Arınç: İllegal Örgütlenmeleri Ortaya Çıkartmak Boynumuzun Borcu
Başbakan Yardımcısı Arınç, ''Eğer devlet içinde yuvalanmış illegal bir örgüt söz konusuysa bunları ortaya çıkarmak da boynumuzun borcu olsun'' dedi.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen 3 ayrı soruşturma kapsamında başlatılan operasyona ilişkin, "Hükümetimizin, yolsuzluk söz konusu olan bir yerde, yolsuzluktan yana tavır almasını hiç kimse beklemesin" dedi.
Arınç, Başbakanlık Yeni Bina'da düzenlediği basın toplantısında, İstanbul merkezli operasyon kapsamında Hükümet adına bilgi sunmak istediğini belirterek, öğleden sonra Başbakan Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında, bazı bakanlar ile bir araya gelerek olayı ellerindeki bilgiler kapsamında değerlendirdiklerini ve Hükümet adına bir an evvel bir açıklama yapılmasında zaruret bulunduğunu düşündüklerini söyledi.
Dün sabah erken saatlerde İstanbul merkezli ve 28 adrese yapılan sabaha karşı baskınlarla 52 kişi gözaltına alındığını ifade eden Arınç, iş adamları, Fatih Belediye Başkanı dahil olmak üzere üç bakanın oğlunun da emniyete götürüldüğünü dile getirdi. Halk Bankası Genel Müdürünün eşinin dün gece serbest bırakıldığına işaret eden Arınç, "İfadesi alınan veya alınacak kişi sayısı 51 oldu. Bu 51 kişinin de sorgusuna başlandığı öğrenildi" dedi.
Cumhuriyet Savcısı Celal Kara'nın yürüttüğü 3 ayrı soruşturma kapsamında başlatılan rüşvet ve yolsuzluk operasyonu ile ilgili iki yeni savcının daha görevlendirildiğini vurgulayan Arınç, şöyle devam etti:
"Bu operasyonlarda 4 bakanımızın isminin geçtiği ifade edilmektedir. Bir belediye başkanımız vardır, bazı bakan arkadaşlarımızın çocukları, isimleri ile bahsedilmektedir. Danışmanlar vardır. Koruma kurullarında görev almış bürokratlar vardır. Bazı iş adamları ve inşaat firmalarının isimlerinden bahsedilmektedir ve hepimizin üzerinde çok duyarlı olduğu bazı suçlamalar yapılmaktadır. Rüşvet gibi, yolsuzluk gibi, kara para aklaması gibi... Türkiye'yi derinden sarsan bu üç ayaklı yolsuzluk operasyonu ile ilgili elde edebildiğimiz bilgileri sizlerle paylaşmak istiyorum."
İki yeni savcı daha görevlendirildi
Operasyona ilişkin bazı açıklamalar yapıldığını hatırlatan Arınç, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısının açıklama yaparak soruşturmada görevli olanlara ilaveten işlerin bir an önce sonuçlandırılması amacıyla iki cumhuriyet savcısının daha görevlendirildiği açıkladığını bildirdi. Arınç, "Mevcut savcılara ilaveten işlemleri çabucak kolaylaştırmak amacıyla iki yeni savcı daha görevlendirilmiştir. Rutin bir işlemdir" dedi.
Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından yapılan açıklamada bazı şube müdürlerinin görev yerlerinin değiştirilmesinin gerekçesinin açıklandığını anımsatan Arınç, "Bazı şube müdürleri bu olayla veya bu olayları takiple görevli kolluk güçlerinin bir kısmının görevlerini yaparken görevlerini kötüye kullandıkları iddiasıyla açılan soruşturmaların salimen sonuçlandırılması için görev yerlerinin değiştiğinden bahsediliyor" diye konuştu.
Arınç, HSYK tarafından yapılan açıklamaya da işaret ederek, "İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı da bugün soruşturma savcılarının görevlerinin başında olduğunu, soruşturmanın kapsamı, şüpheli sayılarının çokluğu, gözaltı süreleri dolmadan ifadelerinin alınabilmesi için iki cumhuriyet savcısının daha görevlendirildiğini söylüyorlar. Yani İstanbul Cumhuriyet Başsavcısının açıklamaları ile HSYK'nın açıklamaları örtüşüyor. 'Başsavcı, kendi görev ve yetkileri dahilinde iki savcıyı daha görevlendirmiştir' diyor" ifadelerini kullandı. Arınç, Ankara Valiliğinin bazı internet portallarında yer alan "Validen izin almışlar, isim vermemişler" başlığıyla yer alan haberlerin yalan olduğu yönünde açıklama yaptığını da bildirdi.
