1. HABERLER

  2. KÜLTÜR SANAT

  3. Annesinin kalbine doğan bebeğin hikayesi
Annesinin kalbine doğan bebeğin hikayesi

Annesinin kalbine doğan bebeğin hikayesi

Fatma Barbarosoğlu gerçek bir olayın ilginç detaylarını aktarıyor.

12 Mayıs 2023 Cuma 10:00A+A-

Fatma Barbarosoğlu / Yeni Şafak

Kalbimi kalbinize yoldaş bildim: Annesini yitirmişlere, evladından geriye kalmışlara, doğurmadığı çocukların annesi olanlara

Ben annemin kalbine doğmuşum. Kalbinden doğmuşum. Annem öyle söyle(r)di. Çocuklar büyürken sorarlar, buraya nasıl geldim. Eski aile fotoğraflarına bakıp kendini bulamayınca beni o zaman kime bırakmıştınız, ben neredeydim diye. SORARLAR. Sen daha dünyamıza gelmemiştin sen daha doğmamıştın derler. Çocuk sorar ben o geldiğim yerde ne yapıyordun. Melektin derler. Benim annem de öyle söylerdi.

“Melek bu dünyaya nasıl gelir peki?”

“Dünyaya gelmeye doğmak denir. İnsan bir kere doğdu mu pek çok doğuşun içine düşer. Tekrar tekrar doğar.”

“Ben nasıl doğdum?”

Ben de sordum, bu sorulara aldığım cevaplar herkesinki gibi miydi? Biraz evet, biraz hayır.

Annem “Bazı çocuklar annelerinin karnında büyür, bazı çocuklar annelerinin kalbinde büyür, kalbinden dünyaya gelir. Sen benim kalbime doğansın. Kalbimden dünyaya karışanımsın” dedi.

Başka çocuklar beni incitmesin diye belki, belki de sahiden nazar değeceğine inandığından “Bunu herkesle paylaşma kıskanırlar” derdi.

Ben dünyaya annemin kalbinden gelmişim tamam.

Tamam değilmiş oysa. Benim sorgusuz sualsiz kabul ettiğimi kabul edemeyenler varmış. Annemin kalbinden dünyaya nasıl gelindiğinin sırrını ben bilmiyordum ama benim dışımda herkes biliyormuş meğer. Onun için doğuşlarım hiç bitmedi. Bu dünyaya gelişimin yoları hiç tükenmedi.

17 yaşımda hikâye tamamlanır gibi oldu biraz... Annemin ve babamın dilinden... Oysa ben çok önceden hikâyemi tamamlamıştım.

Bayram tatillerinde K.’ya giderdik, babamın köklerini muhafaza eden şehir. Babam öyle derdi. K.’ya dair ilk hatırladığım babaannemin bana hiç sarılmayışı. Konu komşu bize hoş geldiniz demeye gelmişti. “Bunu da getirmişler işte” dedi. “Bunu ben ne yapayım!” Babaannemin dilini anlayabilmem mümkün değildi. BU dediğinin ne olduğunu da anlayamadım. Annemin kıpkırmızı gözlerini görmeseydim hiç üzerinde durmazdım.

 “Bunu da getirmişler ben bunu ne yapayım” dedikçe “Öyle deme Hatçe teyze Allah’ın gücüne gider” diyordu komşular. “BU” kimdi?

Babaannem “Bunu” niye sevmemişti? Babaannem kimseyi sevemiyor herhalde diye düşündüm. Sonra kardeşim oldu. Benden 6 yaş küçük kardeşim olduğunda babaannemin sadece beni sevmediğini, sevemediğini anladım.

“Bunu verin artık! Allah size kendi çocuğunuzu verdi. Elin çocuğunu niye taşıyacaksınız” dedi.

“BU” ben mişim meğer. “Elin çocuğu...”

Annem tuttuğu gibi bağrına basıp ıhlamur ağacının altına götürdü beni. “Sen benim kalbimden doğansın” dedi. “Kalbime doğansın.”

“Ya kardeşim!?” dedim.

“Kardeşin karnımdan doğdu. Ama  sen kalbimden doğmasaydın belki o karnımdan hiç doğmazdı” dedi.

“Ben bir daha köye gelmesem olmaz mı?” dedim.

“Senin gelmediğin köy bana köy değil, kör olur” dedi annem.

Bir daha köye gitmedik. Babaannem kışları bizim yanımıza geldi. Ne o bana yakın durdu ne ben ona.

17 yaşımda “Sen bize bir armağandın hikâyen de sana armağan olsun” diye annemin kalbinden nasıl doğduğumu anlattılar.

Benim babam polis. Annem ve babam yıllarca tüp bebek için para biriktirmişler. O gün Ankara’ya giderken yolda mola vermişler. Babam kapıları kilitlememiş. Niye kilitlememiş bilmiyorum. Döndüklerinde arabada beni bulmuşlar. Hemen merkezi aramışlar.

Polis arkadaşları bu senin nasibin demiş. Ben annemin kalbinden işte böyle doğmuşum.

Meraklısı için not:

Bu olay bana 2000’lerin başında anlatıldı. Yerin kulağı var diye “o babaanne” hayatta iken dinlediklerimi, dinleyip de yazdıklarımı yayımlamayı göze alamadım. Sonra da unuttum... Unuttuğumuzu zannettiklerimiz kendisini çekip çıkaracak sahneleri bekler. Hatırayı muhafazaya alındığı yerden çıkaran bu defa bir düğün davetiyesi oldu.

Annesinin “kalbinden doğan o çocuğun” düğün davetiyesi...

HABERE YORUM KAT

2 Yorum