‘Arap Baharı’ İslami Hareketleri Kuşatma Operasyonu muydu?
Özgür-Der 2013-2014 yılı panel serisi dün akşam yapılan " ‘Arap Baharı’ İslami Hareketleri Kuşatma Operasyonu muydu?" konusu ile başladı.
Özgür-Der’in her sene aylık olarak düzenlediği panellerin ilki Ali Emiri Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi. "Ortadoğu’da İslami Hareketler- Sorular, Sorunlar ve Gerçekler" üst başlığını taşıyan panellerin ilkinin konusu, " ‘Arap Baharı’ İslami Hareketleri Kuşatma Operasyonu muydu?" idi.
Panelin konuşmacıları, İsmail Ceyran ve Hülya Şekerci iken yöneticiliği Güney Uzun üstlendi.
Kısa bir giriş konuşması ile başlayan Güney Uzun, adına bazı çevrelerce ‘Arap Baharı’ denen sürecin bir kuşatma operasyonu olduğu iddiasından bahsetti. Küresel güçlerin İslami hareketleri daima boğmaya çalıştığını söyleyen Uzun, sözü ilk konuşmacı olan İsmail Ceyran’a verdi.
Söze ‘Arap Baharı’ tanımlamasının yanlış olduğundan ve benimsemediğinden bahsederek başlayan İsmail Ceyran, Ortadoğu kavramının da doğru olmadığını, uygun tanımlamanın İslam coğrafyası olduğunu belirtti. Ancak bahar kelimesini uygun görenlerin isabet ettiği nokta olarak İslam coğrafyasında bir kışın bittiğini, kışın geride kaldığını ifade etti.
Şaşırtıcı İttifak
Bu süreçte insanı şaşırtan ittifakların yaşandığını söyleyen Ceyran, sol, İrancı, İslamcı kesimlerin ilginç söylem birlikteliğinden bahsetti. Konuşmasının devamında ‘üstad’ diye anılan bir şahsın, çeşitli konferans ve seminerlerde Suriye ve diğer intifada beldelerindeki mücadeleyi karalayan söylemine değindi. Bu ve benzeri ‘üstadları’ “kendi ego adalarının Robinson’u” olarak niteleyen Ceyran, mezkûr kişilerin İslam coğrafyasını batılı kaynaklardan okuyup öğrendiklerini belirtti.
Camiamızda bazı isimlerin mücadele azimlerini kaybettiklerini, bu kaybetmişliklerini yargı ve değerlendirmelerinin merkezine koyduklarını söyledi.
Suriye’de yaşanan trajedinin bin yıl konuşulacağını söyleyen Ceyran, bu trajedinin basit olmadığını ifade etti. Bir Cuma hutbesinde “Suriye’yi İran’a verelim” teklifini öne süren camiadan bir isme, “Kimin malını kime veriyoruz?” diye seslendi.
İsrail cezaevlerinde sadece 14 kadın bulunurken, Suriye zindanlarında 140 bin kadının tutsak olduğunu belirten Ceyran, meydanın böylesi söylemlere sarılan üstadlara bırakılmaması gerektiğini ifade etti. Birilerinin kral çıplak demesi gerektiğini de vurguladı.
Kenya’daki Patlama
Hutbesinden bahsettiği zatın Kenya’ya değinmesinin sebebinin Batı’nın bu meseleyi gündem yapması olduğunu söyleyen Ceyran, olayın iç yüzüne dair bazı değinilerde bulundu. Fail örgütün Kenya’yı, Somali’deki işgalci konumundan dolayı defalarca uyardığını, akabinde ise bu saldırının gerçekleştiğini kaydetti. Esas problemin Suriye’de ölen yüz yirmi bin insanla Kenya meselesinin aynı önemdeymiş gibi değerlendirilmesi olduğunu ifade eden Ceyran, bu mesele üzerinden medyanın algı yönetimi yaptığını ifade etti.
İsmail Ceyran’dan sonra sözü alan Hülya Şekerci, İntifada ülkelerinde işlerin sarpa sardığı yönünde bir algı oluştuğunu ifade etti.
Tunus’ta hükümetin istifa etmesi, Libya’da taşların yerine bir türlü oturmaması, Mısır’da yaşanan darbe gibi gelişmelerin bu algıya temel teşkil ettiğini söyleyen Şekerci, sağlıklı değerlendirme için intifada öncesine bakmak gerektiğini söyledi.
Şekerci ayrıca Tüm bu ülkelerde olumsuz gelişmeler yaşansa da, diktatörlerin devrilmesinin önemli bir aşama ya da dönüm noktası olduğunu belirtti.
Sağlıksız Yaklaşımların Sebepleri
Sürece dair yaklaşımların sağlıksızlığının çeşitli sebepleri olduğunu ifade eden Şekerci, bunlardan birinin mükemmeliyetçilik olduğunu, umutsuzluğun bir başka etken olduğunu, direniş beldelerindeki kardeşlerimize güvenilmediğini söyledi.
Hülya Şekerci, konuşmasında Demokrasi kavramına yaklaşımlara da değindi. İslam coğrafyasında bu kavramın teknik olarak ele alındığını söyleyen Şekerci, bu yaklaşımın eleştirilmeden önce bu etkenin göz önüne alınması gerektiğini kaydetti.
Sürecin Öğrettikleri
Sürecin bizlere birçok şey öğrettiğini söyleyen Şekerci, bunları şöyle sıraladı:
-Müslümanların işleri kolay değil. Statüko Müslüman coğrafyada yer alan ülkelerde nicelik itibariyle az ama etkili. Egemen sınıf söz konusu. Bu güçler basite alınmamalı.
-Medyanın fonksiyonu farkedilmeli. Medya, provokasyonlarda çok etkili oldu.
-Karşıt güçler kullandığı argümanlarda, çirkeflikte sınır tanımadı. Tunus’tan Suriye’ye ‘cihat nikahı’ için gittiği iddia edilen kadınlar meselesinde bu ayan beyan görüldü.
Batı’nın ılımlı İslam’ı desteklediği tezine karşı çıkan Şekerci, Batı için Müslümanların söz konusu olduğunu ve ılımlı - radikal ayrımı yapmadığını savundu.
Program, soru- cevap kısmı ile sona erdi.
Haber: Ali Ekber Konuk
Fotoğraf: Muhammed Furkan Olgun
HABERE YORUM KAT