Biz, 3Y ile mücadele edeceğimizi ifade ettik
Operasyonda bazı bakanların çocukların, bürokratların, belediye başkanlarının isimlerinin geçtiğini belirten Arınç, bir adli operasyon, yargı süreci ve soruşturma süreci başladığını söyledi. Hükümetin bu konudaki görüşünün 11 yıldan bu yana kesinlikle değişmediğini ifade eden Arınç, şunları kaydetti:
"Partimiz henüz kurulma aşamasındayken, daha hükümet olmamışken, biz Türkiye'de siyasetin yozlaştığı bir noktadaydık. Siyaset kurumu yıpranmıştı, siyasetçilerin yolsuzluklar ile ilişkileri konuşuluyor, bu yüzden hükümetler uzun ömürlü olamıyor ve başarılı sayılmıyorlardı. Kuruluş ilkemiz olarak da biz, 3Y ile mücadele edeceğimizi ifade ettik. Bu 3Y, yolsuzluklardır bir, yoksulluklardır iki, yasaklardır üç. Hamdolsun ki her seçimde bizleri daha büyük bir güven ile destekleyen halkımız, bu üç konuda yaptığımız bütün çalışmaları desteklemiş ve onaylamıştır. Geldiğimizden bu yana pek çok menfaat şebekesi, çete ve mafya örgütleri yargının önüne çıkarılmıştır, pek çoğu dağıtılmıştır. Bunların resmi kayıtlarda sayısının 55 olduğunu biliyoruz. Suç işlemek amacıyla örgüt kuranlar da dahil, yolsuzluk üzerine yani çıkar sağlamak amacıyla kurulan birliktelikler de hükümetlerimiz döneminde siyasi iradenin güçlü olması sebebiyle yakalanabilmiş, yargılanabilmiş ve haklarında kararlar verilmiştir.
Şunu söylemek istiyorum: Bunların hepsi, kolluk kuvvetleri ile yargı süreci ile başlayan süreçlerdir. Elbette kararları savcılar ve hakimler vermektedir. Elbette aramalar, tutuklamalar, yakalanmalar, gözaltılar, yine yargı süreci içerisinde değerlendirilmektedir. Bizim buradaki görevimiz nedir? Geçmişte olmayan tek şeydir. Siyasi irademiz güçlüdür ve siyasi irademiz yolsuzluk yapanların Türkiye'de kökünü kazımak üzerine ciddi bir şekilde dimdik ayakta durmuştur. Bugüne kadar yapılanları böylesine büyük onurla ve şerefle anlatan hükümetimizin, yolsuzluk söz konusu olan bir yerde, yolsuzluktan yana tavır almasını hiç kimse beklemesin. Böyle bir şey ne dün vardı ne bugün de olacaktır. Eğer bir yolsuzluk iddiası, bir rüşvet, bir kara para aklama söz konusu ise bunu yargı en iyi şekilde, en adil şekilde aydınlatmalıdır. Başka olaylarda siyasi iradesini güçlü olarak yargının yanında yer tutan hükümetimiz, bu konuda da siyasi iradesinin yargı sürecinde her zaman arkasında olacaktır."
Arınç, yerel seçimler öncesinde ve önümüzdeki seçimlere yönelik, Türkiye'nin ekonomik gücünü yıpratmak amacıyla birtakım girişimler yapıldığını belirterek, "Bir komplo teorisi olarak söylemiyorum, bundan kesinlikle uzağız ama ulaşabildiğimiz bazı bilgiler ve bulgular bu amaçların bu olaylarla, bu operasyonla ilgili örtüştüğünü ve at başı gittiğini gösteriyor" değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye ekonomisin üç çeyrekte yüzde 4'ün üzerinde büyüme gösterdiğini ifade eden Arınç, işsizlikte de tek haneli rakamların muhafaza edildiğini söyledi. Türkiye ekonomisinin, ihracatta artışlar gösterdiğini, yabancı yatırımları cazibe merkezi olarak çektiğini vurgulayan Arınç, "Bu tür Türkiye'nin yönetilemez hale geldiği veya yolsuzlukların başını alıp gittiği imajıyla karalamak, küçük düşürmek ve zarar görmesi noktasına getirmek amaçlanmış olabilir. Bunlarla ilgili çalışmalarımız devam edecektir'' diye konuştu.
