Araplar Bedel Öderken Kürtler Sessiz Kalmamalı!
Azez Sivil Kürt Konseyi Başkanı Ali İbrahim Müslim ile gerçekleştirilen röportaj, Suriye intifadasında Kürtlerin konumuyla ilgili önemli veriler sunmaktadır.
Suriye’de despotik Baas rejimine karşı başlayan intifada 2. yılına girmek üzere. Koşulların “barışçıl gösteriler”den “silahlı direniş” aşamasına sürüklediği intifadada Suriye’de önemli bir sosyal ve siyasal dinamik olan Kürtlerin konumu tartışıla geliyor. Tartışma ve araştırmalarda Suriye Kürtleriyle ilgili olarak genellikle siyaset tekelini elinde bulunduran Kürt bölgelerinde yerleşik siyasal seçkinler ve örgütleri veri alınmaktadır. Bu, bir dereceye kadar doğaldır da. Ancak Suriye’de Kürtlerin yalnızca kadim Kürt illerinde yaşayanlarla sınırlı olmadığı bilinmelidir. Başkent Şam ve iktisadi merkez olarak bilinen Halep de dâhil olmak üzere Suriye’nin kozmopolit şehirlerinde de yabana atılmayacak sayıda bir Kürt nüfusu söz konusu bulunmaktadır.
İşte intifada sürecinde Kürtlerin konumu incelenirken Kürt merkezî illerinin uzağında kalan Suriye içlerindeki bu unsurların tutumlarının hesaba katılması da fotoğrafa dair daha bütünlüklü veriler sunacaktır. Tam da bu noktada kaynakların kıtlığı temel bir sorun olsa da Kürtçe yayın yapan Rudaw gazetesinde yayınlanan “Araplar Kurban Verirken Kürtler Sessiz Kalamaz!” başlıklı röportaj önemli bir veri niteliğindedir.
Rûdaw’dan Hêmin Xoşnav’ın Azez Sivil Kürt Konseyi Başkanı Ali İbrahim Müslim ile gerçekleştirdiği konuyla ilgili röportajın Türkçeye özetleyerek çevirdiğimiz halini ilginize sunuyoruz.
***
Ali İbrahim Müslim Kimdir?
Rûdaw’ın verdiği bilgilere göre Ali İbrahim Müslim, Azez’in Bab el-Hewa ilçesinde doğmuştur. Aynı zamanda mühendis olan Müslim, intifa sürecinde bölgede yerleşik olan Kürtlerin oluşturduğu Azez Kürtleri Sivil Konseyi’nin de başkanlığını yapmaktadır. Bir kısım Kürt ulusalcısı, Müslim’in adını Yusuf el-Azma Birlikleri ile anarak karalama kampanyalarına giriştiğini belirten Rûdaw, Müslim’in bu iddiayı reddettiğini ve kendisinin Sivil Konsey’in dönem sözcüsü olduğunu, el-Azma Birlikleri’nin ise Konsey’e bağlı olmakla beraber komuta kademesinde kendisinin yer almadığını ifade ediyor.
SİVİL KÜRT KONSEYİ’NİN KURULUŞ SÜRECİ
Silahların Konuştuğu Bir Vasatta “Barışçıl Gösteriler”den Bahsedemezsiniz!
