Arap İsyanları Süreci
Sürecin neler öğrettiği sizin kapasitenize, hayatı algılayış biçiminize ve metodolojinizi kutsayıp kutsamadığınıza bakar.
Süreçlerde çok basit bağlantıları anlamayanlar, karmaşık ilişkileri hiç anlamazlar. Toplumun önde gelenleri ise karmaşık ilişkileri çözmelidirler ki süreçlerde etkin olunabilsin.1
“İhtilalci, dünyayı değiştirmek ister. İsyankâr, -aleyhlerinde atıp tutabilmek için- acısını çektiği yolsuzlukların sürüp gitmesini ister. İsyankârda daima böyle bir kötü niyet, böyle bir suçluluk duygusu vardır. Düzeni yıkmak istemez, aşmak da. Sadece ayaklanır ona karşı. Saldırışları ne kadar sertse içinde duyduğu karanlık saygı da o mertebe köklü ve kuvvetlidir. Bazı haklara, açıktan açığa olmaz diye haykırırken, kalbinin derinliklerinden çıkarıp atamaz onları: bu imtiyazlar kalksa onun da hikmet-i vücudu kalmaz” Cemil Meriç
İnsanlar âşık oldukları idealist kahramanlarla (çağımızda romantik devrimciler oluyor) gerçek hayatta karşılaşsalar, büyük ihtimalle onlardan sopa yerler. Kahramanlık adalet getirmez çoğu zaman.
Hayatları her şeye muhalefet etmek olan devrimci ruhlu kardeşlerimizi Gıffar kabilesinin topraklarına yönlendirip devam edelim.
Ali Şeraiti Romantik devrimcilerimizin baş tacıdır. Ama anlayış mesafesi klasik oyununun oynar yine. Bakın eşi Puran Şeraiti onu nasıl anlatıyor.
“Ali Şeriati’nin amacı İran’da bir devrim gerçekleştirmek değildi. Şeriati, İran toplumunun şuurlu bir hale gelmesini, İran’da yönetimden önce düşünce alanında bir devrim gerçekleşmesini istiyordu. Şah’a karşı çıkmasının sebebi de Şah’ın insanların düşünmelerini, akletmelerini engellemesiydi. Eşim yönetimlerin değişmesini çok önemsemiyordu. Onun için daha önemli olan toplumun değişmesiydi. Ali Şeriati, toplum bilinçlenmeden gerçekleşecek bir devrimin sonunu iyi görmüyordu. Onun bu öngörüsü de doğru çıktı.” Puran Şeriati
Arap devrimlerine devrim demeyenler bu açıdan önemli bir noktayı işaret ediyorlar. Ama süreç ve sürecin kötüye gittiğini söyleyenler için aynı şeyi söyleyemeyeceğiz. Diktatörlüklerin yeni düzenlerden daha uygun bir ortam mı olduğunu düşünüyorlar?
Arap Baharı ne bir devrimdir ne de ihtilal ama süreçtir ve süreçte Müslümanların etkilerini inkâr etmenin anlamı yoktur. Belki süreç kötü’ye gidecek, belki daha iyiye gidecek.
Süreç için, kendi bilinçaltlarındaki ihtilalci ve otokratik okuma tarzlarından kötü’ye gittiği tanımlaması yapılıyor. Tıpkı Hicret gerçekleşti Habeşistan’a giden bir kaç kişi Hrıstiyan oldu bu kötü gelişme diyenler gibi. Tıpkı Boykut kaldırıldı, baskı azalınca insanlar Mekke müşriklerine meylederler o halde bu süreç kötüye gidiyor diyenler gibi. Tıpkı Medine Hicreti gerçekleşti İsrailiyat Din’e girmeye başladı bu gelişme kötü diyenler gibi. Ya da Mekke’nin Fethi gerçekleşti Ebu Süfyan’ın zihniyeti içeri sızdı bu gelişme kötü diyenler gibi. Tabii ki bu gelişmeler tam anlamı ile bir Hicret ya da Fetih değil. Gelişmeler bazen ideal olmuyor ve önemli riskler içeriyor. En azından Diktatörlere bel bağlamaktansa, yeni süreci okumak gerek.
Halk baskıcı sistemlerden şikâyetçidir ve isyan eder. Müslüman’ın asli vazifesi isyanı okumak ve ıslah etmektir. Islah edilmemiş isyanların kendi zalimlerini doğurdukları, kolaylıkla saptırılıp kullanıldıkların açık bir gerçektir. Islah’ı bilmeyenler doğrudan isyanları karalarlar ve halkı istismarcıların ellerine bırakırlar.
