İki yıl önce bugünlerde, Türk siyaseti bir muhtırayla karşı karşıya kalmış ve bunun sonucunda alınan kararla erken seçimlere doğru ilerliyordu.

Bugün yine tartışmaların merkezinde asker-siyaset ilişkileri var.

Bu durumu doğal bulanlara ya da türlü gerekçelerle açıklamaya çalışanlara söylenecek söz bulmak mümkün değildir.

Ama aklıselim sahibi her insan, Türkiye'nin iktidarlardan, tehlikelerden, terörden bağımsız olarak bir asker vesayet sorunu yaşadığını kabul eder.

Bu vesayetten kurtulmaya çalışan bir Türkiye'yi soluyoruz şu günlerde.

Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığı, daha dün, Genelkurmay'da hazırlandığı iddia edilen, altında bir kurmay albayın imzası bulunan bir darbe girişim planı hakkında takipsizlik kararı verdi. Hızlı, derinleştirilmemiş bu karar bu sorunla kuşatılmış kamuoyunda dosyanın kapatılması hamlesi olarak algılandı.

Dosya kapanma hamlesi yapıldı, ama dosya kapanmadı, kapanmayacak

Nitekim ilk günden itibaren hukuki süreç bir bakıma üçayakla devam ediyordu.

İlki Genelkurmay Askeri Savcılığı'nın yaptığı soruşturmaydı, takipsizlikle sonuçlandı.

İkincisi AK Parti'nin sivil savcılığa yaptığı başvuru ve suç duyurusuydu. Bu süreç devam ediyor, sivil savcılığın askeri yargı yerinin verdiği takipsizlik kararını dikkate alıp almayacağını, soruşturmayı derinleştirip derinleştirmeyeceğini, derinleştirecekse bunu hangi hukuki imkânlarla yapacağını henüz bilmiyoruz.

Üçüncüsü işin Ergenekon soruşturmasıyla ilgili kısmı… Söz konusu darbe belgesi Ergenekon davasından tutuklu bir sanığın evinde bulundu, emekli bir subay olan bu sanık ile bu belgeyi ona aktaran muvazzaf subaylar arasındaki ilişki hâlâ ortada ve soruşturmaya açık. Ergenekon savcısı bu açıdan soruşturmayı derinleştirebileceği gibi, söz konusu albayı sorgulayıp, hakkında her tür hukuki tedbiri almaya yetkili...

Bu olur mu ya da ne olur?

Bu elbet siyasi iklimle ilgili bir durum. Siyasi iktidar ile asker arasındaki denge, çatışma, mutabakat hallerinin yargıya, savcılıkların izleyeceği güzergâha yansımaması imkânsızdır.

Nitekim asker de hükümet de şu aşamada bu iklimin şekillenmesi yönünde gayret sarfediyorlar. Bu yazının yazıldığı saatlerde Başbakan konuyla ilgili bir açıklama yapmıştı, Genelkurmay Başkanı ise ertesi gün yapacağını bildirmişti.

Hükümetin tavrı en az askerinki kadar, hatta çok fazla önemlidir.

Başbakan dün şöyle söylüyordu:

“Askeri savcının vermiş olduğu karar noktasında, bundan sonraki süreç, benim anladığım kadarıyla, arkadaşlarımla da yaptığım görüşmelerde, sivil yargının bundan sonraki süreci ele alacağı noktasındadır.

Burada bizler hükümet olarak gerekli olan çalışmaları yapıyoruz. Ama en önemli adım siyasi parti olarak, iktidar partisi olarak biz suç duyurusunu savcılığa yapmış bulunuyoruz.

İnanıyorum ki Silahlı Kuvvetlerimiz de gerekli çalışmaları yapacak. Çünkü Silahlı Kuvvetler'in içinde bu tür gayret, çaba var mı yok mu, orada da bu çalışmaların yapılması gerekiyor. Onların da bildikleri, duydukları birçok şey olabilir.

Bunları ilgili mercilere onların da bildirmesinde büyük fayda var. Bu ülkemizin ortak bir meselesidir. Demokrasiye gönül vermiş olan, demokratik hayatın vazgeçilmez unsuru olan tüm siyasi partilerin ortak sorunudur…”

Yeni gelişmeleri beklerken şunu söyleyelim:

Tartışma sürecek, sivilleşme süreci ve çatışma da öyle…

YENİ ŞAFAK