Atatürk'ü efsanelerden arındırma
Şurası muhakkak ki Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün bir tür kişiye-tapmanın öznesi olmaktan kurtarılması; yaşamının ve fikirlerinin efsanelerden arındırılıp nesnel gerçeklere dayanarak ele alınır hale gelmesi, Türkiye'de ifade özgürlüğünün, dolayısıyla özgürlükçü demokrasinin yerleşmesinin en önemli ölçütlerinden biridir.
Türkiye bir süredir bu yönde ilerliyor. Toplum giderek Gazi Mustafa Kemal'in 1919-1923 arasında, Kurtuluş Savaşı'nı yönetirken ve, 1925 sonrasında, "yukarıdan aşağı" reformlarla laik bir ulus-devlet inşası döneminde izlediği politikalar arasındaki büyük farkların bilincine varıyor. 1925-50 arasındaki tek parti döneminde uygulanan otoriter laiklik ve kimlik politikalarının askeri-bürokratik vesayet düzenini meşrulaştıran (12 Eylül'den sonra "Atatürkçü Düşünce Sistemi" adıyla anılan) bir tür resmi dogma haline getirilmiş olduğu giderek daha iyi anlaşılıyor.
Konu eğer bugün giderek daha özgür bir şekilde ele alınabiliyor ise de, Atatürk'ü efsanelerden arındırmak hâlâ çok güç bir iş olmayı sürdürüyor. Nitekim bugüne kadar Atatürk'ü konu alan akademik nitelikteki kitapların tamamı Türk-olmayan araştırmacılar tarafından kaleme alındı. Princeton Üniversitesi Yakındoğu Araştırmaları Bölümü Başkanı, son dönem Osmanlı tarihinin önde gelen uzmanı Prof. Dr. Şükrü Hanioğlu'nun, Princeton Üniversitesi tarafından yakında yayımlanan "Atatürk: An Intellectual Biography / Bir Entelektüel Biyografi" başlıklı kitabı, Atatürk'ün efsanelerden arındırılmasında yeni bir aşama.
Prof. Hanioğlu'nun titiz tarih araştırmacılığıyla Atatürk'ün eylemlerine yön veren fikirlerinin hangi ortamlarda, hangi kaynaklardan esinlenerek oluşup geliştiğini konu alan bu son kitabı, hiç kuşku yok ki, sadece Atatürk'ün efsanelerden arındırılmasına değil, onun önderlik ettiği Türkiye Cumhuriyeti'nin daha iyi anlaşılmasına da büyük bir katkı.
Hanioğlu'nun Atatürk'ün fikriyatının anlaşılması bakımından altını çizdiği başlıca hususlar şunlar: Atatürk, 19. yüzyılın sonları ve 20. yüzyılın başlarını kapsayan dönemin fikri ve toplumsal ürünüdür. Düşünülemezi düşünerek tarihin akışını değiştirdiği ya da başka türlü tasarlanması mümkün olmayan bir vizyonu gerçekleştirdiği doğru değildir. Osmanlı İmparatorluğu'nun külleri üzerinde kurulan cumhuriyetin şekillenmesine yaptığı büyük katkı yadsınamaz. Fikir ve eylemlerinin yaşadığı çağın entelektüel, sosyal ve siyasal gerçekleri tarafından biçimlendirildiği gerçeği, bu katkıyı hiçbir şekilde küçültmez.
Atatürk, büyük bir düşünür ya da dar anlamda bir entellektüel değildi. Herhangi bir ideolojinin takipçisi de değildi. Fikirleri son derece pragmatikti ve içerik itibarıyla derin olmaktan uzaktı. Ama fikirlerinin evrimi, izlediği politikaları derinden etkiledi. Savunduğu görüşler, Osmanlı İmparatorluğu'nun son döneminde yaygın bir şekilde tartışılmıştı. Görüşlerini şekillendiren bilime kayıtsız şartsız güveni, sosyal Darwinizm'i, materyalizmi, pozitivizmi, solidarizmi ve milliyetçiliği, bu fikirleri popülarize eden Osmanlı yazar ve düşünürlerinden edindi. Dolayısıyla Atatürk'ün başarısının anahtarı, fikirlerinin özgünlüğünde değil, bu fikirleri hayata geçirmek için doğan fırsatı iyi değerlendirmesinde yatar.
Atatürk dini sosyal ilerlemenin başta gelen engeli olarak görüyordu. Bilim ile kutsanmış milliyetçilik, dinin yerini almalıydı. Bu vizyonu, İslam ile açıkça çelişiyordu. Bu açıdan, Atatürk Müslüman çoğunluklu toplumlarda laik milliyetçi rejimlerin ilk örneğini kurarak, modern İslam dünyasının şekillenmesinde de önemli bir rol oynadı.
Kitabı okuyanlar, Hanioğlu'ndan ele alınanlardan başka soruları da yanıtlamasını bekleyebilirler. Ancak şurası muhakkak ki, Hanioğlu bu kitabıyla Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusunun, dolayısıyla tarihimizin efsanelerden arındırılmasına çok değerli bir katkı yapıyor. Kitap özenle çevrilerek en kısa zamanda Türkçeye kazandırılmalı.
ZAMAN
YAZIYA YORUM KAT