Süreci okuyarak Türkiye gibi ülkelerde karşılıklarını arayanlarda bir karmaşa daha doğrusu ters bakış açısı var. Türkiye meselesinde halk talebi var mıdır? Arap baharının sonrasında bizim korktuğumuz ve Kapitalizmin kucağına düşmesinden çekindiğimiz süreç, 50’li yıllarda çoktan işledi. Ve 50’li yılların halk talebini karşılayacak imkânlar yoktu, yetersizdi. Diğer yandan Tek Parti dönemine nazaran daha müsait ortam olup olmadığı, risklerin farklılaşması bu ayrı bir konudur. Türkiye’nin Arap Baharından öğreneceği şeylerden daha fazlası, özellikle olumsuz anlamı ile Arap Baharının Türkiye’den öğrenmesi gerekenler olduğunu gösteriyor.
Basit bağlantıları okuyamayan, karmaşık gelişmeleri boş yere tahlille zaman kaybedecek. Ya da yıllardır ezberledikleri kalıpların statüko olduğunu anlamadan devrim sloganları olduğunu zannedecekler. Biz işimize bakalım, yoksa yeni süreçte halklar Global kapitalizmin kucağına düşecek.
İsyanın içinde ve onu ıslah edenler içerisinde olmak halkın yanında olmak işte gerçekten Global Emperyalizmin korktuğu budur.
Dipnot
1- Çocuklara Enstrumental analiz dersinde spektrumları anlatmak istiyordum.
Spektrum piklerinin analitlerin kantitatif oranı olduğunu pik şiddetlerinin ise integral olduğunu söyledim.
İntegral’i bilmiyorlardı, ama bakış açısını farklı yakalama gerekiyordu. Kâğıda biri büyük birisi küçük iki pik (üçgen) çizdim ve ellerine sadece hassas bir terazi verdim ve iki üçgenin birbirine oranını sordum. Doğal olarak bilemediler, bende pikleri makasla kesip tarttım ve oranladım. Şiddetleri ne kadar çoksa ağırlıkları aynı oranda artar dedim. Birkaç tanesi anladı.
Anlamayanların en isyankâr ve ihtilalcisi karşı çıktı “Yani hocam bu süreçten anlaşılan, spektrumları anlamak için matematiğe ve integrale gerek yok”
“Hayır evladım, matematik ve integral zaten budur” dedim.
“O zaman matematik öğretmenimiz niye böyle demiyor” dedi.
Anlayanların en zekisi cevapladı.
“Süreç bize anlatıyor ki; Matematik hocamızla, bu hocamız aynı şeyi farklı açılardan anlatıyorlar.”
Kendini akıllı zanneden ukala, şaşkın şaşkın baktı. Anlaşılan sürecin ona öğretemediği, o kafayla hiçbir şey örenemeyeceğiydi ve hayal kırıklığından başka bir şey kazanamayacaktı.
Bence bu tip isyankâr ihtilalciler mühendis ya da tekniker olmayı bırakıp kalifiye eleman olmalılar, sahada(kabilelerinde) onlara çok iş var.
YAZIYA YORUM KAT
haksöz yaklaşımına ne itirazım olabilir.?
Yanıtla (0) (0)ama bu yaklaşımlar politik arenada makes bulmuyor..temenniden ibaret kalıyor ve son sözü asıl aktörler söylüyor..
iran ve israil..ikisi de diken üstünde ve kendileri dışında herkesten korkuyorlar..korku aklı alan birşeydir ve bize düşen bu korkuları giderici şeyler söylemek ve ardında durmak olmalıdır..
suriye rejimi düşerse ki..düşecek görünüyor iktidara gelen mazlumlar kesinlikle iranı ve hizbullahı dost bellemeyecekler..said havvanın dediğini diyecekler ve ... şiaya karşı batının desteğine sığınacaklar..
iranın esad zulümlerinden razı olduğunu ihsas eder gibi yorumlardan kaçınmak gerekir..bölgede asıl sorun sünni şii gerilimidir ve batı bu geilim üzerinden menfaat kotarıyor..
herkes iranı suçlamaya teşne ama bu kadar sünni alem esadlara karşı yıllardır seyirci buna bişey diyen yok..iran mahallenin delisi değil ve aslında mahallenin ötekisi.