“Azez, Halep, Bab el-Hewa ve Afrin dolaylarında var olan hareket nedir?” sorusunda rejim karşıtı gösterilere katılan Kürtleri silahlı mücadeleye götüren süreç üzerinde duran Müslim, şunları söylüyor:
“Bu hareket, önceleri barışçıl çabalar içerisinde olup gençlere dayanıyordu. Biz Kürtler, bu bölgede barışçıl hareket içerisindeydik. Suriye’deki olaylara karşı rejim silahla müdahale etmeye kalkıştığında bu yöntemle sonuç alınamayacağı anlaşıldı. Silahların konuştuğu bir vasatta devrimi “barışçıl gösteriler”le yapacağım diyemezsin. Gelişmeler bizi sürükledi… Bölgedeki Kürtler aralarında toplanarak gelişmeleri değerlendirdiler. Bu toplantılarda “barışçıl gösteriler” durumunda mı kalınacağı yoksa farklı bir tarzda mı organize olmak gerektiği hususları tartışıldı. Bu ortamda neden direnişe katılmadığımız yönünde baskılar da oluşuyordu. Kürtler arası görüşmeler sonucunda Azez ve Bab el-Hewa’da sivil bir oluşumun kurulması kararı alındı. Bu oluşum 21 kişilik yönetim biriminden oluşuyordu ki, beni de yönetim kurulu başkanı olarak öngördüler.”
KÜRTLER SİLAHLANIYOR
“Söz konusu bölgelerde Kürt nüfusun ne oranda olduğu” soruna karşılık olarak “63 köy ve iki büyük kasabadan oluşmaktadır. Nüfus, yaklaşık 150 bini bulmaktadır.” diyen Müslim, konuşmasına şöyle devam ediyor:
“Arapların nüfus yoğunluğu daha fazla bu bölgelerde. Kürtlerin yanı sıra yerleşik Türkmen nüfusu da var. Bu oluşumu kurduktan sonra (Azez Sivil Kürt Konseyi) bölge Kürtleri olarak varlığımızı nasıl savunacağımız konusunda istişarelerde bulunduk. İstişareler sonucunda Kürtlerden örülü silahlı bir güç oluşturma kararı aldık. Bu silahlı gücün öncelikli amacı, bölgeyi hırsızlık, saldırı vb. taarruzlara karşı savunmaktı. Suriye dışından da bize yardım edenler oldu. Aynı şekilde köy sakinlerinin desteği de. Aynı amaçla bölgede oluşturulan daha başka silahlı birimler de söz konusu oldu. Bölgedeki Sivil Konsey’in dönem başkanı olduğum için de tüm bu oluşumlar bana mal edildi!”
SİLAHLI KÜRT BİRLİKLERİN SAYISI
“Sizin Yusuf el-Azma Birliği’nin başında olduğunuz söyleniyor?” sorusu üzerine konuya açıklık getiren Müslim, şu değerlendirmede bulunuyor:
“Bu güç, şahsıma değil, Sivil Konsey’e bağlı bulunmaktadır. Bunun dışında ‘Şehîdên Mekkê’ (Mekke’nin Şehitleri), ‘Selahedîn Eyûbî’, ‘Ehfadên Selahedîn’ (Selahaddin’in Torunları), ‘Elbaz’, ‘Mihemed Fatîh’, ‘Neviyên Kawe’ (Kava’nın Nesilleri) ve ‘Nisûrên Pêşmerge’ isimli 7 oluşum daha var.”
Muhabirin sorusu üzerine Müslim, intifadaya aktif olarak katılan Suriye kökenli Kürtlerin kurduğu oluşumların militan sayısıyla ilgili olarak da bilgi aktarımlarında bulunuyor. Bu bilgilere göre Yusuf el-Azma Birliği de dâhil edildiğinde 8 birlik bulunmakta ve ortalama sayıları şu şekilde olmaktadır:
1- Yusuf el-Azma: Doğrudan bize bağlı olan bu birim 60 kişiden oluşmaktadır.
2- Şêhîdên Mekkê (Mekke’nin Şehitleri): Bab el-Hewa’daki Sivil Konsey’e bağlı olan bu birim 50 civarında kişiden oluşmaktadır.
3- Elbaz: Bu birim, yaklaşık 300 kişiden oluşuyor. (Müslim, bu birimin 5 ay önce kendilerine bağlı birlikten örüldüğünü ve Halep dolaylarında hareket eden Livau’t-Tevhid ile güçlü ilişkilerinin olduğunu ekliyor. Grup komutanı Mahmud Mustafa’nın da Azez Kürtlerinden olduğunu belirten Müslim, onun Reşvanî aşiretine mensup ve ılıman bir İslamcı anlayışa sahip olduğunu söylüyor.)
