Asrın bevval-i zemzemleri
Merd-i Kıpti şecaatini arz ederken sirkatini söylermiş. Yani şecaat ve kahramanlık diye hırsızlığını dile getirirmiş. Araplar arasında da şöhrete erişmek isteyenlerin kullandığı en kısa yol zemzem-i şerife bevletmek olurmuş. Günümüzde de şöhretin kısa yolu zemzem yerine İslamiyet’e küfür ve hakaret etmek. Zaman’dan Celil Sağir bir grup gazeteciyle ziyaret ettiği İngiliz Dışişleri Bakanlığı’nın koridorlarında ilginç manzaralarla karşılaşmış. Panolarda bombalarla yan yana bir biçimde Kabe asılıymış. Bu, Danimarkalı karikatüristlerin kendi kafalarının ürünü olan Hazreti Peygamber’in silüeti ve sarığı üzerine bomba resmetmelerine benziyor. Günümüzün bevval-i zemzemleri ise bu Batılı kafalar. Bilindiği gibi, Thatcher döneminde Soğuk Savaş sona erince İngiltere’nin ilk teklifi düşman rengin kızıldan yeşile değiştirilmesi olmuştu. Zaten Şark kavramı geçişli ve değişken olmuştur. Osmanlı güçlü iken Şark İslam olmuştur. Rusya veya Çin güçlü olunca da bu ülkeler Şark olarak anılmıştır. 1989 yılında Büyük Oyun yeniden karılınca düşman rengi kızıldan yeniden yeşile değişmiş ve Şark yeniden İslam alemiyle anılmaya başlanmıştır. Batı’da doğru dürüst Hıristiyan kalmamasına rağmen İslam karşısında Hıristiyanlık taassubu yeniden hortlamıştır. Bu taassubun yeni renklerinden birisi İslamfobya tabiridir ve İngiliz hariciyesindeki fotoğraf da düşman rengini göstermektedir. Müslüman gazetecileri davet ettikleri sırada olsun bu tabloyu kaldırmayı unutmaları İngilizlerin aptallığından olsa gerektir! Gerçi bizim unutkanlığımız onların unutkanlığından bir derece daha fazla ve derindir. Bu unutkanlıklardan birisi Londra’dan Londonistan olarak anılmasıdır. Oysaki, İngilizlerin sinsi olduğunu unutmamak gerekir.
Batı’da İslam’a hakaret günlük hale gelmiştir. İslam evi, müstebah (her gelenin geçtiği serbest atış sahası) saha haline geldiği gibi Batı da İslam’a hakaret yuvası haline gelmiştir. Bu şüphesiz Müslümanların caydırıcılığının yetersizliğinden kaynaklanmaktadır. Bunu aşmanın yolu diyalog değil, caydırıcılıktır. Diyalog üzerinden kimse size saygı göstermez. Veya diyalog üzerinden size saygı göstermeyenler güç dengesi üzerinden saygıda kusur etmeyeceklerdir. Diyalog dayatmakla olmaz istemekle olur. Onlar diyalog dayatıyorlar biz ise sürükleniyoruz. Günlük İslam’a hakaret örnekleri o kadar çok ki, saymakla bitmez! Sözgelimi, The Kronen Zeitung gazetesine göre bir Avusturyalı mahalli ezgileri ezana benzeterek Müslüman komşusunu iğfal ediyor ve yanıltıyor. Bereket muhakeme sonucu ezan mukallidi Helmut mahkûm oluyor. Demek ki hâlâ Viyana’da hakimler var.
¥
Batı’da en büyük düşmanlık eski komşularımız olan göçmen Hıristiyanlardan geliyor. Neredeyse Kim Kardashian başımıza yeni bir çorap örüyor ve Ermeni tasarısı sarıyordu. Mısır asıllı Zekeriya Butros’dan sonra İslam’a küfür sazını bu defa Markos Aziz isimli bir papaz eline alıyor ve İslam hakkında film örgüsünde bir dolap çeviriyor ve ‘Muhammed’in Köpekleri’ adını verdiği bir filme imza atıyor. Müslümanları kana susamış vampirler suretinde gösteriyor. İşi daha da çirkin kılan, Markos Aziz, filmini Müslümanlara yılbaşı hediyesi olarak takdim etmesi. ‘Utanmazsan dilediğini yap’ misali adam arsızlığı ele almış ve bütün ar kalıplarını kırmış. Filmde Müslüman diye tasvir edilen adamın arkasında kılıç ve hilal duruyor ve fonda da lafza-i celal yer alıyor. Film kaçık Ayaan Hirsi Ali’nin çekmiş olduğu Teslimiyet filminin değişik bir versiyonu. Ali, Theo van Gogh ile birlikte Teslimiyet/Submission filmi çevirmişti. Namuslu ve afif Müslüman kadınları erkeğin ve aşiretin tasallutu altında esir suretinde gösteriyor. Buna dair kimi tekil örnekler olsa da Müslüman kadınların cümlesini bu surette tasvir etmek hakikate tecavüz olur. Dolayısıyla ‘Muhammed’in Köpekleri’ ve benzeri filmlerle asrın bevval-i zemzemleri karşımıza çıkmaktadır. Dolayısıyla İslam karşısında bütün mürtetlerle mutaassıp Hıristiyanlar ve kılıç artığı solcular birleşmiş durumda. Fark etmez, bir Arap şiirinde dile getirildiği gibi, bütün topluluklar veya çoğullar müennestir. Yani kırılgandır.
BaşsağlIğI: Yılların efsane yazarı ve sevgili ağabeyimiz Ali Uğur, Hakk’ın rahmetine kavuşmuştur. Bütün sevenlerine başsağlığı diliyor ve mekanının cennet olmasını niyaz ediyorum.
YENİ AKİT
YAZIYA YORUM KAT