Arap Birliği, Suriye konusunda hiçbir zaman samimi olmadı!
Ahmet Varol, Arap Birliği Teşkilatının toplantısına Esed rejiminin yıllar sonra tekrar dahil olmasını analiz ediyor.
Ahmet Varol / Yeni Akit
Zirveler haftası
Bu hafta dünyada bir tür zirveler haftası oldu. Çin ile beş Orta Asya ülkesinin liderlerini bir araya getiren “Çin-Orta Asya Zirvesi” 18 Mayıs Perşembe günü Çin’in Şian şehrinde başladı ve dün (Cuma) kapanış bildirisini yayınladı. Arap Birliği Zirvesi dün Cuma namazından sonra Suudi Arabistan’ın sahil kenti Cidde’de açılışını yaptı. Dünyanın zengin ülkelerinin liderlerini bir araya getiren G7 Zirvesi faaliyetlerini dün başlattı. Asıl temel konuların ele alınacağı toplantısını ise yarın yani 21 Mayıs Pazar günü gerçekleştirecek.
Arap Birliği teşkilatının bu seferki zirvesinde en çok dikkat çeken gelişme, 2011’de patlak veren olaylardan dolayı üyeliği 12 yıldan beri askıya alınan Suriye’nin de davet edilmesi ve böylece bu ülkenin askıya alınmış üyeliğinin yeniden aktif hale getirilmesi oldu.
Suriye’de aslında değişen bir şey olmadığını, Baas zulmünün aynen devam ettiğini, üstelik Şam’ın ülkenin tamamı üzerinde kontrolü sağlayamadığını, yurtlarından çıkarılan mültecilerin ülkelerine dönemediklerini, Lübnan’dan zorla geri gönderilenlerin Baas zulmünün çeşitli haksızlıklarına ve zulümlerine maruz kaldıklarını daha önce de dile getirmiştik. Sonuçta Suriye’de değişen bir şey olmadığı halde Arap Birliği teşkilatı onun üyeliğini yeniden aktif hale getirdi ve bu seferki zirveye ev sahipliği yapan Suudi Arabistan da onu davet etti.
Arap Birliği teşkilatının Suriye konusunda hiçbir zaman samimi davranmadığını ve buradaki zulmün son bulması için söze gelir bir girişimde bulunmadığını daha önce değişik vesilelerle dile getirmiştik. Bugün Suriye’de şartların aynen devam etmesine rağmen Baas diktatörlüğünün üyeliğini yeniden aktif hale getirmesi de tamamen siyasi sebeplere dayanmaktadır ki bunların başında da Suudi Arabistan’ın Çin’le ilişkileri geliştirmesi sonrasında İran ile Suud Krallığı arasında diplomatik ilişkilerin başlatılması konusunda anlaşma sağlanması gelmektedir.
Cidde’deki zirvenin önemli gündem maddelerinden birinin Filistin meselesi olduğu zirve öncesinde yayınlanan haberlerde dile getirildi. Ancak işgal rejimi, Arap Birliği zirvesinden birkaç gün önce Gazze’ye saldırı düzenleyerek yine yıkım ve katliam gerçekleştirdi. Bu saldırı karşısında Arap Birliği’nin Filistin halkına hiçbir katkısı olmadı. İşgalci siyonisti geri adım atmaya zorlayan gene Filistin direnişi oldu. Cidde Zirvesi’nden bir gün önce yani 18 Mayıs Perşembe günü işgalci siyonistler Kudüs’te yine Bayrak Yürüyüşü düzenleyerek, Mescidi Aksa’ya baskın gerçekleştirerek Müslümanların kutsal mekanlarını kirletti ve onların kutsal değerlerine saldırıda bulundular. Demek ki Arap Birliği teşkilatı siyonist işgal rejimi açısından bostan korkuluğunun ötesinde bir anlam ifade etmiyormuş.
Arap Birliği zirvesinin bu yıl en önemli meselelerinden biri de Sudan’daki iç savaş. Başta Suudi Arabistan olmak üzere muhtelif Arap ülkelerinin arabuluculuk girişimlerine ve birtakım ateşkes anlaşmalarına rağmen Sudan’daki iktidar savaşı devam ediyor.
Çin’in ev sahipliğinde gerçekleştirilen Çin-Orta Asya Zirvesi, Çin emperyalizminin etki gücünü artırmasını ortaya koyan önemli gelişmelerden biridir. Çin’in Orta Asya ülkeleri üzerinde etki gücünü artırmasında Rusya’yla ilişkilerinin de önemli rolü olduğu tahmin edilebilir. Bu zirvede Çin, Orta Asya ülkelerine kendisiyle ilişkileri geliştirmeleri karşılığında önemli birtakım vaatlerde de bulundu.
Çin’in etki alanını genişletmesinden rahatsız olan Batı kulübünün başını çektiği G7 liderleri de Japonya’nın Hiroşima şehrinde bir araya geldi. Bilindiği üzere Hiroşima denirken ilk akla gelen İkinci Dünya Savaşı’nda ABD’nin attığı atom bombasıdır. ABD emperyalizmi dün harabeye çevirdiği bu şehirde bugün, her ne kadar dünyada siyasi ve ekonomik dengelerin değişmesinden dolayı etki gücü azalsa da yine de Batı emperyalizminin lideri olarak ağırlanıyor. Hiroşima’da toplanan liderlerin konuşacağı önemli gündem maddeleri arasında Çin’in ekonomik gücünü ve etki alanını artırması karşısında izlenecek politika da var.
HABERE YORUM KAT