4- Muhammed Fatih Birliği: Bu grup Türkiye sınırındaki Kürtlerden oluşup, ağırlıklı olarak Rayî aşiretine mensuptur.
Araplar Bedel Öderken Kürtler Sessiz Kalmamalı!
“Selahedîn Eyûbî”, “Ehfadên Selahedîn” (Selahaddin’in Torunları), “Neviyên Kawe”(Kava’nın Nesilleri) ve “Nisurên Pêşmerge” gruplarıyla ilgili olarak da Müslim, şu toplu değerlendirmede bulunuyor:
“Bu bölgenin Kürtleri kendilerini Suriye’nin bir parçası olarak görmekte; eylem ve yönelimlerinin de Suriye ulusuna hizmet etmesi gerektiğini düşünmektedirler. Yani Arapların katledildiği, evlerinin harap edilip derbeder edildiği bir zamanda Kürtler farklı bir telden çalmamalı. Arapların kurbanlar verdiği bir vasatta Kürtler, ‘Bir işimiz yok!’ dememeli; Suriye devriminin bir parçası olmalıdır.
ENKS (Suriye Kürt Ulusal Konseyi) içerisinde varlığımız bu nedenle sorun oluşturmaktadır. Çünkü biz kendimizi Suriyeli görmekte ve Suriye’nin bir parçası olarak algılamaktayız. Yani Suriye vatandaşları üzerinde farz olan şey, bize de farz olmaktadır. Dolayısıyla Kürtlerin de diğer Suriye vatandaşları gibi bu devrimin ağırlığını omuzlaması gerekiyor.”
“Kürtlerin kurduğu bu silahlı birliklerin amacı ne? ÖSO ve komşu ülkelerle ilişkileri var mı?”sorusunu Müslim şöyle cevaplıyor:
“Bu güçler kendilerini ayakta tutabileceklerini ispatlayınca Suriye ordusundaki bir kısım Kürt asker de ordu ile aralarına mesafe koyarak bu gruplara intisap etti. Ve sonrasında da silahlı direniş gücü kendisini bölgede tahkim etti.”
“Bu silahlı gücün ve Kürt birliklerin amacı nedir?” sorusuna Müslim’in cevabı gayet net:
“Suriye devrimine ortak olmaya çalışmakta ve Suriye’nin yarınında Kürtlerin haklarının kaybolmamasına gayret etmektedirler.”
Özellikle de PYD/PKK çizgisinin ÖSO’nun yanı sıra direnişe katılan Kürtlerle ilgili olarak sürdüre geldiği “yabancı direnişçiler”, “kökü dışarıdalık”, “dış güçlere bağımlılık” ve “çete” suçlamalarıyla ilgili olarak Müslim şu değerlendirmede bulunuyor:
“Suriye devrimi, barışçıl bir zeminde oluşurken çaresizce silahlı direniş aşamasına geçmek durumunda kaldı. Halk, silaha sarılmak zorunda kaldı. Sonrasında destek için tüm kesimlere yaklaştı ancak umduğu karşılığı bulamadı. Örneğin Azez Askeri Konseyi üyesi Bêwar Abdurrahman Kürdistan bölgesiyle temaslarda bulunmasına rağmen arzu edilen yönde desteği bulamamıştır. Var olan birkaç adet Kürt direniş tugayının dış güçlerle hiçbir bağlantısı bulunmamaktadır. (Federe) Kürdistan Bölgesinden de destek alamamışlardır. Yalnızca bölgedeki Kürt halkı ve bir kısım eşraftan güç almaktadırlar. Ancak böyle devam etmesi durumunda devrim dış desteğe mecbur kalacaktır.”
