Arapça Düşmanlığı Kemalistlerden Size de mi Bulaştı?
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun 6 ay içinde tüm Arapça tabelaların kaldırılacağına dair sözleri rafine edilmiş bir ırkçılık göstergesi değil mi?
Habertürk televizyonunda katıldığı bir programda muhacirlerle ilgili tartışmalara değinen İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun 6 ay içinde tüm Arapça tabelaların kaldırılacağına dair sözleri şaşkınlıkla karşılandı. Daha geçen hafta “Türkiye’de doğan 450 bin Suriyeli masum bebeğin hatırına Allah Teala bu ülkeyi 15 Temmuz’da büyük bir badireden kurtarmıştır” diyerek muhacir düşmanlarına güzel bir cevap veren Soylu, şimdi de sanki aynı fanatik çevreleri memnun etmeye çalışıyor gibi bir izlenim vermiş. Bahsi geçen konuda Soylu şöyle konuşmuş:
“İstanbul'a söylüyoruz, 6 ay bize süre verin. 6 ay içinde İstanbul'da bu konulardan şikayet ettiğiniz bütün meseleleri bitireceğiz. Herkes bizim kurallarımıza uymak zorunda kalacak. Kim uymuyorsa gereğini yerine getiririz. İlk kez söylüyorum. Türkiye'de 6 aya kadar Arapça tabelaların tamamını değiştireceğiz. Kilis'te yaptık. Bir standart var, tamamı Türkçe oluyor. Altında ufak bir Arapça yazmak istiyorsa yazsın. Standardı var bu işin, tamamını değiştireceğiz. Nizam, kural neyse buna herkes uyacak."
Bu sözler ve bu mantık bu ülkeyi tanıyanların, bu ülke tarihini bilenlerin çok yabancısı olduğu şeyler değil maalesef. Kemalist tek parti diktatörlüğünün bakanlarının, valilerinin yasakçı mantığını ve ilaveten laik fanatizmin Türklük, Türkçülük dayatması ve Arapça düşmanlığını yansıtıyor.
Sayın Bakan’ın ‘vaad ettiği’ düzenlemenin yanlışlığını, hukuksuzluğunu birkaç maddede özetleyelim:
Yasakçılık Yakışıksızdır!
Öncelikle bu ülkede kimisi yerli, kimisi göçmen milyonlarca Arap yaşarken, onların dillerine yasak getirmek tipik bir faşizan uygulamadır. Her ne kadar dil yasağı bu ülkenin muktedirlerinin ulusal bir bilinçle benimsemiş oldukları ‘köklü’ bir uygulama olsa da, bu yasakçı düzenlemenin AK Parti iktidarı döneminde de gündeme gelmesi tek kelimeyle abes olmuştur!
Ayrıca şunu da hatırlatalım ki, Sayın Bakan’a bu mantıktan hareket edildiğinde acaba camilere, mescitlere de bir çeki düzen vermeyi düşünüyor musunuz, şeklinde bir soru da yöneltilebilir! Öyle ya, cami ve mescit duvarları da kamusal alan sayılır ve oralarda da pek çok Arapça yazı, levha ve süsleme bulunmaktadır! Kamu düzeni açısından bunların da Türkçeleştirilmelerini talep etmek bu durumda çok garip sayılmamalıdır!
Seçmeci Yasakçılık Daha da Yakışıksızdır!
Özel sektöre ait işyerlerinin müşterilerine hitap etmek için kullandıkları tabelaların hangi dilde olduğuna devletin müdahalesi ancak illegal, ahlakdışı ya da yalana, aldatmaya yönelik bir mesaj içermesi durumunda söz konusu olmalıdır. Bunun haricindeki müdahaleler ticaret ve iletişim özgürlüğünü kısıtlamaya yönelik haksız müdahalelerdir. Nasıl Fethiye’de İngiliz turistlere hitap eden bir işyeri İngilizce tabela asıyorsa; Antalya’da Rusça, Alanya’da Almanca tabelalar ile işyerleri müşterilerine hizmet sunuyorsa Arap nüfusa hitap eden işyerlerinin de Arapça tabelalarla iş görmesinden daha doğal ne olabilir?
Metropollerden küçük şehirlere, ilçelere kadar her yerde her caddede, sokakta İngilizce yazılı tabelalar her yerde boy gösterirken, hatta yerli firmalar dahi İngilizce isimler, logolar, duyurular kullanırken tüm bunları görmezden gelip Arapça’ya yasak getirmeye kalkmak olsa olsa klasik Kemalist Batı kompleksinin devleti yöneten kadrolar nezdinde aynen sürdürüldüğünün bir göstergesi olabilir.
Irkçılığa Taviz Irkçıları Frenlemez, Azdırır!
Bu düzenlemenin büyük ölçüde laik Kemalist-Türkçü cenahın Suriyeli muhacirler üzerinden iktidara yönelik itham ve eleştirilerini karşılamaya, onların dizginsiz düşmanlığını, nefretini bir nebze frenlemeye yönelik bir adım olarak devreye sokulmuş olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim iktidara mensup kimi isimler son zamanlarda bu yönde sıkça mesajlar vermektedirler. İşte meşhur televizyon tartışmasında Binali Yıldırım’ın “suça karışan Suriyelileri göndeririz” açıklamasında olduğu gibi.
Şurasını bir kere daha hatırlatalım ki, iktidar mensuplarının bu fanatik, Ümmet düşmanlarının yaydığı nefret dalgasını bu tür atraksiyonlarla savuşturmaları, zayıflatmaları mümkün değildir. Tavizkâr tutumlar daha büyük taviz taleplerini getirecektir. Bu arada olan ise AK Parti iktidarının muhacirlerle ilgili bugüne kadar ortaya koyduğu onurlu duruşun zedelenmesi olacaktır!
Hepimiz biliyoruz ki, muhacir kardeşlerimize karşı sürekli bir karşıtlık tutumu içindeki bu güruhun sorunu Araplar ve Arapça üzerinden Ümmet kimliğine, değerlerine duydukları kindir, düşmanlıktır. Kemalist-Türkçü resmi ideolojik şartlanmayla kirlenmiş zihinleri kendilerine benzemeyenlere karşı sürekli alerjik reaksiyonlar üretmekte, bünyelerinde abartılı duyarlılıklar meydana getirmektedir. Kendilerini her fırsatta olmadık tepkilere, yalanlara, iftiralara ve nefret dalgası yaymaya sevk etmektedir. Bu güruhu taviz yoluyla teskin etmeye çalışmak ise onlara benzemekten başka sonuç vermez!
YAZIYA YORUM KAT