ın resulüyüm diye ortaya çıkmamıştır ; bunu düşünmemiştir. Bu düşünce senelerce mücadele ettikten sonra kendisinde hasıl olmuştur". (s.35)

Turan, Atatürk'ün Leone Caetani'nin İslam Tarihi ve Muhammed'in liderliğini anlatan paragrafların başına "müh" (Mühim = Önemli) işaretini koyması ve sayfa kenarına '4' paralel çizgiyle işaretlemesi, Leone Caetani'nin değerlendirmesine katılmasının açık delili olduğunu vurgulayarak O'nun batılı düşünürlerden etkilenmesini idealize etmeye çalışmaktadır.

4- Uygarlık ve Irk Sorunu : J. Gobineau'dan E. Pittard'a :

Atatürk'ün, üstün ırk kuramının esas kaynağı olan J.A. . Gobineau'dan, E.Pittard'a gelinceye kadar pek çok ismi okuduğu belirtiliyor ve özel kitaplığında bulunan söz konusu kitaplara koyduğu işaretlerde dikkat çeken noktanın, O'nun Türkler hakkında verilen bilgiler üzerine eğilmiş olmasıdır.

M. Kemal 'in Gobineau'nun eserinde işaretlediği yer, bundan 5.000 yıl önce Turan adıyla eski yurtlarından çıkan Sarı Irktan kavimlerin baskısıyla beyaz kavimlerin yer değiştirmek zorunda kaldıkları bilgisidir. Turan'a göre burada Atatürk için önem taşıyan noktanın, Sarı Irkın Beyaz Irkı daha batıya itmesi değil, yeryüzünde ilk uygarlıkların doğuşunda, Turan'dan yani Orta Asya'dan bir göç dalgasının rol oynamasıdır.

Bunların dışında Atatürk'ün Gobineau'nun kitabında, M.Ö. II. y.y. Çin'in batısında yerleşen beyaz ırktan kavimler arasında Yüeçi ve Vusunlarn da bulunduğunu, büyük çoğunluğunun sarı ırktan olan

Cengiz'in ordusunda beyazlarında görüldüğünü belirten yerleri işaretlemiş olması, O'nun her yerde Türk ve Türklükle ilgili bilgileri değerlendirdiği söylenmektedir.

Turan'a göre M. Kemal 'in aşağıda belirteceğimiz gibi, ırklar ve uygarlıklar konusunda E. Pittard'ın görüşlerini kabul etmesindeki en büyük neden O'nun Anadolu Neolitik kültürünü ve Balkanlardaki ve Anadolu'daki Türklerin antropolojik özelliklerini araştıran bir uzman oluşunun payı vardır. Zira Birinci Türk Tarih Kurultayında ırklar ve uygarlıklar konusunu üzerinde konuşanların en çok bu İsviçreli Profesörün görüşlerine yer verdikleri belirtilmektedir.

Atatürk'ün 1937'deki İkinci Tarih Kurultayına katılan Pittard'ın Irklar ve Tarih, Tarihe Etnolojik Giriş adlı eserini çok dikkatle incelemiş ve Pittard'ın ırkları "kan yakınlığı ve milliyet, dil, gelenekler" gibi yapay sınıflandırmalara olanak veren doğal ayrılıkların belirlediği bir "fiziksel türdeki devamlılık" diye tanımlaması, Atatürk'çe benimsenmiş ayrıca O'nun söz konusu kitabın gerek Önsöz'ünde gerekse metninde yer alan bu tanımı işaretleyip yanına "dikkat" anlamına "D" harfini yazmış olması bunun kanıtı olduğu kitapta vurgulanmaktadır.(s.46)

TÜRKÇENİN ÖZLEŞMESİ VE GELİŞMESİ

Kitapta Ali Ulvi Elöve'nin bir incelemesinden, M. Kemal 'in Selanik Askeri Rüştiyesi'nde okuduğu yıllarda Selanik'te yayımlanmakta olan Çocuklara Rehber adlı haftalık derginin soru – bulmaca türünde düzenlediği yarışmalara katıldığını derginin, öztürkçeye ağılık veren "terkipsiz bir dil" kullanmağa önem verdiği belirtilmektedir.

Yazara göre o dönemin Öztürkçe akımının öncülerinden olan Çocuklara Rehber dergisi, düzenlediği soru ve bilmecelere, doğru cevap veren öğrencilerin adlarını ertesi nüshasında yayınladığı ve 22 Mayıs 1897 ve 24 Kasım 1897 günlü sayılarında soruları çözenler arasında, Askeri Rüşdiye son sınıf öğrencilerinden M. Kemal 'in adı da bulunduğunu vurgulamaktadır.

Güneş – Dil Kuramı'nın ortaya atılmasına gelince, yazar bu konuda Atatürk'ün Etrüks dili üzerinde çalışan Carra deWaux ve Fransa'da Ari Dillere Takaddüm Eden Lehçenin Turani Menşei'nin yazarı Leon Cahun'dan başlayarak, yeryüzünde konuşan dillerin Sümerceden çıkmış olduğu görüşünü savunan Hilaire de Barenton'a ve nihayet 1935'de Türk Dillerindeki Bazı Öğelerin Psikolojisi adlı bir çalışma yapan Viyanalı Herman F.Kvergic'e varıncaya kadar birçok araştırıcının etkisinde kaldığını altını çizmektedir.

Bu nedenledir ki Güneş – Dil Kuramı'nın tartışıldığı 1936'daki Üçüncü Türk Dil Kurultayı'na Dr. Kvergic ile Sümerolog Hilaire de Barenton 'da birer bildiri sunmuşlar ayrıca Barenton o yıl yeni baskısı yapılan kitabını Atatürk'e imzalayarak sunmuş ve 14 Eylül 1936'da İstanbul'dan yazdığı özel mektupta, "Türklerin Sümer Konfederasyonuna mensup olabileceklerini gösteren" yeni kanıtlardan söz etmesi, Atatürk'ün Dil ve Sümerler konusuna gösterdiği yakınlığa dayandığının önemine kitapta dikkat çekilmektedir.

Sonuç olarak yazarın kitabı boyunca tespitleri ve işlediği konuları Kemalist bir bakış açısıyla değerlendirmiş olması bu konu da ciddi bir perspektif yoksunluğu içinde olduğunu gösteriyor. Ama verdiği bilgiler Kemalizmin tamamen batılı laik ve ırkçı paradigmaya dayandığını da sergilemektedir.

HABERE YORUM KAT

2 Yorum