Atatürk matatürk Türkiye mürkiye!
Devam edebilirsiniz, Cumhuriyet mumhuriyet, laiklik maiklik. Hepsi fasa fiso!
“Maksat “vatan kurtulsun”.
“Vatan” neyse, neresiyse..
Nazım’ın Vatan haini şiirini hatırlıyorum. İnternetten indirip okuyun.. Gürüz “ulusalcı” mı, “Amerikancı” mı?
“Görev” dürüstlükten daha önemli bunlar için. Bunu da onların en dürüstü söylüyor.. Bir arkadaşının yolsuzluğunun üzerini örtmek için söylüyor bunu..
“Görev”lerinin pek de ahlaki bir görev olmadığının farkındalar..
Aslında Atatürk’ü, Türkiye’yi, Cumhuriyeti, Cumhuriyetin temel niteliklerini, laikliği filan dert edindikleri yok.. Bunlar işin kandırmacası..
Danıştay saldırısı ile ilgili geçen gün bizim Ali İhsan Karahasanoğlu köşesinde yazdı. Hani Danıştay saldırısında müdahillik talebinde bulunup, mangalda kül bırakmayanlar şimdi neredeler?
Ne oldu?
Danıştay, sanığa mı bakıyor, maktule mi, yoksa azmettiricilere mi?
Oysa görünürde, Danıştay yönetimi hemen saldırıya uğrayan arkadaşlarını sahiplenmişlerdi. Bu doğal. Sonra saldırganın üzerinden kin ve öfkelerini dile getirmişlerdi. Sanık yakalanmıştı, ama onun üzerinden toplumun belli kesimi hedef gösterilmeye çalışılmıştı.. Bu normal değildi. Saldırganın arkasında bir azmettirici olması muhtemeldi ve onun ortaya çıkartılmasını istemek de elbette doğru bir talepti..
Şimdi dava Ergenekon davası ile birleştirildi.. Danıştay davada yok. Müdahillik talebinde bulunmadı.. Maktul aynı maktul, sanık aynı sanık. Ama azmettiriciler farklı..
Nasıl bir manzara çıkıyor ortaya bu durumda?
Ergenekon davası kapsamında hazırlanan 3. iddianamede, Uludağ Üniversitesi eski rektörü ve ADD Başkan Vekili Prof. Dr. Mustafa Yurtkuran, Atatürk hakkında ilginç ifadeler kullanıyor, “Bilmiyorum, bu Atatürk matatürk işlerinde böyle AK Parti’nin fazla dikkatini çekmek istemiyorum.” diyor..
Türkiye’nin en büyük sorunu bu “Atatürk matatürk işleri”. Kemalizm sorunu çözülmeden bu derin işler çözülmez.. Kürt sorununun, laiklik ve irtica sorununun temelinde bu “Atatürk matatürk işleri” yatıyor.. Ergenekon da bu işlerin müteahhidi.. Arkalarında da bir sürü taşeron örgüt var. Media, mafia, sermaye, siyaset, bürokrasi, stk, Oda, Baro, Birlik falan filan.. Fahişe kadınlar gibi, her sistemin bir parçası durumundalar, hem de sistemin kurbanı..
Erdoğan Büyükanıt’la, yolsuzluk ve darbe dosyaları yanında asıl büyük takasını “Atatürk matatürk” takası ile yaptı deniyor. Aslında bu konuda dönemin TTK Başkanının konuşması gerek ve tabii Cumhuriyet tarihinin yeniden yazılması da. O zaman bugünün gerçeklerini anlamış olacağız.. Bunun sonucunda da geleceğimizi doğru inşa etme şansına kavuşacağız..
Aslında sadece Kurtuluş ve Cumhuriyet tarihinin değil, Çanakkale’nin, hatta İstanbul’un fethinin de yeniden yazılması gerek..
Baykal geçen gün, Erdoğan ve Büyükanıt’a sesleniyordu, “Dolmabahçe’de ne konuştunuz, neyin mutabakatını sağladınız, ne alıp verdiniz, açıklayın” diyordu..
