'Annelerin Eylemi Sürece Katkıdır'
Diyarbakır’da PKK’den çocuklarını isteyen ailelerin eylemi Kürtler için bir ilk. Bundan birkaç yıl öncesine kadar bu tarz bir eylem düşünülemezdi.
Diyarbakır’da çözüm sürecinin yarattığı normalleşmeyle birlikte bir ilk yaşandı. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi önünde oturma eylemi yapan anneler, çağrıda bulundukları PKK’den dağdaki çocuklarını istedi. Kürtler şu ana kadar çocuklarını örgütten açık bir şekilde isteme cesaretini gösterememişti. Eylem bu açıdan bir ilk ve yankısı da hızlı oldu.
Annelerin talepleri Türkiye’de bir tartışma da başlattı. Tartışmanın bir tarafında PKK ve Kürt siyaseti, diğer tarafında hükümet yer aldı. Taraflar çocuklar konusunda birbirini sert sözlerle eleştirdi. Hükümet kanadı çocukların kaçırıldığını, Kürt tarafı ise kendi iradeleriyle gittiğini savunuyor.
Ailelerin eylemi sürerken, konunun hafta sonu HDP heyetinin gideceği İmralı’da gündeme gelmesi bekleniyor. PKK lideri Abdullah Öcalan’ın konuyla ilgili vereceği mesaj merakla beklenirken, PKK’nın da bu görüşme sonrası ailelerin taleplerini değerlendirebileceği belirtiliyor.
Peki kamuoyunda yankı uyandıran, çocukları dağda olan annelerin bu eylemini nasıl değerlendirmek gerekiyor? Eylemin çözüm sürecine bir katkısı olur mu?
“Annelerin ikna olması gerekir”
Al Jazeera Türk’e konuşan Kürt yazar Muhsin Kızılkaya, eyleme karşı çıkanlar ve destekleyenler olsa da bu konudaki tavırlarının doğru olup olmadığını tartışmanın gereksiz olduğu düşüncesinde. Kürt yazar, “Biri haklı biri haksız diyorsanız, buna bizim değil annelerin ikna olması önemli” diyerek, son günlerdeki “iradeleriyle gittiler”, “kaçırıldılar” tartışmalarını eleştiriyor.
“Savaş konusunda net bir tavır”
Kızılkaya bu tartışmanın öteden beri devam ettiğini hatırlatıyor ve annelerin eylemiyle ilk kez ortaya çıkan bir gerçeğe dikkat çekiyor:
“Kürt annelerin inisiyatifiyle gelişmiş olan eylem bir ilk. 30 yıllık savaş sürecinde ilk defa böyle bir şey oluyor. Sonuçları ne olur, neye yol açar bilemiyorum ama ben bunu, hayırlı bir şekilde sivil bir inisiyatifin savaş konusunda net bir tavır ortaya koyması olarak görüyorum. Annelerin sayıları her gün çoğalıyor. Çocuklarını istiyorlar. Samimi olan tek şey de bu. Bu eylem, annelerin kendi çocuklarına sahip çıkmasıdır. Annelerin sesine kulak verilmelidir.”
Muhsin Kızılkaya çocuklarla ilgili yaşanan tartışmalardan sonra örgütün bu konuda kendini gözden geçireceğini düşündüğünü belirtiyor ve “Annelerin taleplerini yerine getireceklerini düşünüyorum” diyor.
“Yeni bir durum ve tutum”
Eski DEP milletvekili ve Avukat Sedat Yurttaş'a göre de eylem yeni bir durum ve tutum. Yurttaş "Annelerin, babaların çocuklarını koruma refleksi, iyi yetiştirme hedefi, eğitim almalarını sağlama isteği kadar doğal bir şey olamaz" diyor. Yurttaş bugüne kadar örgüte karşı benzer eylemlerin olmamasının birçok sebebinin olduğunu belirtiyor, barış ortamıyla konunun daha çok tartışılır hale gelmesinin önemini vurguluyor.
