1. HABERLER

  2. ETKİNLİK-EYLEM

  3. Arakan Soykırımı Diyarbakır’da Protesto Edildi
Arakan Soykırımı Diyarbakır’da Protesto Edildi

Arakan Soykırımı Diyarbakır’da Protesto Edildi

Diyarbakır Ofis’te bir araya gelen Müslümanlar Arakan ve Suriye Müslümanlarına destek eyleminde bulundular.

28 Temmuz 2012 Cumartesi 17:19A+A-

Özgür-Der Diyarbakır Şubesinin organize ettiği eyleme, Ufuk-Der de kitlesel olarak destek verdi.
Eylemde açılan “Arakan Müslümanlarına Yönelik Katliam ve Tehciri Lanetliyoruz” pankartı ve “Arakan Kan Ağlıyor (D)uyuyor musunuz? Arakan’da Müslüman Katili Burma Cuntasını Lanetliyoruz, Arakan Diye Bir Yer Var Biliyor musun? Arakan’da Kan Durmuyor, Budist Myanmar Cuntasının Zulmünü Lanetliyoruz, Suriye Halkı Yalnız Değildir” şeklinde dövizlerle Arakan vahşeti protesto edildi.

Eylem, Özgür-Der Diyarbakır Şube Sekreteri Mehmet Deniz’in giriş konuşmasıyla başladı.Eylemin amacı hakkında açıklamada bulunan Deniz, “Müslümanlar olarak Ramazanda olmanın, oruç tutmanın gereği olarak dünyanın farklı coğrafyalarında zulüm gören Müslümanlara karşı şahitliğimizi ortaya koymak için toplanmış bulunmaktayız.  Burma’da-Arakan’da Müslümanlara karşı uygulanan bir katliam var. Özgür-Der olarak gerek Arakan’da gerekse de Suriye’de yaşanan zulümlere karşı olduğumuzu ve bunları lanetlediğimizi bir kez daha vurgulamak istiyoruz. Arakan’da Müslümanlar sadece Müslüman oldukları için insanların hayatta sahip olduğu bütün haklardan mahrum bırakılmışlardır. Bizim de Müslüman olarak içinde bulunduğumuz bu ramazan ayında buna seyirci kalmamız mümkün değil. Allah’ın kitabını kendilerine şiar edinen Müslümanlar asla zulme rıza göstermeyeceklerdir. Bu duyarlılıkla herkesi yaşanan bu vahşete karşı durmaya çağıyoruz” diye konuştu.

Eylemde, Ufuk-Der adına bir konuşma yapan Av. Muhsin Daş da şöyle konuştu: “İslam coğrafyası yıllardır baskı, zulüm ve katliamlar altındadır. İçinde bulunduğumuz bu mübarek Ramazan ayında Arakan’da yine katledilen Müslümanlar olmaktadır. Sözüm ona medeni dünyanın gözü önünde yaşanan bu katliamları lanetliyoruz. Eğer bu katliam herhangi bir Hıristiyan dünyasında olsaydı Hıristiyanları hepsi ayağa kalkardı. Eğer Yahudilere yapılmış olsaydı, Yahudiler da dünyayı ayağa kaldırırlardı. Ancak sırf Müslüman olduklarından dolayı insanlar katlediliyor, yurtlarından çıkarılıyor, ırzlarına geçiliyor Müslümanlardan ise ses yok. Neden bu zulme seyirci kalıyorlar? Müslümanlar zulme seyirci olamaz, olmamalı. Bu vesileyle tüm Müslümanları ve duyarlı insanları bu vahşete karşı durmaya çağırıyorum.”


Ardından topluluk adına açıklamayı yapmak üzere sözü Beran Işık aldı. Sözleri sık sık “Üzülme Gevşeme Allah Bizimle, Hember Zaliman Bê Deng Nemînin, Müslümanın Knı Zalimleri Boğacak, Katliama Sessiz Kalmak Ortak Olmaktır, Zulme Karşı Direneceğiz, Yaşasın Suriye Direnişimiz” şeklinde sloganlarla kesilen Işık, Arakan’daki Müslümanları durumu hakkında bilgi vererek, duyarlılık çağrısında bulundu.