KÜRT DİRENİŞ TUGAYLARININ KÜRT SİYASAL PARTİLERİYLE İLİŞKİSİ
“Kürt direniş tugaylarının ENKS (Suriye Kürt Ulusal Konseyi) ile bir bağlantısı veya ilişkisi var mı?”sorusunu Müslim, şöyle cevaplamaktadır:
“Direniş gruplarının onlarla görüşmeleri oldu. Suriye Kürtlerinin durumunun (Federe) Kürdistan Bölgesi ve (Federe) Kürdistan liderliğince yeterince anlaşıldığını veya da anlaşılır kılındığını düşünmüyorum. ENKS’nin de görüşmelerde Suriye Kürtlerinin genelinden ziyade, bölge illerindeki duruma ilişkin kendi taleplerine dikkat çekmekle yetindiğini düşünüyorum. ENKS liderliği ile tabanı arasında sorunlar, çekişmeler ve ayrılıklar bulunmaktadır. Eğer böyle devam ederse yönetim ile taban arasında çatlaklık oluşması muhtemeldir. Özellikle de Halep bölgesinde. Keza bu topluluk en az 50 yıldır kültürel açıdan Suriyelileşip onun bir parçası olmuş vaziyettedir. Kürt siyasal hareketi de Suriye genelindeki demokratik Suriye hareketinin bir parçasıdır. Bazıları tarafından bu olgu unutulmuş gibidir ancak özellikle de devrimin dinamosu olan gençlik kesimleri kendilerini Suriye devriminin bir parçası olarak görmektedirler. Birleşme evresinin öneminin kendisini dayattığı bir zamanda kalkıp kendini ayırmak olmaz. Toplum PYD’den yana muzdarip… Çünkü PYD adam kaçırmakta, korkutmakta ve haraç almaktadır. Bu durumu artık kimse kabullenemez. Eğer ENKS gençlere bu güçlerin (silahlı Kürt direniş öbekleri) önünü açmazsa, bu durumda onların Özgür Suriye Ordusu’na katılımının önüne geçemez. ÖSO saflarında yüzlerce Kürt genci bulunmaktadır.”
Yüksek Kürt Kurulu (DBK) PYD’ye Yaradı
Erbil’in arabuluculuğu sonucunda birbirine karşıt zeminde yükselen iki Kürt çatı örgütü ENKS/el-Parti ve EGRK/PYD arasında oluşturulan siyasal ittifak sonucunda kurulan Kürt Yüksek Kurulu (DBK) ile ilgili olarak da değerlendirme yapan Müslim şu saptamalarda bulunuyor:
“Yüksek Kürt Kurulu (DBK) kurulduğunda PYD’nin eli daha da güçlendi ve daha çok silahlandı. Barışçıl gösteriler PYD’nin izin verdiği oranda yapılmaktadır. PYD, Kürt güçleri arasındaki ilişkileri yönlendirmeye ve toplumun yaşam tarzını kendince dizayn etmeye çalışmaktadır. Suriye özgürlüğe doğru yol almaktadır. Kürtlerin de bu hareket içerisinde yer alması icap etmektedir. Bugün ne olduğu belli olmayan bir proje ile kuşatılmış bulunmaktayız: Yüksek Kürt Kurulu (DBK) bizi nereye götürecek?”
“Çözüm nedir?” sorusunu da Müslim şöyle cevaplıyor:
“Çözüm, içe dönmektedir. İçerideki güce bağlanmak ve onunla bütünleşmektir. Yine Kürdistan Bölgesi gibi (özerk) bir proje de sorun değildir. Sorun bütün güçlerin DBK etrafında toplanması durumunda baş gösterir. Bunun sonucu bütünüyle PYD’nin hizmetine girmek olacaktır.”