.iranı denize itekleyip yılana sarıldı diye suçlamak ne kadar doğru.?arap bahrının ardından gelecek yaz natı emperyalizmininyazı olacaktır..bundan kuşkum yok..
ihvan-ı müslimin hala yüksek düzeyli ve etkili bir iran işbirliği mesajı yayınlamadı..ve yine tekrar soruyorum..batının güdümünde olmayan sünni bir coğrafya varmı.?wesselam.!
Bütün değerlendirmelere rağmen İran ve Hizbullah’ı Şer ittifaklarına karşı desteklediğimizi söylememiz birçok arkadaşa yetmiyor. Burada illa ki Suriye halkının yanında durmayın Esad rejimine tolerans gösterin anlamından başkası çıkmaz, kendimizi kandırmayalım.
Yanıtla (0) (0)Son olarak özellikle Suriye rejimini destekleyen devlet, kurum ve şahısların otokratik ve merhamet noksanı zihin yapılarını Allah rızası için değerlendirmelerini rica ediyorum.
Menekşe kardeşimin tespitleri düşünülmelidir. Sunni dünyada Şia’ya karşı Müslümanlığı yönünde olumlu konsensus olmaması üzücü ve telafi edilmesi gereken bir durumdur. Şia düşüncesinin de ayrımı itikadi algılaması üzerinden karşı polemiğe girmek istemiyorum, zira bu temel ilkelerimiz olan “Mazlumun yanında durma ve Bir topluluğa karşı kinimizin bizi adaletsizliğe sevk etmemesi” tavrımıza aykırı olur. Özellikle camiamızda bir kin bulunmadığını, kin güden karşılıklı yaklaşımları da bu çerçevede aklıselime davet etmemiz gerektiğini düşünüyorum. Konjonktüre rağmen bunun nasıl olacağı ise, İnsanlık tarihinde bütün Elçilerin temel mücadele tarzıdır. Doğrusu ince bir kavrayışa sahip Veysel Menekşe kardeşimden böylesi tepkisellik yerine nasıl olacağına dair yaklaşım beklerdim.
En önemlisi zalim ve dikta yönetimleri ile ittifak üzerinden mücadele tarzı baştan ilkeleri çiğnemektir. Özellikle bu söylemi kullanan çevrelerin bir bizimde desteklediğimiz Kerbela geçmişine sahip, İslami iddiasındaki yönetimlerin Bizans gibi düşmanla savaşmayı bahane ederek Müslümanlara zulmetmelerine ses çıkarmayı zül kabul eden gelenekten gelmelerini kendi asıllarını inkara kadar varan bir sapma olarak görüyorum. Özellikle bu meselede Mutedil (Adalet eksenli), Makul (Akli değerlendirme), Feraset (Basiret ve geniş görüşlülük), Ahlak gibi kavramların biza karşı kullanılmasını da içlerini boşaltmak olarak görüyorum. Benim ve camiamın bağımsız değerlendirme çabalarımıza karşı belirli bir mezhep dâhilinde, belirli yerlere biatlı (Bunları kötülemek için kullanmıyorum) ya da metodolojilerini itikatlaştırmış kişilerin bu kavramları sloganik bir şekilde kullanmalarını yadırgıyorum. Zira tam tersi kendi değerlendirmelerinde bu kavramların göz ardı edildiği kanaatim var.
Yanıtla (0) (0)Neden şimdi sorusunu tepkisellikten öte okumaya çalışanlar bazı reel gelişmeleri de görmeleri gerek. Şiddeti başlatan mazlumlar değil, basit çocukların protestosunu işkence ile bastıran Suriye iktidarıdır. İnsanın tepki vermesi doğal ve ıslah edilmesi gereken bir durumdur.
Özellikle bütün bu söylemlerle Baas iktidarına destek veren İran ve Hizbullah’ın diğer ülkelerdeki benim gördüğüm kadarı ile çifte standartlı davranışlarına kırk dereden su getiren ve polemiklere varan izah tarzları sabırlarımızı zorluyor.
Benim İslam anlayışımda temel kıstas zulmün karşısında olmaktır. Zalime ve mazluma kimliğini sormak birincil ve en önemli hatadır diye düşünüyorum. Öyle ki zulmedenin Müslüman mazlumun gayri Müslim olması dahi bu prensibimi çiğnetmez. Bu duruşumuz Özgür-der ve Haksöz camiasının net bir konsensüsüdür. Buradan kafa karışıklığı var gibi değerlendirmelerin ya samimiyetinden ya anlayış kıtlığından ya da belirli noktalara takılıp kalmaktan kaynaklandığını düşünüyorum. Gönül kırıcı olmak istemiyorum ama temel İslami prensipler konusunda anlaşamadığımız kanısı güçleniyor.