Mustazaflar Cemiyeti, Memur-Sen, Dicle Fırat Diyalog Grubu gibi STK temsilcilerinin de destek verdiği eylemde, okunan basın açıklamasının tak metni:  

İNSANLIĞIN VİCDANI VE MÜSLÜMANLARIN İMANI ARAKAN VE SURİYE’DE TEST EDİLİYOR!

Âlemlere rahmet olarak indirilen Kur’an’ın içerisinde inzal olduğu bu mübarek ayda, oruçlarımızla bir kez daha dirilmeye çalıştığımız bugünlerde, dört bir tarafımızda hiçbir değer yargısı gözetmeksizin devam ede gelen zulümlerden dolayı  büyük bir acı ve kaygı yaşıyoruz maalesef. Kardeşlerimiz sistematik bir şekilde katledilip, tecavüze uğrayıp, soykırıma maruz kalırken; iman iddiasında bulunan hiç kimsenin, bütün bu olanlara kayıtsız kalması ve rahat uyuması düşünülemez.
Arakan’da şu anda yaşanan soykırım, 3 Haziran 2012’de başkent Akyab’dan Maungdav şehrine gitmekte olan 10 Müslüman’ın Budist fanatiklerce katledilmesi üzerine başlamıştır. Yüzlerce Müslüman’ın bu katliamı protesto etmek için Maungdav şehrindeki merkez camiinde toplanması üzerine, bu hareketi kendi varlıklarına tehdit olarak gören Budist fanatikler ve Burma polisi Müslümanlara saldırmış ve bu saldırılar sonucunda yüzlerce kardeşimiz yaralanmış, onlarcası da şehid edilmiştir. Burma polisi bu gösteriyi devlete karşı ayaklanma olarak nitelendirmiş ve bunu gerekçe göstererek sistematik bir şekilde Müslümanları katletmeye başlamıştır.

Burma’da Müslümanlara yapılan bu soykırım girişimi yeni bir durum değildir. Bu zulmün kökleri  1938’de İngiliz sömürgesinden kurtulup bağımsızlığını ilan eden Budist Takin hâkimiyetinin ilk günlerine dayanmaktadır. 28 Mart 1942’de Minbya kasabasına bağlı Çanbilli köyündeki Müslümanlara saldıran Budistler, köydeki kadın, erkek ve çocukları kılıç ve mızraklarla katletmiştir. Kadınların tecavüz edildikten sonra vahşice öldürüldüğü bu olaylar, tüm Arakana yayılarak yaklaşık 40 gün sürmüş ve sonuçta 150.000 Müslüman şehid edilmiş, yüzbinlercesi de hicret etmek zorunda kalmıştır. Yaşanan bu soykırımın ardından bölgeden geçen Lemro nehrinin sularının, katledilen Müslümanların kanlarının rengiyle kırmızıya boyandığı anlatılmaktadır.

Haziran ayında başlayan katliamlarda, resmi rakamlara göre 1000’in üzerinde ölü ve yaklaşık 100.000 civarında mülteci durumuna düşmüş Müslüman bulunmaktadır.

Dünyanın küçük bir köye dönüştüğü bu bilişim ve teknoloji çağında, bütün insanlığın gözü önünde geçmişte Bosna’da ve Filistin’de yapıldığı gibi, bugün de Arakanda Müslümanlara şu insanlık dışı muameleler reva görülmektedir:

1-Müslümanlara ait yerleşim yerleri, cami ve medreseler yakılmakta ve hatta yeri geldiğinde yakılan bu mekânlarda, kardeşlerimiz diri diri ateşe verilerek şehid edilmektedir.

2-Hapsedilen binlerce Müslüman olduğu bilinmekte, ancak kimlikleri ve sayıları hakkında kesin bir bilgiye ulaşılamamaktadır.

3-Kadınlara sistematik bir şekilde tecavüz edilmekte ve namusunun kirletilmesine tahammül edemeyen bazı bacılarımız kendilerini okyanusun sularına bırakarak boğulmayı tercih etmektedirler.

4-Müslümanlar için doğan her çocuk ve ölen her aile bireyi için devlete vergi ödeme zorunluluğu vardır.

5-Bir Müslüman köyünden başka bir köye gitmek için vergi verip izin almak zorundadır.


6-Beton evler yapmaları yasak olan Müslümanlar, ancak ahşap evler yapabilmekte ve bu evleri de devletin malı  sayılmaktadır. Yanlışlıkla bir evin yanması durumunda, devletin malını yakmaktan 6 yıla kadar hapis cezası verilmektedir.

