Arınç: Değerleri Olan Bir Toplumda Yaşıyoruz
Arınç, Başbakan Erdoğan'ın öğrenci evlerine ilişkin açıklamasını değerlendirirken, "Hepimiz anne ve babayız. Değerleri olan bir toplumda yaşıyoruz" dedi.
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda, Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü, Vakıflar Genel Müdürlüğü, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Atatürk Araştırma Merkezi, Atatürk Kültür Merkezi, Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumu, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu'nun 2014 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2012 Yılı Kesinhesap Kanunu Tasarısı kabul edildi.
Tasarı üzerindeki görüşmelerde milletvekillerinin sorularını yanıtlayan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, özel öğrenci evlerine ilişkin olarak dün Bakanlar Kurulu toplantısının ardından bir soru üzerine verdiği cevabın ve bugün Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın grup toplantısında yaptığı konuşmanın, görüşmelerde gündeme geldiğini ifade etti.
"Parti kimliğimiz muhafazakar demokrat"
Sözlerinin arkasında olduğunu belirten Arınç, şunları söyledi:
"Ben dünkü konuşmamda, özel evlerde kiralama yöntemiyle kalınıyorsa bu kişiler 18 yaşını geçmişse, yani reşit olan insanların birbirleriyle birlikte kalmak istemelerine bir yasal itiraz ya da engel olmadığı kanaatindeyim. Ancak şunu iyi bilmemiz lazım. Hepimiz anne ve babayız. Değerleri olan bir toplumda yaşıyoruz. Bizim de parti kimliğimiz muhafazakar demokrat. Bu kimliğimiz ile oy alıyoruz.
Öyle insanlar vardır ki kızının bir başka yabancı erkekle, nikahlı olmadığı halde bile birarada aynı evde karı koca gibi yaşamasında hiçbir sakınca görmeyebilir. Ben buraya gelirken bir program izledim, sokakta röportaj yaptılar, gencecik bir kız, biraz da mahcubiyetle 'ateşle barut bir arada olur mu?' dedi.
Toplumun böyle bir kanaatinde bazen erkek tarafı da 'oğlum ne istersen yap' diyebilir. Bu toplumda kızının ilk tecrübelerinde bile yol gösteren köşe yazarları olduğunu biliyorum. Bunların kim olduğunu herkes de bilir. Ama Türk toplumunun çoğunluğunda aile önemlidir. Kızlarımızın evleninceye kadar bu tür karı koca ilişkileri içinde bulunmasını mahsurlu görenler de bence büyük bir ekseriyet. Sayın Başbakan'ın ifade ettiği budur.
Buradaki şikayet, 'Madem ki gönül rızası ile insanlar bir arada kalıyorlar, yasal olarak da yapılacak bir şey yok. O zaman sıkıntı ne?' Oradaki sıkıntı şu olabilir: Biz de apartmanlarda yaşıyoruz. Bizim de olduğumuz mahallelerde, sokaklarda herkes şunu söyleyer. 'Şurada bir daire tuttular, gelen giden belli değil.' Bunlar talebeyse arkadaşaları da olacaktır. Kızlı erkekli arkadaşlar o daireye girip çıktıkça, halktan şu şikayet gelir: 'Burası neye döndü birader? Giren çıkan belli değil.' İkinci şikayet, 'Burası bir örgüt evi mi yoksa?' diye olabilir.
"Kaybeden kızlar oluyor"
Bülent Arınç, bu tür durumların üzerinde valilikler ya da belediyelerin mutlaka duracağını ifade etti.
Başbakan Erdoğan'ın, bu açıdan bakıldığında, kendi kimliği ile konuşutuğunu kaydeden Arınç, buna karşılık bir başkasının farklı düşünebileceğini dile getirdi.
Arınç, şöyle devam etti:
"(Bunda hiçbir sakınca yoktur) diyebilirsiniz. 'Hiçbir sakınca yoktur' derken şunu da düşünelim: Eğer kızlar ve erkekler bir arada kalabiliyorsa ve gencecik kızlar sokakta, 'ateşle barut bir arada durmaz' diyebiliyorsa, sonunda çoğu zaman kaybeden kızlar oluyor.
Yani bir mahcubiyeti ömür boyu taşıyabiliyorlar. Yanındakinin terk etmesi halinde ya da başkalarının da kullanmaya kalkması durumunda nasıl facialar yaşandığı hepimiz biliyoruz. Kusura bakmayın, biz muhafazakar bir toplumuz. Muhafazakar demokrat da bir partiyiz.
Baskıcı unsurlar olmamalı ancak bu tür şikayetler konusunda da biz ciddi şekilde meselenin üzerine düşemeliyiz.
Ortaokul seviyesinde 100 öğrenciden 45'nin sigara, 16'sının uyuşturucu, onun dışında kalanların alkol kullanmaya başladığı bir Türkiye'de biz bunları düşünmeliyiz."
"Biz dün tanışmadık"
Başbakan Erdoğan ile kendisinin konuşmasının birbirine ters olduğu yönündeki eleştirilere de yanıt veren Arınç, "Ben böyle düşünmüyorum. Ben söylediğimi söyledim, Başbakan da söylediğini söyledi. Onun kendine göre bir siyaset yapma tarzı var, benim de kendime göre bir siyaset yapma tarzım var. Biz dün tanışmadık. Herhangi bir kafede kahve içerken buluşmadık. Kırk senedir birbirimizi tanıyoruz. Biz birbirimizi biliriz. Başka konularda tartışırız, görüşürüz, anlaşırız. Ama bugüne kadar bir yol ayrılığımız olmadı" diye konuştu.
Başbakan Erdoğan'ın, toplumun üzerinde hassasiyet gösterdiği bir konuyu gündeme getirdiğini vurgulayan Arınç, şöyle devam etti:
"Buna karşılık partilerimizin ya da milletvekillerimizin, bunu beğenmiyorlarsa söyleyecekleri şey şudur: 'Hayır, kızlar ve erkekler birarada öğrenci evi ya da kiraladıkları bir yerde kalmalıdır, tüm ilişkiler de serbest almalıdır.'
"Çok özel çalışmalar yapıyoruz"
Tutuklu gazeteciler konusuna da değinen Arınç, Uluslararası Gazetecileri Koruma Komitesi'nin raporunda ismi geçen kişilerin ilişkilendirildiği örgütleri sıraladı. Arınç, "33 kişinin PKK-KCK, 8 kişinin Ergenekon, 4 kişinin Marksist-Leninist Komünist Parti, 3 kişinin TİKKO, 7 kişin DHKP-C, bir kişinin de İBDA-C terör örgütleriyle ilişkilendirildiğini" belirtti. Arınç, bu kişilerin, gazetecilik mesleğini ifa etmek gibi bir yönünün olmadığını dile getirdi.
Bülent Arınç, Ermeni soykırımı iddialarına karşı da ciddi çalışmalarının olduğunu ifade etti. Arınç, bütün dünya ülkelerini kamu diplomasisi açısından etkileyebilecek çok özel çalışmalar yaptıklarını, Başbakanlıkta bir kurumun yalnızca bu işle ilgilendiğini ifade etti.
HABERE YORUM KAT