İddialar sonuna kadar araştırmalıdır
Ortada bir iddianın olduğunu vurgulayan Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Sözümüzün sonunda şunu söylüyorum, bir, ortada bir iddia vardır. Bu iddiada ismi kimlerin geçiyorsa, en yakınlarından, en uzaklarına kadar, hükümetimizle ilgili olanlarından hükümetimizle hiç ilgisi olmayanlara kadar bu iddialar sonuna kadar araştırılmalıdır. Nereye kadar varacaksa, kim hakkında deliller var ve suçlanacaksa, kim hüküm giyecekse bizi ilgilendirmiyor. Biz hükümet olarak bugüne kadar yolsuzluklara karşı savaş vermiş, bunu varlık sebebi saymış bir hükümetiz. Yolsuzluklarla, yasaklarla, yoksulluklarla mücadele edeceğiz ve hamdolsun ettik. O ayrı bir konu. Şimdi yargıya düşen bir an önce ifadelerin alınmasıdır, sorguların yapılmasıdır. İddianamenin tanzim edilecekse edilmesidir. Gözaltılardan serbest bırakılacaklar mutlaka olacaktır. Bu konularda gerekenlerin yapılması, elbette hakkında ciddi deliller bulunuyorsa bunların da yargı gereğini yapacaktır.''
Boynumuzun borcu olsun
''İşin ikinci kısmını ne siz ne de halkımız dikkatlerden kaçırmasın diye söyledim'' diyen Arınç, şunları kaydetti:
''Bu operasyon niçin bu zamanda yapılıyor, niçin bu eksikliklerle yapılıyor ve niçin buna benzer bazılarının daha olabileceği tehditler olarak savruluyor, düşünün. Hükümeti yıpratmak için, zor durumda bırakmak için. Bizi bugüne kadar en çok iddiacısı olduğumuz, en çok başarıyla gerçekleştirdiğimiz yolsuzluklar konusunda kamuoyunun gözünden düşürmek için diye. Biz biliyoruz, düşünüyoruz bu kanaatimizi pekiştirecek delilleri de, bu işi yapanları da en kısa zamanda bulacağız. Eğer devlet içerisinde kümelenmiş, yuvalanmış illegal bir örgüt söz konusu ise bunları ortaya çıkarmak da boynumuzun borcu olsun. Dün başkasına, bugün bunlara, yarın bir başkasına yapılacak şey hukuk devleti olan Türkiye'ye yakışmaz. Ellerindeki imkanları sadece kendi çıkarları için kullanan, bir kişiden, bir örgütten bahsetmemiz gerekiyorsa onu da en kısa zamanda halkımızın önünde ilan edeceğiz.''
Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu işi yapanlar diyelim ki emniyetteki şube müdürleridir. Şube müdürünün bir üstüne haber vermesi emir, yönetmelik ve yönergelerle istenir. Arkadaşlar, şube müdürünün başlattığı bir operasyondan başındaki müdür habersizdir, daire başkanı habersizdir, İstanbul Emniyet Müdürü habersizdir, Ankara Emniyet Müdürü habersizdir. Şunu söyleyebilirsiniz, 'haber verselerdi önlem alırlardı, madem ki bakan ismi geçiyor haber vermemek de onların hakkıdır."
Bir görevin ifa edildiğine dikkati çeken Arınç, şunları söyledi:
"En azından bir operasyon yapılacak ama isimleri gizli tutabilirsiniz, bunu kendi uhdenize almaz, üstünüzdeki amirle paylaşarak 'şu saatte biz önemli operasyon yapacağız' dersiniz. Bir İçişleri Bakanının oğlunun gözaltına alındığını basından duyması kadar acıklı bir şey olabilir mi? Bir İstanbul Emniyet Müdürünün, bir İstanbul Valisinin yapılanlardan ta saatler sonra haberdar olması neyle izah edilebilir? 'Efendim Batı'da böyle oluyor.' Batı'da böyle oluyor mu bilmiyorum ama bizim kolluk güçlerimizin görevlerini ifa ederken üzerlerine aldıkları görevle ilgili sıralı amirlerine bilgi vermesi gibi bir mükellefiyet var. İyi midir kötü müdür farklı bir şey ama rütbene bakarak bir üst rütbedeki insanın senin görevinle ilgili bir kanaate ulaşması gerekebilir. İşte bu yüzden bazılarının hakkında görevi kötüye kullanmak iddiasıyla soruşturma açılmış ve soruşturmanın selameti bakımından de görev yerleri değiştirilmiştir."
Soruşturmanın gizliliğinin esas olduğunu vurgulayan Arınç, "Ancak şu ana kadar da yayınlanmayan pek çok şeyi öğrendik, haberdar olduk, daha da şunlar var elimizde diyerek bakanlar hakkında fezleke tanzim edileceği veya gönderileceği, bu operasyonun veya adli soruşturmanın UYAP'a bilgi vermeden gerçekleştirildiği de iddiaların içerisinde. Dolayısıyla çok planlı, psikolojik harp benzeri bir operasyonla karşı karşıya olduğumuzu söyleyebilirim" diye konuştu.