DİRENİŞİN RASUL AYN’A YAYILMASI DOĞALDIR
Kurban bayramında Halep-Eşrefiye’de başlayıp Rasul Ayn’a sıçrayan PYD-YPG/Direnişçiler çatışmasını nasıl okudukları sorusunun da sorulduğu Müslim, oldukça net bir cevap vermektedir:
“Bizim okumamıza göre bu, gayet olağandır. Bugün ENKS’nin silahlı gücü bulunmamaktadır. Öte yandan DBK (PYD kastediliyor -Çev.-) ise elinde silahlı güç bulundurmakta ancak kontrol noktaları oluşturmak ve halka eziyet etmekten başka yaptığı bir şey yok. Hâlbuki her şeyden önce rejimin güvenlik güçlerini bu bölgeden söküp atması gerekirdi. Hür Ordu Rasul Ayn’a saldırdığında orada rejimin asayiş gücü vardı. Her yerde de böyle olduğu kanaatindeyim. Hür Ordu’nun saldırması gerekmektedir.”
Muhabirin “Ama ÖSO da Kürtlere saldırmakta?” ikazını Müslim “Hayır, inanmıyorum. Şayet öyle bir şey olursa bu, kırmızı çizgi olur.” diye cevaplıyor.
RASUL AYN’DAKİ DİRENİŞ GÜÇLERİNİN EL-KAİDE BAĞLANTILI OLDUĞU YALAN
Muhabirin PYD/PKK kaynaklarınca da direnişçilerle ilgili “çete”, “el-Kaide bağlantılı”, “Batı Kürdistan halkının kazanımlarını boşa çıkarmak için Türkiye güdümünde bölgeye gönderilen unsurlar” vb. şeklinde etiketlediği Rasul Ayn’daki direniş gruplarıyla ilgili olarak Müslim şu değerlendirmeyi yapmaktadır:
“Hayır, onlar el-Kaide bağlantılı değiller. Rasul Ayn’a gidip bu gerçeği bizzat görebilirsiniz. Gurebau’l Şam, bölge halklarının oluşturduğu olağan bir direniş unsurudur. Mensuplarının en uzak olanları Rakka’dan gelme… Bu birim içerisinde Kürt, Türkmen, Çerkez, Hıristiyan vb. unsurlar olmanın yanı sıra ağırlıklı olarak Araplardan oluşmaktadır. İslamcı eğileme sahip olduklarını inkâr etmiyorum. Hem seküler-liberal fikir sahipleri şayet desteklenmezse doğal olarak bu İslami güçler öne çıkacaktır. Kürtlerin de çoğu İslami eğileme sahip bulunmakta. Onların liberal-demokratik eğilim taşıyanları desteklenmez de vaziyet böyle devam ederse İslamcıların engellenmesi güç bir aşamaya ulaşması muhtemeldir. Şu ana kadar (intifadada) İslamcılar egemen olmamakla beraber güçlü konumdalar.”
ÖSO, Rasul Ayn’da Kalıcı Değil
Muhabirin “Yani Gurebau’l Şam’ın Türkiye’nin destek ve yönlendirmesiyle Rasul Ayn’a gelmediğini mi söylüyorsunuz?” sorusu üzerine Müslim, konuyla ilgili değerlendirmesine şöyle açılım getiriyor:
“Bu bilgi, çok da derinlikli değil. Benim edindiğim bilgiler bu grubun Rakka’dan geldiği yönünde. Bunlarla ilgili olarak iki şey söyleniyor: Selefidirler, Türkiye tarafından desteklenmektedirler. Bu her iki sav da gerçeklerden uzaktır. Bu savların amacı ‘ÖSO-Kürt savaşı’ çıkarmak ve bunu tahkim etmektir. Hâlbuki ÖSO’nun buraya geliş amacı, bölgeyi rejimin asayiş gücünden arındırarak sivil bir otorite inşa etmekten ibarettir. Yani ÖSO, Rasul Ayn’da kalıcı değil.”
ISLAHHABER
HABERE YORUM KAT