Arap isyanlarına oryantalist rüyalarla bakmak
Tunus ve Mısır’da başlayan isyanlar iki diktatörü koltuğundan etti. Yemen, Bahreyn, Libya ve Suriye’de diktatörler isyanları tank, silah ve kanla bastırmaya, kendi halklarını katletmeye devam ediyorlar. Bu liderlerin ortak özelliği babalarından ve yakınlarından devraldıkları on beş ila kırk yıllık diktatörlüklerini inatla sürdürüyor olmaları.
Türkiye’nin içinden geldiği siyasi süreç, kırk yıllık darbeler, muhtıralar, faili meçhul oyunlar ve Ergenekon karşısında ödenen ağır bedelleri göz önüne getirdiğimizde Arap isyanlarını daha sağlıklı ve akıl çerçevesinde değerlendirmemiz gerekmektedir.
Arap jenerasyonu kendisine en çok Türkiye’yi örnek alıyor. Batıdan ziyade Türkiye gibi olmanın hayalini kuruyor. Adalet, özgürlük, refahın paylaşılması, demokrasi özleminin çığlığını atıyor.
Babalar ve oğulları aynı rüyayı gerçekleştirmek için el ele vermiş durumdalar. Yıllarca batıya uşaklık yapmış diktatörlere karşı babalar ve oğullar artık yeter diyor ve oğullarının bedenlerini kendi elleri ile kefenliyorlar.
2005 yılında Sayın Abdullah Gül ve Ahmet Davutoğlu İKÖ toplantılarında Cidde, İran ve Endonezya’da Arap İslam dünyasına “küresel değişimi okumaları, özgürlük, demokrasi, sosyal adaleti” uygulama mesajını vermişlerdi.
1989’da başlayan değişim rüzgarları siyasi, kültürel ve ekonomik olarak tüm dünyayı kasıp kavururken Arap dünyasına uğramayacağını düşünmek komik olurdu. Arap gençliği de dünya gençliği ile aynı havayı, suyu, kültürü teneffüs ediyorken, Arap isyanlarının nereden çıktığını bir türlü çözümleyemeyenlere hayret etmek gerekiyor. Sayın Davutoğlu’nun dediği gibi, bu devrimler çok geç kalmış devrimlerdir. Babaların yapması gereken devrimler gecikmeli olarak oğulları tarafından yapılmaktadır. İletişim çağının nimetlerinden yararlanan Arap gençliğinin uyanışına ve aslına dönüşüne şahitlik ediyoruz. Bugün bu isyanlar aslında Arap Rönesansı’nın ayak sesleridir. Tunus’ta şaşıran ve Mısır’da şok yaşayan Amerika ve batı dünyası, Arap isyanlarını anlamaya çalışırken bazı kalemlerin hâlâ Arap isyanlarına oryantalist rüyalarla bakmaya çalışıyor olması çok üzücü bir durum.
Arap sokaklarını İstanbul ve Ankara’dan bakarak anlamamız çok zor. Arap isyanlarının önünde ve arkasında kimlerin olduğunu merak edenlerin Arap sokaklarına inmeleri, Arap aydını, siyasetçisi ve gençliği ile temas kurmaları gerekmez mi? Yıllardır Arap dünyasını uzaktan rüyalar ve tahminlerle yorumlama alışkanlığından vazgeçme zamanı gelmedi mi? Diktatörler kötü, ama yerine geleceklerin arkasında kim var sorusunun cevabı masa başından değil, Arap sokaklarından alınmalıdır.
Arap isyanları çok ağır bir imtihan veriyor. Özgürlük ve onurlu yaşamın geleceğini inşa için hayatlarını feda eden bu insanları yakından tanımak gerekiyor. Tabii ki bu süreç sancılı ve zor bir süreç olacak. En az 5-10 yıllık bir sürecin başındalar. Bu açıdan onurlu ve yürekli bir mücadele örneği veren Arap isyanlarına oryantalist ve komplocu bir bakış açısı ile değil, bilgi, vicdan ve adalet ile yaklaşmak gerekiyor.
Arap halkları kendi ülkeleri üzerinden jeostratejik, siyasi ve ekonomik hesap içerisinde olan ülkelere karşı şaşırtıcı bir refleks göstererek tarihe önemli notlar düşecektir. Arap isyanlarına sabır ve zaman tanımak zorundayız.
Halkların uyanış mücadelesi zor olmakla beraber batı dünyasına çok büyük dersler içermektedir. Arap halklarının uyanış mücadelesine tanıklık ederken okumalarımızı tarih, kültür ve vicdan merkezli yapalım.
YENİ AKİT
YAZIYA YORUM KAT