Yanıtla (0) (0)İnsanları ve toplulukları mazlum olmaları durumda yargılamak yine ahlaki bir tutum değildir. Belki düşünce tarzları ve yöntemleri eleştirilebilir ama bu eleştirinin haddi aştığı yargılamaya, niyet okumaya ve stratejik, konjonktürel ve uzun vadeli bazı hesaplara dönüşüyor. Ve bütün bu çekinceleri dile getirmenin bir adabı vardır. En önemlisi de bu eleştiriler Zalimin yanında durmaya onu desteklemeye gitmemelidir. Birçok arkadaşımız biz zalimin zalimliğini zaten kabul ediyoruz ve ona karşıyız diyor, ama okuma ve değerlendirmelerini İran ve Hizbullah üzerinden yapıyor. Yine İran ve Hizbullah doğrudan Zalimin yanında yer aldığını beyan etmesi bu değerlendirmeleri, tamamen boşa çıkarır. Yine biz Suriye Baas’ını desteklemiyoruz diyenlerin diğer yandan Suriye halkı Esad’ın yanında söylemini dile getirmelerini de artık fanatizmin değerlendirme yeteneklerini engellediği şeklinde görüyorum.
niçin şimdi.?en çok bunu merak ediyorum ben.!bölgede batı empeyalizmine yönetim olarak iki muhalif rejim ve isim vardı..kaddafi gitti..sıra esadoğlunda..o da yıkılırsa muhalif rejim kalmayacak..sünni yapılar devrimci sürece evrilmeye ne kadar niyetli.?açık konuşmak gerekirse asıl hedef iran.! sünni coğrafya şii coğrafyaya o denli nefret dolu ki batıyla hareket etmekten asla çekinmezler..ben türkiyeli ve özellikle selefi tandanslı nicelerini tanıyorum ki onların gözünde islamın en büyük düşmanı batıemperyalizmi değil şiilik ve irandır..m.aydoğdu dostum iyi niyetle yazmış ama bunca kötü niyetli konjoknktüre rağmen nasıl olacak bu iş sorusunu da yöneltmek gerekir..mesela şianın da hak mezheb ve müslüman olduğunu deklare eden bir sünni konsensusa hala şahit olmadım ben..gerekirse isim bile veririm..meşhur bir türkiyeli kanaat önderi şöyle demişti..şiilerden ve radikallerden temizledik çok şükür bilmem nereyi..vesselam.!
Yanıtla (0) (0)Tunus, Mısır, Libya, Suriye. Nerde bir isyan varsa isyancılar lehine meydana çıkan Haksözcüler. İktidar sahiplerinin muhalefette iken Batı ile anlaşmalarını yeni mi gördü?
Yanıtla (0) (0)Sürece devrim demeyeni aşağılayan Haksözcüler, olayların devrim olmadığını görecektir yakında.
Bahadır kardeş ,tespitlerimize "gülünç" demişsiniz diyebilirsiniz taktir sizin.Ben kaygılarımı,endişelerimi paylaştım.Ülkemizdede yaşanan liberal dönüşüm sürecinin insanımızı ne hale getirdiği ortada her açıdan yozlaşma aldı başını gidiyor.
Yanıtla (0) (0)Olaylara aynı yerden bakmadığımız için ortak endişelerde buluşamıyoruz.Allah her şeyin en doğrusunu bilendir.yaşayıp göreceğiz.
Selametle kalın.
Hiç kimse olan bitene "bahar" demiyor. "Arap baharı" nitelemesi zaten batılılara ait. Tıpkı "Yasemin devrimi" gibi. Bu yüzden "İntifada"; "süreç"; "dönüşüm"; "muhtemel inkılabi değişim" gibi temkinli ama umut içeren terkipler kullanıyoruz. Çünkü karineleri var!
Yanıtla (0) (0)Ama sizler bütün gelişmeleri daha baştan "KARA KIŞ" olarak damgalamakta bir beis görmüyorsunuz. Bütün süreci kavramışsınız; izlemeye, gözleme, anlama çabasına gerek yok size göre. Zihninizde bitirmiş, halletmişsiniz konuyu. Böylesine önemli bir sosyal-siyasal-kültürel süreci maşallah 2 paragrafta bize özetlemekte mahirsiniz: "KARA KIŞ!"
Üstelik hala daha "Katı yüzlü Firavunlar gitti; yerlerine yumuşak yüzlü firavunlar" demekte ısrar ediyor, insanların bu gülünç tespiti kabule yanaşmasını talep ediyorsunuz.
