Anti-Amerikancılığın ‘error’ verdiği anlar (2)
Bu dizinin ilk yazısında (Serbestiyet, 22 Aralık), Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) nevzuhur Amerikan muhabbetinden yola çıkarak Atatürkçü, Kemalist, ulusalcı çevrelerin anti-Amerikancılığının “öz”e dair bir şey değil, bir “kabuk” olduğunu… Bize sunulduğu gibi ideolojik değil, siyasal yarara bağlı olarak şaşırtıcı esnemeler gösterebilen gündelik bir karşıtlık olduğunu öne sürmüştüm.
Yazının sonunda, “Anti-Amerikancılığın ‘error’ verdiği anlar” başlığı altında Serbestiyet’te iki yazı daha kaleme alacağımı ve bu çerçevede daha önce tecrübe ettiğimiz örnekleri hatırlatacağımı söylemiştim…
İlhan Selçuk’tan ABD’ye tavsiyeler
İşte şimdi o örneklerden ilkiyle karşınızdayım…
Bakalım 2007 genel seçimleri öncesinde (yanlışlıkla “2009 yerel seçimleri öncesinde” yazmışım önceki yazıda, düzeltiyorum), ulusalcılığın simge isimlerinden, Cumhuriyetgazetesi başyazarı İlhan Selçuk nasıl bir performans sergilemiş…
2006 Kasım’ı…
Yedi ay kadar sonra ülkede cumhurbaşkanlığı seçimi yapılacaktır ve Türkiye âdeta bir kıyamet yeri gibidir. 17 Mayıs 2006’da Danıştay saldırısı gerçekleşmiş, failin yakalanması sayesinde, hükümetin altındaki halının çekilmesi engellenebilmiştir.
Bu arada, malum, Irak’tı, Afganistan’dı derken ABD bölgede tam anlamıyla bir batağa saplanmıştır ve itibarı yerlerde sürüklenmektedir.
İlhan Selçuk, işte bu koşullarda, seçime (Kasım, 2007) tam bir yıl kala 15, 16 ve 18 Kasım 2006’da kaleme aldığı üç yazıda ABD’nin, ne yaparsa bölgede yeniden itibar kazanacağını ABD Başkanı Bush’a anlatmaya girişir…
Selçuk, 15 Kasım 2006 tarihli ilk yazısında Bush’un artık bir “topal ördek” olduğunu; fakat bu hale gelmeden önce Türkiye’de bir “operasyon” yaparak “AKP’yi iktidara getirdiğini” hatırlatıyordu.
Bu ilk yazıda ABD’den herhangi bir talep yoktu, “AKP’yi devirme” görevi tümüyle “iç güçler”e havale ediliyordu: “Türkiye bu uluslararası operasyonu bozacak ulusal güçlerini toparlayacak hareketi ‘muhakkak’ yaratmalıdır!..”
(Selçuk, Cumhuriyet’in 28 Şubat 2005 tarihli başyazısında bu ittifakın unsurlarını “Kemalistler, milliyetçiler, Milli Görüşçüler (ya da Radikal İslamcılar), sağın ve solun laik kesimleri…” diye tarif etmişti… Selçuk, başyazıda, ittifakın “Türkiye Cumhuriyeti’nin güvenliğine duyarlı güçler tarafından izlendiği” müjdesini de vermişti.)
“Bush’un Türkiye siyaseti değişmeli…”
İlk yazıda Bush’a “Türkiye günahları”nı anlatan Selçuk, ertesi gün (16 kasım 2006), “Bush’un Türkiye siyaseti değişmeli” başlıklı yazısında ise, ABD Başkanı’na bu günahlarından arınabilmesinin şifrelerini veriyordu:
“Bush, Ortadoğu’da bir yeni istikrar arayışına yönelmek zorundaysa bu işe Türkiye’den başlaması aklın yoludur. (…) Amerika kaş yapayım derken göz çıkarıyor… Bugün ülkemizde Amerikan aleyhtarlığı görülmemiş biçimde yoğunlaştı, dinciler -iktidar dışında- ateş püskürüyorlar, ulusalcılar dincilerden geri kalmıyorlar. (…) Ortadoğu cehennem… Bu cehennemde ne yapacağını şaşıran Başkan Bush’un Türkiye’de dincilik ve bölücülük siyasetlerini bir yana bırakarak Atatürk’ün laik Cumhuriyetini Ortadoğu’da bir denge unsuru gibi düşünmesi gerekiyor…”
Görüyorsunuz, yaşadığı dönemde Türkiye’nin tartışmasız en anti-Amerikan abisi olan İlhan Selçuk, açık açık “beni al, onu alma” diyordu “ABD emperyalizmi”nin en tepedeki yöneticisine…
İlhan Selçuk’un 18 Kasım 2006 tarihli yazısı ise, bir samimiyet krizi sırasında kaleme alındığı duygusunu uyandıracak kadar nettir:
“Bush yönetimi ne yapmalı?.. Bir yandan Ilımlı İslam Devleti tasarımında dinci iktidarı, öte yandan terör örgütü PKK’yi kullanarak Türkiye’yi sıkıştıran Başkan Bush bu tutumundan vazgeçmelidir; zararın neresinden dönerse dönsün, kârdır… AKP’nin toplum temelinde oy desteği zayıflıyor, geriliyor; ülkede Amerika düşmanlığı yükseliyor, yoğunlaşıyor… ABD’nin Ortadoğu tasarımında ‘revizyon’ a, Türkiye’de ise yeni bir iktidara gerek var!..”
Bu önermeden, şundan başka hangi sonuç çıkar: Türkiye’de Amerikan düşmanlığı yükselmektedir, fakat ABD kafayı değiştirirse ve bu sayede İlhan Abi’nin rejimi ülkede egemen olursa Türkiye’deki Amerikan düşmanlığı azalacaktır.
Her zaman dediğim gibi: Türkiye’de demokrasisiz bir laik diktatörlüğe “he” diyecek bir ABD, ulusalcıların başının tâcıdır!
YAZIYA YORUM KAT