Atatürk’le Yüzleşmek -5
Başlangıçta varolan "ideolojik çaresizlik" Atatürk'ün, tıpkı Sümer tanrı-kral modelinde olduğu gibi muazzam bir liderlik kültüne yerleştirilmesiyle aşılmaya çalışıldı.
Ne gariptir ki Mustafa Kemal’i kutsanmış kahraman yapmak için her hurafeye müracaat edenler, topyekün destanlara, kahramanlara ve kahramanlıklara küfredenlerdi. Başta Nebevi-Peygamberi anlatımlara ve Selçuklu-Osmanlı dönem kahramanlıklarına ve kahramanlarına en azılı düşman olanlarda aynı zatlardı..
Görünürde Pozitivizmi yücelten Kemalist kadro, hurafelerin en koyu yanlarından yontulmuş ilkel yalanlarla yerel bir ilah üretmekte hiçbir beis görmediler..
Modern Türkiye’nin kurucusu Atatürk kitabının yazarı Andrew Mango’da;
‘Atatürk’ün yaşam öyküsünde gerçekleri ve efsaneleri birbirinden ayırt etmek çok zordur’ tespitinde bulunur…’ (Andrew Mango. Modern Türkiye’nin kurucusu Atatürk. remzi kitabevi 2004 s.f 46)
‘Atatürkçüler sözde, topluma rasyonalist düşünceyi (akılcılığı) yerleştirmek için yola çıktıklarını iddia etmelerine rağmen, her zamankinden daha çok hurafe üretmişler, Mustafa Kemal’i putlaştırmayı marifet saymışlardır.’ (Fikret Başkaya Paradigmanın iflası. S.f 25 )
Yunan tanrılarının mekan tuttuğu dağlara yakın dünyaya gözlerini açması Selanikli Mustafa’nın ilk şansı idi. Seçilmişti o bir kere.
’Çayağzı, Yunan mitolojisinin kutsal dağı olan Olimpos’un eteklerindedir. (…) Yunan mitolojisine göre tanrılar tanrısı Zeus ve bütün tanrılar işte bu dağın doruklarında yaşarlardı. Oralarda hem birbirleriyle çatışırlar, hem insanların kaderlerine hükmederlerdi.’ (Şevket Süreyya Aydemir. Tek Adam. cilt 1 s.f. 36)
Tanrılar dağı Olimpos’un eteklerinde hayata merhaba diyen Mustafa kendisini bekleyen düşmanlarla hesaplaşmanın ilk işaretlerini de daha küçük bir çocukken vermeye başlamıştı.
Devletin resmi okullarında öğretildiği şekliyle kargalara aman vermeyen Mustafa bu karga muharebeleriyle yedi düvele diz çöktüreceğini de daha o zamandan bütün aleme ilan etmiş oluyordu. Kaç nesildir okutulur okullarımızda seçilmiş Mustafa’nın bu kutlu karga kovalamacası.
İflah olmaz Atatürk tapkını Falih Rıfkı’nın Çankaya isimli eserinde yaptığı M.Kemal’in çocukluğuna dair bir anlatım yüceltme amaçlı sergilenen alçalmanın bariz örneğidir…
‘Çocukluk ve ilk gençlik hikayesini bitirmeden önce M.Kemal’in çok onurlu olduğunu söylemeliyim. Mahallesinde sokak oyunlarını seyreder, fakat katılmazdı. O zaman ki arkadaşlarından birisinin anlattığına göre bir gün komşu çocukları birdirbir oynuyorlarmış. Kendisini de çağırmışlar: Gel sende oyna demişler. Mustafa: ‘Peki demiş’ ve olduğu yerde ayakta durmuş. Ama eğil ki atlayalım, demişler. Mustafa başını sallayarak: Ben eğilmem üstümden böyle atlayabilirseniz atlayın cevabını vermiş.’ (Falih Rıfkı Atay Çankaya s.f 23)
Dönemin etiketli övücüleri kendilerini bu kadar küçülten yöntemler deneyerek güya Atatürk’ü büyüttük sanıyorlardı.