Bunun hükümetin yıpratılması amacı taşıdığını vurgulayan Arınç, "Bugüne kadar siyasetle, meşru usullerle yıpranmayan, 11 yıl içerisinde 3 milletvekili genel seçimi, 2 yerel seçim, 2 referandumdan başarıyla çıkmış olan bir hükümeti güçsüz muhalefet partileriyle yıpratamayacaklarını görenlerin önce Gezi'yle şimdi de bu tür olaylarla yıpratma kampanyası olduğu çok açık biçimde görülüyor" ifadesini kullandı.
Kısa bir süre sonra yerel seçimlerin yapılacağını anımsatan Arınç, şunları kaydetti:
"Bu mahalli seçimlerin 1989'da ANAP için yapılanlardan farklı bir tarafı da yoktur ancak bütün bunlara karşı bilgili, bilinçli ve hazır olan bir hükümet o tarihlerde elbette söz konusu değildi. Sayın Başbakan ile birlikte hükümetimizin yıpratılması ve hükümete destek olan veya destek olduğu bildirilen, birilerine göre yandaş, birilerine göre candaş isimleriyle küçük düşürülmeye çalışılan gazeteler, televizyonlar, gazetecilere yönelik tehdit ve karalama kampanyaları da atbaşı gitmektedir, iş adamlarına tehditler yağdırılmaktadır, çocuklarıyla ilgili kendileriyle ilgili bir kısım fotoğrafların, fotoşop da olsa montaj da olsa yayınlayabileceklerini söylemektedirler."
Kamuoyuna açıklayacak
Arınç, bir gazetecinin, "Parti Genel Merkezinde bir zirveye katıldınız. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın dinlendiğine yönelik somut bir görüşme yapıldı mı?" sorusu üzerine, Erdoğan'ın dinlendiğine yönelik bir somut görüşme, konuşma yapılmadığını, genel olarak bu konular üzerinde durulduğunu söyledi. "Biz zirve de yapmış değiliz" diyen Arınç, olaylarla ilgili muhalefet, basın ve kamuoyunun hükümetten bir açıklama beklediğini, kendilerinin de kamuoyunu aydınlatmaları gerektiğini belirtti.
Başbakan Erdoğan'ın ilgili bakanları davet ettiğini, duyumlar ve eldeki bilgileri değerlendirdiklerini anlatan Arınç, "Bunun dışında yasa dışı dinlemeler yapılmış olabilir mi bunlar araştırılacaktır. Başbakanımızın kendi evindeki veya ofisindeki böcekle ilgili geçmişte bazı açıklamaları vardı. Bunlar kimlerdir, soruşturmanın sonucunda neye varılmıştır, bunları sayın Başbakanımız herhalde uzak olmayan bir zamanda kamuoyuna açıklayacak" diye konuştu.
Bülent Arınç, "Soruşturmada çocuklarının ismi geçen bakanlar, hükümeti rahatlatmak için istifalarını sundular mı?" sorusuna şu yanıtı verdi:
"Toplantıda bu konuda ne konuşulduğunu söylemem ama bu konu da dahil olmak üzere yapılacak bir işlem, hareket varsa... Biz sayın bakanlarımızı seviyoruz. Masum olduklarına inanıyoruz. Bu bizim karakterimizin gereğidir. Ama biri suça karışmışlarsa veya çocuklarıyla ilgili iddialarda onların da dahli varsa bu onları koruyacağımız anlamına gelmez. Ama 'beraati zimmet asıldır', Mecelle'nin en önemli kaidesi budur. Bir insanın suçluluğu hükmen sabit olmadıkça bizim nazarımızda o masumdur. Ancak siyaseten bu bakan arkadaşlarımız 'bize müsaade' diyebilirler veya sayın başbakanımız onlardan öyle bir talepte bulunabilir. Ne yapacaklarını yakın zamanda görürüz."
Biz işin, fitnenin söndürülmesi noktasındayız
"Bir bankanın genel müdürünün ve bir bakan çocuğunun evinde çıkan para miktarını siz kişisel olarak ölçülü buluyor musunuz? Açıklamalarınızda eleştirdiğiniz kesimden biz cemaati anlayabilir miyiz?" sorusu üzerine de Arınç, şunları söyledi:
"Ümit Yaşar Oğuzcan'ın bir şiir vardı, yedi kere yedi kırk dokuz / elde var Ayten / beş kere beş yirmi beş / elde var Ayten. Bu kadar laf söyledikten sonra 'Siz cemaati mi kastediyorsunuz' derseniz zikriniz ve fikriniz sup surette bununla meşguldür anlamına gelebilir. Bütün bu sözleri söylerken, bunu cemaat ile karşı karşıya getirecek bir anlam yüklemek doğru değil. Dolayısıyla biz işin, fitnenin söndürülmesi noktasındayız. 15 gün evvel açıkladığım söze, bazıları burun kıvırmışlardı ama bu işin ne kadar doğru olduğunu gelinen noktada görebiliyoruz. Cemaatin temiz olduğunu, Türkiye'ye hizmetler yaptığını, eğer başındaki insan söz konusu ise ona olan sevgimizin ne kadar büyük olduğunu, onun Türkiye sevdasından ve eğitim sevdasından başka bir şey düşünmediğini her yerde söylemiş bir insanız. Eğer bir alçaklık söz konusu ise bu alçaklığı onlara hamletmek bence çok büyük bir yanılgı olur. Bunları yazabilirsiniz ama bana bunu soru olarak sorarsanız, incinirim. Bu sözlerimle cemaati hedef aldığım anlaşılamaz. Onlar, kendilerini hedef yaparlarsa, bazıları, onu ayrıca tartışırız."
