Arabayı daha hızlı sürmek için...
Türkiye halkı son referandum ile en büyük korkusunu tarihe gömdü. Bu korkunun adı "darbe korkusu"ydu.
Türkiye, askeri vesayetin sürdürülebilmesi için yıllarca ve on yıllarca irtica ve bölücülük tehlikesi ile korkutuldu.
Oysa Türkiye'nin asıl sorunu bu "iki tehlike" değil, tam tersine bu iki tehlikenin arkasına saklanmış bir askeri vesayet sorunuydu.
Dünyanın değişmesi, ordunun da darbe yapma yeteneğini kaybetmesi ile her ne kadar darbe tehlikesi azalmışsa da askeri vesayet varlığını sürdürebilmek ve konumunu devam ettirebilmek için kendisine yol bulabiliyordu. Çünkü 12 Eylül anayasası ona bu imkânı tanıyordu.
Neyse...
Bu darbe meselesine bir nokta koyduk artık.
Türkiye büyümesi ve gelişmesi için önündeki en büyük engelden artık kurtuldu.
Şimdi yeni ufuklara bakma zamanı...
Artık arabayı daha hızlı sürmek gerekiyor.
Arabayı duvara toslama ihtimali çok çok zayıfladı.
Çünkü yola kurulmuş tuzakların önemli bölümü temizlendi.
Arabayı hızlı sürelim.
Ki dünyanın hızına yetişebilelim, milletler dengesinde layık olduğumuz yere gelelim.
Şimdi en büyük hedef anayasanın bütünüyle değiştirilmesi ve sistemin ülkemiz ve halkımız için özgürlükçü ve insan haklarına uygun hale getirilmesi...
Türkiye gibi imparatorluk bakiyesi bir ülke için en iyi yönetim şekli başkanlık sistemidir.
Eğer mevcut sistem Türkiye için uygun bir sistem olsaydı sistem kısa aralıklarla defalarca kesintiye uğramazdı.
Şimdi...
Mevcut sistem...
Güçsüz...
İstikrarsız...
İktidarsız ve kısa ömürlü hükümetlerle varlığını devam ettiriyordu.
Böylece güç ordunun elinde toplanıyor, sistemin diğer ayakları da orduya bakarak pozisyon alıyordu.
Bu arada hükümetler gelip gelip gidiyor, kendi programlarını asla uygulama imkânı bulamıyorlardı.
Muhalefette dile getirilen temel düşünceler iktidara gelince asla yerine getirilemiyordu.
Böylece düzenin çağa uydurulması, çağdaş modern bir devlet anlayışına ulaşılması mümkün olmuyordu.
Türkiye için başkanlık sistemi eyalet sistemi ile birlikte olmalıdır. Tek başına başkanlık sistemi çözüm olmaz.
Türkiye'mizin önümüzdeki dönemde yükleneceği bölgesel güç rolü de başkanlık sistemini adeta zorunlu kılmaktadır.
Zaten göreceğiz, bu düzen kendisini önümüzdeki dönemde dayatacaktır.
Bu dayatma gerek Türkiye'nin kendi iç işlerinden veya sorunlarından, gerekse komşularıyla giriştiği çok yakın ilişkilerden kaynaklanacak!
Evet...
Türkiye geçtiğimiz 12 Eylül günü en büyük prangasından kurtuldu.
Halk yönetime el koydu.
Artık arabayı daha hızlı sürmek, hatta uçuşa geçmek ve ülkeler dengesindeki onurlu yerimizi alma zamanı...
Hayırlı olsun...
Kutlu olsun...
BUGÜN
YAZIYA YORUM KAT