7-Müslümanların evlenmesi devletin iznine bağlıdır. Evlenmek isteyen Müslüman kadın ve erkek devlete ayrı ayrı  vergi vermek zorundadır. Vergilerini ödeseler bile devletin izin vermesi yaklaşık 2 yıldan başlıyor ve devlet izin vermezse evlenilemiyor.

8-Müslümanlar devletin hastane de dâhil olmak üzere hiçbir imkânından faydalanamıyor ve hiçbir devlet dairesinde çalıştırılmıyor. Bugün Arakan’da devlet dairesinde çalışan tek bir Müslüman bile bulunmamaktadır.

9-Hiçbir vatandaşlık hakkı bulunmayan Müslümanlara, bir suç isnat edildiğinde savunma hakkı verilmemekte ve derhal hapse atılmaktadırlar.

10-Saat 9’dan sonra sokağa çıkma yasağı olan Müslümanlar, devletin ve Budistlerin işlerinde ücretsiz çalıştırılmaktadırlar.

Yıllardır süregelen bu katliama bir son verilmeli ve bunun için herkes, gerek fert olarak gerekse de devlet olarak üzerine düşeni yapmalıdır.

İnsanlık, bugün Bosna’da Ban Ki Mun’un şahsında içerisine düştüğü zillet ve pişmanlık haline bir kez daha düşmek istemiyorsa elini çabuk tutmalı ve bu zulme bir an önce dur demelidir. Aksi takdirde Rabbim Allah’tır dedikleri için Müslümanlara reva görülen bu katliam ve zulüm; insanlık tarihinde hep kara bir leke olarak kalacaktır. En nihayetinde herkes durduğu yerin ve yapıp yapmadıklarının hesabını bir olan ve kahhar olan Allah’a verecektir.

Yine başta Müslümanlar olmak üzere bütün insanlık, yanı başımızda aylardır katledilen Suriyeli kardeşlerimize reva görülen zulmün sona ermesi için de üzerine düşeni yapmalı,  hesabını veremeyecek bir duruma düşmekten korkup sakınmalıdır. Kadın, erkek, genç, yaşlı, çocuk demeden ve hiçbir değer yargısı gözetilmeden toplu şekilde katledilen bu mazlumların kanları üzerinden çirkin hesaplar yapılmamalı, bütün taassuplardan arınarak adil bir şekilde bu meseleye yaklaşılmalı ve insanlık onuru komplolar uğruna heba edilmemelidir. Bu vesileyle Suriye’ye hiçbir dış müdaheleyi meşru görmediğimizi bir kez daha vurguladıktan sonra, kardeşlerimizin zafere ulaşmaları ve zalim Esed çetesini bir an önce mağlup etmeleri için dua ediyor, kardeşlerimizin yanında olduğumuzu buradan bir kez daha ilan ediyoruz.

Bu mübarek ayda tuttuğumuz orucun bir gereği olarak burada bulunuyor ve Rabbimize şöyle yakarıyoruz;

İçinde yaşadığımız çağda, hakkın ve adaletin temsilcileri olmayı, Peygamberlerin şerefli takipçileri olmayı umuyoruz.

Ya Rabbi! Binayı Mersus gibi kenetlenerek mücadele etmeyi bizlere lütfet. Çabalarımızı sonuca ulaştır ve bizleri hayırlı çığırların açılmasına vesile kıl. Yeryüzüne iyiliği, adaleti, tevhidi ve paylaşımı yaymaya çalışırken canını ve malını ortaya koyan ve bu mücadelenin sonunda hayırlı bir akıbetle sana kavuşanlardan olmayı bizlere nasip et. Bizleri Salih kullarınla birlikte haşredip cennetine varis kıl inşallah…

Beran IŞIK

ÖZGÜR-DER Diyarbakır Şub. Y. K. Üyesi

diyarbakir-20120728-1.20120728182249.jpg

diyarbakir-20120728-2.20120728182302.jpg

diyarbakir-20120728-3.20120728182320.jpg

diyarbakir-20120728-4.20120728182335.jpg

diyarbakir-20120728-5.20120728182358.jpg

diyarbakir-20120728-7.20120728182415.jpg

diyarbakir-20120728-8.20120728182433.jpg

diyarbakir-20120728-9.20120728182448.jpg

HABERE YORUM KAT

6 Yorum