Hiç de tasfiye edilmemişler
Soruşturma kapsamında beş şube müdürünün görevden alındığının hatırlatılması ve "Bu konuda Ankara Emniyet Müdürlüğü'nde de bir çalışma olduğu ifade ediliyor. Bu konuda bilginiz var mı?" sorusu üzerine Arınç, Emniyet Genel Müdürlüğünden yapılan açıklamada yer alan "Bazı illerimizde emniyet personelimizin görev yerleri, haklarındaki görevi kötüye kullanma iddialarıyla ilgili soruşturmalar nedeniyle değiştirilmiş" ifadesini hatırlatarak, "Bunu İstanbul için anlayabiliriz" dedi.
Aynı açıklamada "Bazı illerde ise idari gereklilik nedeniyle farklı yerlerde görevlendirilmişlerdir" ifadesinin de bulunduğuna işaret eden Arınç, Emniyet Genel Müdürlüğünün iki durumu da kapsayıcı bir cevap verdiğini söyledi. Arınç, "Birileri Emniyet'te, birilerinin tasfiye edildiğinden ısrarla bahsediyorlardı. Onlar pasifize edildiler, görev yerlerinde kalmadılar, başka yerlere atıldılar, dolayısıyla bu operasyonu kendi üzerlerine alıp Hükümet'i hedef tahtasına koyanlar vardı. Hiç de tasfiye edilmemişler gördüğünüz gibi. Hepsi görevinin başında kalmış" diye konuştu.
Operasyona ait olduğu iddia edilen bazı fotoğrafların sosyal medyada yer aldığının anımsatılması üzerine de Arınç, şunları söyledi:
"Ben onun gerçeklik noktasını bilmiyorum. Sosyal medya, sorumsuz ve sınırsız bir alandır. Zaten baştan beri şikayetim odur ki, soruşturmanın gizliliği esas ise, ben Hükümet üyesi olarak bile bunları bilmiyorsam, Savcı Bey'e 'Elindekileri bana göster' deme imkanım da yoksa, nasıl oluyor da bunlar internette yayınlanabiliyor. Bu çok çirkin, çok ayıp bir şey. Doğru da olabilir, yanlış da olabilir. İnternette dolaşan ve yayınlanması gerçekten suç olan bir konuda benim düşüncemi almayın. Bu konulardaki hassasiyetim bellidir ama bu olayın içerisindeki bir veri olarak bana sorarsanız, ben henüz onun gerçekliğinden bile emin değilim."
Aklıma Sinan Aygün geliyor
Arınç, kamu bankası genel müdürünün evinde para kutuları bulunduğuna dair görüntülerle ilgili polis kamerası kayıtlarının da televizyonlarda yayınlandığı belirtilerek, "Bir kamu bankası genel müdürünün evinde bu tür para kutularının olmasını ve bu kadar para çıkmasını nasıl değerlendiriyorsunuz" diye sorulması üzerine de şunları kaydetti:
"Hiç aklıma gelecek bir şey değil. Bir bankanın genel müdürü, aldığı maaş, sarf ettiği para bellidir. Herhalde bankada toplanan tüm mevduatı evine getirmiş saymamak lazım. 'Evinde veya iş yerinde para bulundu' derken, benim aklıma Sinan Aygün geliyor. Orada da, 2 buçuk, 3 trilyon civarında bir para bulunmuştu. Sonradan zannediyorum para kendisine iade edildi. Kendisine ait suçlamayla ilgilisi olmadığı anlaşıldı. Sayın Aygün, bu konuda aklanmış sayılabilir.
Burada da, para makine, bilmem ne, mizansen midir yoksa gerçeklik payı mı vardır? Yani parayı çok seviyor da sürekli bir makine içinde sayımını mı gerçekleştiriyor? Doğrusu çok gülünç şeylerle meşgulüz. En iyisi, yargı ne yapacaksa bir an önce yapsın da biz de evdeki, iş yerindeki görüntülerin gerçek olup olmadığını anlayalım. İnsanlar haysiyetleri ve onurlarıyla yaşarlar. Onları katletmek, o insanı katletmek kadar kötü bir şeydir. Umarım yanlış çıkar ama doğruysa da bunun karşılığı neyse adalet onu versin. Kamu vicdanı bu adaletle biraz teselli bulsun."