Hangisi yumuşak yüzlü firavun? Gannuşi (Nahda) mı? İhvan mı? Libya'da kanunları şeriate göre yapmak istediklerini açıkça deklare eden İslamcılar mı? Pes doğrusu!
Sizin bakış açınıza göre sünnetullah; hep kötüye doğru gitmenin illetlerini içinde barındıran yasalar toplamı!!!
"Yeryüzünde zayıf bırakılmışların önderler kılınması" vaadini, gökten inen meleklerin herkesi sihirli bir değnekle tevhidi müslüman kılması olarak mı algılıyorsunuz yoksa?!
Bence algılalarınızı tekrar gözden geçirin ve meseleye sadece birilerinin iktidar olup olmaması üzerinden değil; bu toplumların önündeki avantajları görmek ve emperyal güçlerin kadiri mutlak olmadıkları, herşeyi yönlendirme kabiliyetlerinin bulunmadığı, hesabı kitabı artık sadece onların değil, kitlelere önderlik eden basiretli kadroların da yapageldiği anlayışına kendinizi bir parça alıştırmaya çalışın. Yani bu gelişmelerin içerisinde siyaset edenlerin niyet ve hedeflerine güvenmeyi deneyin.
Maşaallah Murat Abim. Yaşanan süreci, içine dalıp derinliklerde gevelenmeden; dışından seyredip yüzeyselliğe mahkum etmeden ele alıp, olması gerektiği kadar içten ve dıştan gözlemleyip, özetleyip, tanımlayıp makul bir yol haritasının kapısına işaret buyurmuş. Allah basiretinizi arttirsın ve sizleri isyan zamanlarının ıslahçılarından eylesin.
Yanıtla (0) (0)Bahadır kardeş,Arapların ülke yönetimlerini devirmesini isteyen sürece kayıtsız kalmadıkları doğrudur ve olması gerekendir.Evet adamlar başlarındaki katı Firavunları batılıların desteğiyle def ettiler.Güzel, şimdi ne olacak? kardeşim ben diyorumki giden katı fiavunun yerine daha yumuşak yüzlü yeni firavunlar getiriliyor yani Müslümanların bu bahar süreci aslında daha yeni başlıyor.Ama Bahadır beye bakarsanız bu gelinen nokta nihayi noktaymış gibi yansıtıyor.Hayır ne baharı kardeşim bu büyük bir kandırmaca yumuşak yüzlü firavunlarla barışık olamamızı ve onlarla bütünleşmemizi istiyorlar ve inanın gidenle - gelenlerin Allahın dinine düşmanlık olarak bir farkları yok.Hiç değilse bu bahar kandırmacalarına hemen sahip çıkmasak.Şimdi bizdede Türk baharı yaşanıyor bizlerde özgürleştik baş örtüsü serbest bırakıldı bu kazanım kimse kusura bakmasın Türk baharının eseridir.Müslümanların bir katkısı yoktur.Başa örtülüler çoğaldı ama tesettürlü örtülüler azaldı.İşte bahar denilen şeyin bizdeki yansıması yarın Araplarada bakalım ne baharlar!! yaşatacaklar.
Yanıtla (0) (0)Dün;
Yanıtla (0) (0)"Bu halklar neden bu kadar sinik ve sessiz; neden bu zorbalıklara karşı suskunlar?" diye sitem edenler
Bugün;
"Bu halkların isyanlarının arka planında kimler var acaba?" diye sormaktalar.
Halklar ne yapsın, yukarı tükürseler bıyık, aşağısı sakal.
Murat kardeş kısa ve öz olarak betimlemiş; "Bu bir süreç" ya ıslaha gider ya da bozguna!
Ama buna şimdiden karar vermek ve olan bitene karinesiz değerler biçmek hiç kimsenin harcı değil.
Anlayana sivri sinek saz...
Evet, bu bir süreç ve hepimiz imtihan olunuyoruz; ama hayatın dışında değil, her türlü riski barındıran hayatın tam da göbeğinde. Rabbim tüm bu halkların yar ve yardımcısı olsun. Bu inkılabi/dönüşümsel süreçlere önderlik edenlerin yanında olsun inşallah.
"Libya'nın başkenti Trablus'un yakınında birbirlerine rakip iki milis grup arasında 4 günden beri süren çatışmalarda şimdiye kadar 13 kişi öldü, 100'den fazla kişi yaralandı./Gazetelerden"
Yanıtla (0) (0)