Tüm dünyanın küçük bedenli kocaman yürekli birdirbir oynayan çocuklarını onursuz saymak ekstra rezaletidir bu berbat hikayenin.
Bir taraftan çocuklar için bayram ilan ederken diğer yandan onları nizami olarak birdirbir oynadı diye onursuz ilan etmek tipik bir Kemalist ahlak yoksunluğunun da göstergesidir.
1971 yılında ölen Falih Rıfkı’nın Atatürk merkezli fantezilerini aynı damardan beslenen kıdemli mason Turgut Özakman ziyadeleştirerek sürdürmektedir.
Türkleri çıldırtarak ucuz hamaset enstrümanını ustaca çalan bu yazı simsarı, kerameti kendinden menkul bir yığın uydurmacayı çok baskı yapan kağıt yığınları arasında servete dönüştürmeyi başarmıştır. Tarih denilen disiplinin yanından geçmeden Atatürk’ e ve geçmişe dair sayısız safsatayı bilgi ve gerçek diye sunmaya ancak bu kadar kör bir ideolojinin mensupları girişebilirdi... Ve giriştiler de..
Kitabın ilerleyen sayfalarında; sofrada ve M. Kemal’in huzurunda ya da gıyabında ve yine dönemin yazılı eserlerinde akıllara ziyan tapınma örneklerinin sergilendiğini göreceğiz.
Daha Cumhuriyetin en başında dini önder ve müesseselere seküler bir karşı duruşla bayrak açıp irtica addeden M.Kemal ve yandaşlarıydı… Ancak övgüde sınır tanınmayan M.kemal için Peygamber’den üstünlüğünü ispat yarışına girilecek, onunda yaratan, yaşatan bir ilah olduğu iddialarını Ata’yı yazılı ve sözlü Allah!!! ilan etmeler takip edecektir.
Halkın gözünde o artık milletin sinesinde bir ferd –i mücahit olmaktan çıkmış, milletin manevi rızasıyla, milletin üzerinde bir varlık haline getirilmişti… (Tek Adam cilt 2, s.f 44) Atatürk milletin üzerinde bir varlık haline geliyor. Bunu da hiç sormadıkları millete maletmeleri Kemalistlerin değişmez yöntemidir. (Sofrada pişirilip dayatılan ve uymak istemeyenlerin acımasızca ezilip tepelenmesine sebep olan zırvalıklara ‘halk ınkılabı’ denmesi gibi.) Büyük Şef’ ten öğrendikleri ‘halk için ama halka rağmen’ yöntemi.
Normal beşer kalıplarında kalarak varlığını devam ettirecek bir M.Kemal algısı hem şahsın kendisine hem de onun ilahlığında yakınlığını kazananlar için elbette bu kadar getiri sağlamayacaktı… Onun içinde ivedilikle tarafların ortak menfaat öncelikleri baz alınarak her şeyin ve herkesin merkezine konumlandırılıp kutsanan bir adam ortaya çıktı. Mustafa Kemal Hazretleri!!!.
M.Kemal in biricik ilahlığına iman etmemiş her akıl ve izan sahibi insan; erken dönem ve bugünün Kemalist’leri tarafından yazılıp söylenenleri dinledikçe bu modern hurafeciliğin vardığı korkunç boyutları kolaylıkla görebilmektedir… Bu durum bize yaşananların salt bir dönem olayından ziyade sürekliliği de olan bir çizgi ısrarcılığını da göstermektedir.
Daha Ali Rıza Bey olayında başlayan yalan ve ucuz efsane tezgahtarlığı ilerleyen safhalarda şahsın; doğumu, çocukluğu, gençliği, askerliği, devlet ve siyaset adamlığı, ölümü ve elbette ‘kurtarıcılığı’ gibi konularda ürküten ve akıl durduran sonuçlara evriliyordu.
YAZIYA YORUM KAT