Her şey nötr
Aramaların, tutuklamaların, gözaltıların yargı süreci içerisinde değerlendirileceğine dikkati çeken Arınç, gözaltına alınan isimlerin kim olduğunun kendileri için bir önem arz etmediğini ve kendi nazarlarında her şeyin "nötr" olduğunu vurguladı.
Bu yargı sürecinin büyük bir sürat ve büyük bir dikkatle sonuçlanması gerektiğini belirten Arınç, "Yargı sürecinin vereceği karara her zaman saygılı olacağız ve hiçbir zaman bu süreci engelleyecek bir çabanın içerisinde olmayacağız. Bilakis yargı bilmeli ki 11 yıldır çete ve mafyalarla mücadele eden bir hükümetin her konuda desteği yargımızın arkasında olacaktır. Dolayısıyla hükümet üyelerinin isimlerinin geçtiği veya bir başka isimlerin hükümete yakın kişiler olduğu konusundaki iddialar bizi bir şekilde hiç ilgilendirmiyor" diye konuştu.
"Bir iddia varsa, bu iddia en güzel şekilde ispatlanmalıdır ve bu iddianın gerçekliği kısa zamanda ortaya çıkarılmalıdır" ifadesini kullanan Arınç, "Sayın Başbakanımızın da hükümetimizin de bu konudaki tavrını takdirle karşılamak gerekir" dedi.
Muhalefete de seslenen Arınç, şunları söyledi:
"Elbette bu iddialar üzerine hükümeti eleştirmek, hükümette yer alan bakanlar üzerinden hükümetin yıpratılmasını istemek, hükümetin önümüzdeki mahalli seçimlere kırık bir şekilde gitmesini temin etmek, ondan sonraki süreci de bu olay sebebiyle belki tersine döndürmek isteyebilirler. Muhalefetin meşru hakları vardır, gayrımeşru haklarının olmaması gerekir. Bu olay, bugüne kadar cereyan etmiş pek çok iddiada olduğu gibi dikkatle takip edilmelidir. Eleştiriler her zaman yapılmalıdır. Ama bunu bahane ederek peşin hükümle karar vermek, masumiyet ilkesini bertaraf etmek ve henüz ispatlanmış hiçbir şey yokken sadece basına ve internet medyasına servislerle vakit geçiriliyorken peşinen hükümlü saymak, suçlu saymak muhalafete yakışmaz.
Sadece iddialar üzerine bu yolsuzluk iddialarının süratle araştırılmasını isteyebilirler, hükümetin kendi içerisinde bir tavır almasını isteyebilirler, bu tür olaylara yol açtığı iddia ediliyorsa hükümetin siyasi anlamda en çok eleştirilerini yapabilirler. Ama ne bakanlarla, ne burada ismi geçen kişilerle ilgili bir peşin hükümle suçlama noktasına gitmek ve hükümeti bu olay sebebiyle sorumlu tutmak doğru bir davranış olamaz, insaflı olsunlar, hakkaniyete uygun hareket etsinler ve kamuoyunda kendilerini de hükümeti de zor durumda bırakacak bir iş yapmasınlar."
Psikolojik savaşın içerisine sokmak hukukla bağdaşmaz
Soruşturmanın gizliliğinin ihlalinin, hukukun evrensel prensiplerinden birisi olduğuna vurgu yapan Arınç, gizliliği ihlal etmenin Türk Ceza Kanunu'na göre de suç olduğunu dile getirdi. Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ne var ki biz hükümet olarak daha dosyada neler olduğunu bilmiyoruz. Bize getirin bakalım bunları demek imkanından da mahrumuz ama boy boy fotoğraflar, kime ait olduğu belli olmayan resimler, onlara konulan altyazılar işadamlarını, gazetecileri, sanatçıları suçlayacak bir psikolojik savaşın içerisine sokmak hukukla bağdaşmaz. İkincisi adli görevi etkilemek, adli yargılamaya teşebbüs de Türk Ceza Kanunu'na göre suçtur. Bu noktada verilecek beyanatların, yargıya verilecek talimatların da doğru olmadığı kanaatindeyiz. Bize düşen sabırla ama bir an önce de yargının elindeki delillerle suçladığı kişilerle yüzleşmesi, ciddi bir adli yargılama süreci sonunda da burada gerçekten ne var, kimin suçu nedir, kim neyle suçlanıyor, deliller yeterli midir, bu konuda bir karar verilmesidir. Bu kararı sabırla bekleyeceğiz ama bu karar çıkarken de hükümetimiz belki siyasi anlamda bazı çalışmaları da ayrıca yapacaktır. Bunları da Sayın Başbakanımız kamuoyuna yeri geldiğinde ifade edecek, açıklayacaktır."
