1. YAZARLAR

  2. Ali Bayramoğlu

  3. Asker ile yargıç baş başa ne yapar?
Ali Bayramoğlu

Ali Bayramoğlu

Yazarın Tüm Yazıları >

Asker ile yargıç baş başa ne yapar?

17 Haziran 2008 Salı 09:52A+A-

Ülkede bir güç ve iktidar mücadelesi var…

Bu mücadele kimilerinin sandığı gibi AK Parti taraftarlarıyla karşıtları arasında yaşanan bir mücadele değildir.

Vesayetçi bir anlayışla demokrasi arasında sürmekte olan bir mücadeledir…

Merkez medyanın şanlı kalemlerinin yürüttüğü tartışmalar, laiklik, din, irtica gibi karından konuşmalara rağmen “olan” tüm çıplaklığıyla ortada.

Çok söyledik, bir kez daha tekrarlayalım:

2002’de başlayan değişim süreci, bu sürecin vardığı noktaya tahammül edemeyen bir düzen ve anlayışı harekete geçirdi.

Ve bir dizi darbe girişiminin sonunda, bugün darbe gücünde bir siyasi müdahale sisi siyasi semalarımızı kapladı.

Bu durumda, “ne yapılsa bu gelişme engellenebilirdi ya da bu gelişme meydana gelmezdi” gibi faturayı ev sahibine çıkaran sorular sormanın anlamı yok.

Bu tür sorulara cevap vererek hırsızı aklayan bir tartışmaya, bir meşrulaştırma çabasına ortak olmanın ise hiç manası yok…

Mercekleri doğru yere çevirmek ve doğru pozisyon almak bugün bir vatandaşlık görevi hâline gelmiştir.

Görmeyi bilmek, mücadele etmek demektir.

Nitekim görmeyi bilenler için yeni bulgular var karşımızda…

Taraf Gazetesi geçen hafta sonu manşetten Anayasa Mahkemesi Başkan Vekili Osman Paksüt ile Ağustos ayında Genelkurmay Başkanlığını devralacak Org. İlker Başbuğ’un Kara Kuvvetleri karargâhında buluştuklarını yazıyordu.

Habere göre bu ikili 1 saat 15 dakika görüşmüşler. Görüşme başörtüsüne yönelik anayasa değişikliklerinden 7 gün sonraya, AK Parti’ye açılan kapatma davasından 13 gün önceye denk gelmiş.

Bir yüksek yargıç ve general askerî karargâhta baş başa ne yapar?

Yanıt, haberin şu ayrıntısında gizli:

“Yargıcın karargâha geldiği saatlerde güvenlik kameraları kapatıldı ve komuta katı boşaltıldı…”

Malum, benzer haberler Anayasa Mahkemesi’nin 367 skandalına imza attığı günlere ilişkin de çıkmıştı.

Anayasa Mahkemesi’nin iki yargıcının Deniz Kuvvetleri karargâhına davet edildikleri, “sorunu ya siz çözün ya biz devreye gireceğiz” mesajını aldıkları söylenmişti. Dönemin kuvvet komutanı bunu reddetse de, bilginin bir mahkeme yargıcından yakın arkadaşı olan saygın bir köşe yazarına geldiği dikkate alınırsa, gelişmenin doğruluğu aslında şüpheye pek yer bırakmıyor.

Bu durumda Anayasa Mahkemesi’nin bağımsız hareket ettiği nasıl söylenebilir?

Bağımsız bir devlet organı gibi davranmak yerine idareye bağlı bir devlet kurumu gibi hareket ettiği gerçeği nasıl kalkar?

Hasan Cemal’in Türk siyasi literatürüne hediye ettiği “yargısal darbe” deyimi nasıl doğrulanmaz?…

Doğru tavır, doğru gazetecilik, doğru taraf işte bunun için önemlidir.

Çünkü soru sordurur, şüphe ettirir, sorunlunun ve karanlığın üzerine yönlendirir.

Örneğin Kara Kuvvetleri karargâhına giden Paksüt’ün bunu örtbas etme telaşıyla ya da takip edildiği paranoyasıyla “dinleme altındayım” diye ülkeyi ayağa kaldırmasını düşünürseniz, bunda basının oynadığı rolü aklınıza getirirseniz, soru sormayan, biat üzerine kurulu devlet gazeteciliğinin de ne olduğunu anlarsınız…

Yargıç-asker buluşması son günlerde ortaya çıkan, daha doğrusu Taraf Gazetesi’nin ortaya çıkardığı gerçeklerden sadece biri…

Bu gazetenin yayınları vesilesiyle son on gün içinde yeni bilgilere de ulaştık.

Belgeleriyle yayımlandı:

AK Parti’nin 2002 Kasım’ında iktidara gelmesinden hemen sonra, Jandarma İstihbarat Dairesi bünyesinde Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur tarafından, bugün hâlâ faaliyette olan bir “Cumhuriyet Çalışma Grubu” kurulmuş.

Bu grup sivil toplum ve siyaseti yönetme ve yönlendirme işine girişmiş.

Daha ilk günden itibaren AK Parti’ye yönelik askerî bir müdahalenin zeminini hazırlamaya çalışmış.

Bünyesinde Ulusal Birlik Hareketi kurmuş. Bu hareket “militarize sivil toplum örgütleri şebekesi”ni oluşturmuş.

Evet bunları öğrendik doğru tavır ve doğru gazetecilikten…

Ayrıca “Cumhuriyet Çalışma Grubu”nun 28 Şubat’ın üretimi rektörler düzeni ile yakın ilişki içinde, öğretim üyesi fişleyerek, siyaseti dizayn çalışmaları içinde olduğunu da öğrendik…

Ve hemen aklımıza AK Parti hükümetine devlet için kazan kaldıran ilk yapının YÖK ve Üniversiteler Arası Kurul olduğu geldi.

Nokta Dergisi’nde yayımlanan dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek’in günlüklerinden aklımızda kalanlar da var:

Önce üç kuvvet komutanı ve Jandarma Genel Komutanı, ardından tek başına jandarma komutanı 2003 ve 2004 yıllarında, iki kez sivil toplum örgütleri, üniversiteler ve asker işbirliğine dayanan darbe hazırlığı yapmışlar.

Kazan kaldıran kurumlarla rektörler, YÖK ilişkisi…

Başka bir kanıta gerek var mı?

Son 6 yılın tarihi gün ve gün yeniden yazılıyor, AK Parti’ye yönelik tasfiye hareketinin derinliği ortaya çıkıyor, “dün ve bugün arasında bağlantı noktasını 27 Nisan Muhtırası’nın oluşturduğu bir süreklilik” resmoluyor.

Evet, ülkede bir güç ve iktidar mücadelesi var…

Bu mücadele AK Parti taraftarlarıyla karşıtları arasında değildir.

Bu mücadele “seçilmişleri devirmeye çalışanlar”la “seçilmişleri korumaya çalışanlar” arasındaki mücadeledir.

Aksiyon Dergisi, Sayı: 706

YAZIYA YORUM KAT