Baykal, aslında “Hadi erkekseniz bunu açıklayın” demeye getiriyordu sanki. Meydan okuyordu, derin güçler adına ve derin gerçekleri sahiplenerek meydan okuyordu..
Aslında bu konuda Baykal’ı anlıyorum.. “Eski köye yeni âdet mi getireceksiniz”, “Dağdan gelip bağdakini mi kovacaksınız”. “Tapulu arazisine gecekondu yaptırmak istemiyor”. Bu çok tabii bir durum. Eğer sistem değişmeyecekse, kahya niye değişsin?. Eğer bu ülkeye komünizm de, şeriatçılık da federasyon da gelecekse CHP bunu yapabilir.. Eğer bir rejim değişikliği sözkonusu ise, bunu altın tepsi içinde sunmayacaklarının mesajını veriyor.. Bunun bir bedeli olacak.. Bu konuda “Dolmabahçe mutabakatı yetmez” demeye getiriyor.. Garanti istiyor sanki.. “Büyükanıt tek başına sahip olmadığı bir şey hakkında tek başına nasıl karar verebilir” diyor, şirketin öteki ortaklarından biri şirket adına, sanki.
“Atatürkçülük” denen şey Mustafa Kemal’le ne kadar ilgili bir kavram bilmiyorum.. Perinçek’in Atatürk’ü ile Erbakan’ın Atatürk’ü, ya da Diyanet’in Atatürk’ü ile Baykal’ın Atatürk’ü aynı kişi olabilir mi? Peki Yalçın Küçük’ün Atatürk’ü nasıl bir şey!
Atatürkçülük daha çok Sabetaylıkla ilgili.. Sabetaylık hakkında Ergenekon’un 3. iddianamesinde öyle bir belge var ki, önümüzdeki günlerde onu yazacağım..
Ergenekon, Atatürkçü bir örgüt değil mi? Peki Ergenekoncu ve Sabetaycılık üzerine yazıp çizen Yalçın Küçük’ün nasıl olup da Apo’nun beyninin yarısı olduğu hakkında bir fikriniz var mı? Peki Y. Küçük’ün Atatürk hakkında söylediklerine ne demeli? Perinçek de öyle değil mi? Daha hızlı bir Atatürkçü var mı? Ama o da Apo’nun gerilla kampını denetleyip Apo’ya karanfil sunuyor.. Öte yandan Türk askeri dağda PKK avlıyor! Bu işte bir terslik olduğunu görmüyor musunuz?
Ezberlerimizi bozmamız gerek artık.
Bu işin sağı-solu yok.. Alevisi-Sünnisi yok.. Bunlar her şey olabiliyor. Ya da hiçbir şey.. İlahiyatçı Prof’lar da var kadrolarında, manken kızlar da..
Ordu-mordu, yargı-margı, media-müdia, parti-marti hepsi bu oyunun bir parçası.. Bu yapıyı dönüştürmek isteyenler garip bir şekilde bir süre sonra dönüştürmeye çalıştıkları yapı tarafından dönüştürülüyorlar..
Burada makam, para, kadın, silah, her şey var..
Dünkü Habertürk’ün manşetini gördünüz mü; “Seks, uyuşturucu ve suikast”. Olay Deniz Kuvvetleri’ndeki iki amirale yönelik suikast planı ile ilgili.. “Uyuşturucu ve fuhuş işini birlikte yürüten yapı” Deniz Kuvvetleri Komutanlığı ve Kuleli’yi de içine almaktaymış. Bazı üst rütbeli subaylar da bu işi biliyor ve işin içindekileri koruyormuş. Dahası fuhuş ve uyuşturucu bağımlısı yapılanlar kullanılarak ciddi gelirler elde ediliyormuş”.
Disipline, ülkeyi emanet ettiğimiz kadrolara bakar mısınız? Herkes fişlerken, kendi içlerine dönüp bakmayı unutmuş galiba birileri..
“Atatürk matatürk, Türkiye mürkiye” (!?) diye ortaya çıkanların maksatları anlaşıldı; dostlar alışverişte görsün..
Kaç yılda, kaç genç “yaratıldı” böyle acaba.!?
Heyhat!
Selam ve dua ile.
VAKİT
YAZIYA YORUM KAT