Soruşturma sürecinin gizli olduğunu belirten Arınç, muhalefetin de basının da siyasetin de gizliliğe uymadığını bildirdi. Arınç, "Lütfen insanları karalamayın, insanlar hakkında peşin hükümler vermeyin. Beraat-ı zimmet asıldır. Bir insan kesin hükümle mahkum oluncaya kadar masum sayılır. Bu hukuk herkes için geçerlidir. Geçmişte başka kişiler yine bu usullerle suçlanmış olabilirler ama bu bugün yapılan işe meşruiyet kazandırmaz. O günün mağdurları farklıydı, bugünün mağdurları farklıdır, hukuk herkese lazımdır, adalet herkes için yol göstericidir. Bizim beklediğimiz yargı sürecinin açık, şeffaf ve hakkaniyete uygun bir biçimde mutlaka süratle gerçekleştirilmesidir" diye konuştu.
Saflığımıza verin
"Bu olayların bugün cereyan ediyor olması ne anlama geliyor. Burada bir siyasi maksat olabilir mi" diyen Arınç, hükümet olarak siyasi bir noktada bu meseleye bakma hakları olduğunu bildirdi. Arınç, şunları kaydetti:
"Çünkü üç-dört gün öncesinden başlayarak dört-beş ay öncesinden başlamaya kadar bu tür bir suçlamayla bazı insanların karşı karşıya gelecekleri çok açık bir biçimde yazılıyordu. Emniyetten atılma insanlar tweetlerinde dört ay önce, beş ay önce 'Güler mi, ağlar mı, barış mı' bilmem ne derken İçişleri Bakanımızın oğluyla ilgili birtakım işaretleri esasen vermişler. Biz bugün farkında oluyoruz. Çünkü biz iyi niyetliyiz ve Türkiye'de hukukun egemen olduğunu düşünüyoruz. Üç beş gün öncesinden "artık her şey bitti, bundan sonra savaşacağız, herkes için kötü olacak', bir yerlere telefonlarla 'şunlar bunlar tutuklanacak'tan, 'şunlar bunlar hakkında resimler, kasetler, fotoğraflar servise konacak' tehditlerini siz de duyuyorsunuz biz de duyuyoruz. Ama bu kadar alçalabileceğini bazılarının, bu kadar belden aşağı, insanların kişilik haklarına saygısızlık yapacağını gerçekten düşünmemiştik, saflığımıza verin."
İstanbul merkezli operasyon kapsamında, bir birinden farklı konuların ve bir birinden farklı isimlerin bulunduğunu hatırlatan Arınç, şunları kaydetti:
"Bir tarafta ismini de vermek istemiyorum, meşhur bir sanatçıyla evli olan bir işadamı diyelim, onunla birlikte bir grup var, TOKİ ile ilgili, emlakla veya arazilerin şirketlere peşkeş çekildiği şeklinde iddialar var belediyenin ve kurulların bir arada çalışarak bazı haksız kazanç temin ettikleri var. Birbirinden farklı konular ve isimlerin böyle bir operasyonda bir araya getirilmesinin amacı ne olabilir? Böyle bir şey görülmüş değil. Kaldı ki 14 aylık bir dinlemeyle bu işlerin takip edildiği ve şimdi sonuçlandığı iddia ediliyorsa yine bazı duyumlarımıza göre aslında 6 ay önce dinlemelerin kesildiği ama zamanlamasının bugüne bırakıldığı duyumları da var. Kötü şeyler duyduk, kötü şeyler hissettik. Şüphesiz bunların planlayıcılarını, ne amaçla yaptıklarını az çok biliyoruz ama bunların kamuoyuna açıklanması da bir diğer soruşturmaya gölge düşürebilir inancıyla belki zamanı geldiğinde açıklayabileceğiz. Bu kadar elit kişi, 52 kişi birbirlerini görmemişler, aynı yerde bir arada olmamışlar, birbiriyle ilişki kurmamışlar niçin birini bir ay önce birini iki ay önce birini bugün yapmıyorsunuz da sabahın beşinde 'gel' dendiği zaman gelebilecek insanların evlerine baskınlar yaparak bu operasyonu başlatıyorsunuz. Üzerinde düşünülmesi gereken bir konu."
Başbakanımızın takdiri
Yakın zamanda kabine revizyonu beklendiği hatırlatılarak "Acaba bu siyasi çalışmalar çerçevesinde yakın zamanlı bir kabine revizyonu bekleyebilir miyiz" sorusu üzerine Arınç, yerel seçimlerde aday olacak bakanların durumunun tartışıldığını anımsattı.