“Çözüm sürecine vesile olsun”
Yurttaş, Türkiye’nin temel meseleleri çözülmeden PKK’deki çocuk sorununun da çözülemeyeceğini savunuyor ve annelerin eylemiyle çözüm süreci arasında önemli tespitlerde bulunuyor:
"Çözüm sürecinin derinleştirilmesi, sonuca götürülmesi için çok önemli bir sebep olarak görülmeli. Bu aynı zamanda çözüm sürecinden geri dönüşün olmayacağı, olmaması gerektiğini de bize öğretiyor. Gerçekten çözüm sağlanırsa, hiçbir çocuğun böyle bir tercihte bulunmayacağı, böyle bir annenin de böyle bir acıyı yaşamayı hak etmediğini düşünüyorum. Dağa gidişin sebeplerinin kalıcı bir şekilde ortadan kaldırılması gerekiyor. Mesele üzerinden sanki herkes aldatılarak, kandırılarak, etki altında bırakılarak götürülüyor algısı da son derece yanlış.
Çevremizden, sokağımızdan biliyoruz. Çocuklar da geleceğe ilişkin umutlarını tükettiği zaman gidiyorlar. Geleceğe ilişkin umutların yeşereceği bir sivil alan yaratmak gerekiyor. Toplumsal olaylarda polisin orantısız şiddeti de aynı zamanda gidişlerde teşvik edici oluyor. Bu yüzden gerçekten hükümete, parlamentoya, siyasi partilere, şüphesiz BDP ve CHP’ye de çok büyük bir görev düşüyor. Toplumun temel sorunlarını çözecek adımlarını parlamento bir an önce atmalıdır. Örgüte de görev düşüyor. Örgüt Cenevre Savaş Hukuku'na uygun davranacağını beyan etmişti. Tartışmaları değerlendirdiklerini düşünüyorum. Savaşa çocukları bulaştırmayacak bir strateji, bir örgütlenmeye karar verilmesi gerektiği kanaatindeyim.”
“30 yıllık çatışmalı sürecin sorunu”
Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi ise, örgütteki 18 yaş altındaki çocukların 2014 yılının değil, 30 yılı aşkın çatışmalı sürecin bir sorunu olduğunu hatırlatıyor. Elçi çocuk haklarının yaşamın her alanında ihlal edildiği gibi çatışma alanlarında yer almalarıyla da ihlal edildiğine dikkat çekiyor. Oturma eylemi yapan annelerin, çocuklarının yaşamından endişe etmelerini ve acılarını paylaştığını dile getiren Tahir Elçi, “Ailelerin mağduriyetleri ve demokratik hakları çerçevesinde eylem yapmalarını demokratik bir hak olarak görüyorum” diyor.
“Siyasi istismara yol açmasın”
Elçi oturma eyleminin, annelerin insani taleplerinin siyasal istismara yol açmasını ve bu eylemden siyasi çıkar ummayı da doğru bulmadığını belirtiyor:
“Bunun, siyasal tartışmalara, münakaşalara konu edilmemesi gerekiyor. Aileler böyle bir acılarını demokratik tepkileriyle kamuoyuyla paylaşmışlardır. Bu eylemlerin, kamuoyunda yaşanan tartışmaların elbette örgüt üzerinde etkisi olmayacağını da düşünüyorum. Bir hukukçu olarak beklentimiz, umudumuz, talebimiz 18 yaşından küçük çocukların hiçbir şekilde silahlı ve çatışmalı alanlarda yer almamasıdır. Tüm çocukların ve gençlerin silah bırakarak, demokratik siyasete katılmalarının yasal ve fiili imkanlar yaratılması ve demokratik çözüm sürecinin başarıya ulaşmasının bir an önce sağlanmasıdır. Önemli olan bu vesileyle, bir daha silahların devreye girmeyeceği, bu sorunun barışçıl yollarla çözülmesi. Bunun için bunun tedbirleri üzerinde odaklanılması gerektiğini düşünüyorum.”
Al Jazeera
HABERE YORUM KAT