Konuyu hükümet toplantısı sırasında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile konuştuğunu anlatan Arınç, "Kendisi de kesinlikle bakanlar aday olduğu takdirde ocak ayından itibaren aday olarak çalışacaklarını, bakanlıktan ayrılacaklarını söyledi. Bunun için bir tarih belki aralık ayı sonu olarak söylemiş olabilirim. Yani Sayın Başbakanımızın takdiri o zaman öyleydi, şimdi ne düşünecek, nasıl bir karar verecek, onu Başbakanımızın takdirinden öğreneceğiz" diye konuştu.
Görevden alınan şube müdürlerinin görev yerleri sayılarak hangilerinin hangi gerekçelerle görevden alındığı sorusuna Arınç, "Şube müdürlerinin hangilerinin olduğu, kimin kaldığı, kimin görevden alındığını emniyetle özel görevli bir arkadaş gibi soruyorsunuz, ben dahi kimin hangi şubede çalıştığını, hangi şubede çalışmadığını doğrusu bilmiyorum, merak da etmiyorum. Emniyet Genel Müdürlüğünün açıklamasını okudum. İçişleri Bakanlığımıza bağlı bir kurumdur, gerek görmüştür, haklarında soruşturma açıldıysa bir insanın, soruşturmanın selameti bakımından bulunduğu yerden başka yerde görevlendirilmesi de bizim idari hukukumuzun bir gereğidir" karşılığını verdi.
Arınç, soruşturmanın selameti açısından bazı şube müdürlerinin görevden alındığının açıklandığı belirtilerek "Soruşturmanın selameti açısından bazı bakanların görevden alınması ya da istifa etmesi gerekir mi? Kişisel görüşünüzü soruyorum" denilmesi üzerine de "Bakanların ne yapacağını kişisel olarak, Sayın Başbakanımızın da Başbakan olarak, yakında görürsünüz. Bu konuyla ilgili kararı Sayın Başbakanımız verecek" dedi.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Turan Çolakkadı'nın olayla ilgili 2 savcı daha görevlendirildiği yönündeki açıklamasını hatırlatan Arınç, "Merakınız şu olabilir: Mevcut savcılar görevden alındı da onların yerine başkaları mı atandı? Geçmişte bazı mahkemeler için söylenebilir bu. Turan Çolakkadı Başsavcı diyor ki 'Hayır, onlar çalışıyorlar 2 yeni kişiyi daha görevlendirdim.' HSYK da diyor ki 'bu işler tamamen Başsavcılığın işleridir. İş bölümü onlara aittir HSYK'yı ilgilendirmez' diyor. Bunlara itibar etmekten başka ne yapabiliriz" ifadesini kullandı.
Arınç, "Bu operasyonun 'hükümeti yıpratmak için yapıldığını' söylediniz, devlet içindeki bir örgütten bahsettiniz, 'varsa' dediniz. Bununla ilgili bir operasyon hazırlığı mı var? Soruşturmanın, şube müdürlerinin görevden alınarak zayıflatıldığını düşünüyor musunuz" şeklindeki sorularını da şöyle yanıtladı:
"İdari araştırmalardır, soruşturmalardır, bildiğiniz gibi Milli İstihbarat Teşkilatımız da Emniyet Genel Müdürlüğümüz de Başbakanlık Müsteşarlığımız da bizim bakanlıklarımız da bu konularda çalışma yaparlar. Biz operasyon makamı değiliz. Biz yargı da değiliz. Biz emniyetçilerin veya bir kısmının yaptığı gibi onu alıp buraya getirmek, bunu alıp oraya götürmek bizim işimiz değil. Bizim işimiz, yapacağımız idari soruşturmalarla incelemelerle bu işin içerisinde bir görev aşımı varsa başka maksat için bu yapılmışsa bu kişileri tespit etmektir. Şu andaki kanaatimiz hükümetin yıpratılmasına yönelik planlı bir hareket olduğu, bunun bir psikolojik savaşa döndüğü şeklindedir. Dolayısıyla buna benzer operasyonları değil, aslında bizim kendi içimizde yapabileceğimiz, yani maksadın araştırılmasına matuf bir yapı varsa bu yapıyı ortaya çıkarabilmektir.
Emniyet müdürlüğüyle ilgili konu, şube müdürleri, onların görevden alınması, bu olaydan sonra görevlerini kötüye kullandıkları veya ihmal edip etmedikleri noktasında. Bir ilin emniyet müdürü yapılacak bir işten haberdar değilse başındaki daire başkanı veya emniyet amiri veya müdür yardımcısı, kimin nereye gittiğinden ve ne yapılacağından habersizse ve özellikle bu yollar kesilmişse bu ne amaçla yapılmıştır? Burada bu yola niçin gidilmiştir diye bir araştırmaya yapılmasına herhalde ihtiyaç var."
HABERE YORUM KAT