1. YAZARLAR

  2. Abdurrahman Dilipak

  3. Anladıkları dilden!
Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Yazarın Tüm Yazıları >

Anladıkları dilden!

03 Eylül 2011 Cumartesi 01:19A+A-

Anlamıyorlar, ya da anlamak istemiyorlardı.

Sonunda Davudoğlu’ndan anladıkları dilden bir cevap geldi: İlişkiler ikinci katip düzeyine indirilmiştir, bunun dışındaki tüm görevliler ülkelerine gönderilecek. Askeri anlaşmalar askıya alındı. Türkiye Doğu Akdeniz’de seyrüsefer serbestisi için önlem alacak. Gazze ablukasını tanımamaktadır. Uluslararası Adalet Divanı’na götürecek. BM’de girişimlere başlıyoruz. Türk ve yabancı tüm mağdurlara mahkemede destek verilecek.

BM, NATO, RCD ve CENTO gibi örgütler 2. Dünya savaşı galiplerinin çıkarlarını korumak, kurdukları dünya düzenini sürdürmek adına örgütledikleri yapılardı..

Soğuk savaşla birlikte bu dönem bitti. Artık AB var, NATO üyesi bir Rusya var, Sosyal Kapitalizme geçen bir Çin var. Yükselen bir İslam dünyası var..

Yeni dünyayı açıklayan kavramlar değişti. Şimdi sıra kurumlarda..

İsrail diye bir devlet hiçbir zaman varolmadı aslına.. İsrail, ABD ve İngiltere’nin birlikte İslam coğrafyasının kalbine sapladıkları bir hançerdi.. Batının çıkarlarını korumak adına örgütlenen bir Truva atı idi. Bir ileri karakol, bir sıçrama tahtası, siyasi bir üs’tü adeta.. Bu işin kotarılması için Siyonistler taşeronluk yaptılar.. Hitler Siyonistlerin, Yahudileri Filistin’e sürmek için kullandıkları kanlı bir sopa idi sanki.. Kudüs, Yahudi din adamlarının dilinde cennete açılan bir kapı idi, faşizmin cehennemi karşısında.. Berlin “ölüm”ün adresi idi, Kudüs ise “hayat”ın..

Osmanlı İmparatorluğu yıkılırken, bu plan hazırdı zaten..

Yeni Laik Türkiye Cumhuriyeti, Yeni İsrail’in koruyucusu olacaktı.. Ama artık ne eski ABD eski ABD, ne AB eski parlak günlerini yaşıyor.. Yeni Rusya, eski SSCB değil.

İsrail bugüne kadar rüzgar ekti, şimdi fırtına biçecek..

Sorun Museviler, daha doğrusu bir dinin mensupları ve bir halk değil, sorun bir terör çetesini devletleştirme çabası. İsrail bu haliyle bir terör üssü gibi duruyor bölgede. İlk günden beri kan dökmeye devam eden bir terör üssü..

Bu terör çetesi sadece Müslümanları, Filistin halkını değil, belli bir siyasi düşünce, ideolojik bir akım bir dinin mensuplarını acımasızca kontrolüne alarak, onları sekülarize ediyor ve kendi derin planları için onları kullanıyor.. Yahudi halkı ve Musevilerin de İsrail zulmünden kurtarılması gerekiyor ve bu anlamda yeni yeni Yahudi örgütleri ortaya çıkmaya ve seslerini yükseltmeye başladılar..

Gelinen nokta İsrail için sonun başlangıcı. Kuzeyde Türkiye, Güneyde Mısır İsrail’in iki korkulu rüyası.. Mısır son sınır olayından sonra Sina konusunu tekrar gündeme almaya hazırlanırken, Kuzeyden Türkiye, Mavi Marmara olayı ile ilgili olarak İsrail’e karşı politikasını sertleştirmeye hazırlanıyor.

Türkiye’nin İsrail’e karşı ajandasında sadece Mavi Marmara yok. Kudüs’ün statüsü de var, Gazze de var, Filistin’in geleceği de var. İsrail’de yaşanan İnsan Hakları İhlalleri de var..

Suriye devrimi artık geri dönüşü olmayan bir noktada.. İsrail’in Doğusu da dost bir ülke tarafından kontrol edilmiyor.. Hizbullah Lübnan’da iktidar ortağı. Şu anda ılımlı gibi gözüken bir tek Ürdün var, ama zaten Ürdün halkının çoğunluğu Filistin asıllı..

Filistin içindeki dağınıklık da sona ermek üzere..

Türkiye komşuları ile “sıfır sorun” politikası uygularken, İsrail bu anlamda tam anlamı ile iflas etti. Sorunu olmayan tek bir komşusu bile yok.. Yalnız ve çaresiz.

İsrail, İran konusunu kullanarak Suudi Arabistan ile yakın ilişkiler kurmaya çalışıyor ama, bu ilişkinin ne İsrail’e ve ne de Suudilere bir faydası olacak. Aksine her iki taraf da İslam dünyasının öfkesini çekecektir.. Bu durumda İran muhtemelen, Suriye’yi kaybederse, sanırım Akdeniz’den deniz gücü ile Lübnan üzerinden Hizbullah ile temaslarını sürdürmeye çalışacaktır..

İsrail köşeye sıkışmış durumda.. Bu stres onları daha da saldırgan hale getirebilir ve İsrail’in maceracı politikaları karşısında anladığı dilden bir cevap gecikecek olursa zarar verici olabilir..

Aslında sadece İsrail’in varlığını değil, BM ve NATO’nun varlık ve yapısını da, uluslararası mevcut ekonomik, sosyal, kültürel, siyasi ve mali, finansal düzeni de yeniden masaya yatırmanın zamanı geldi de geçiyor bile..

Kuşkusuz diplomasi verileri dünyanın verileri üzerinde yapılacaktır. Türkiye’de nasıl bir derin devlet gerçeği varsa, dünyadaki derin devlet gerçeğini de görerek, ona göre hareket etmemiz gerekiyor..

Önümüzde zorlu bir süreç var.. Madem Pandorossa’nın kutusu açıldı, durmak yok, yola devam..

Her kişi, topluluk, ülke ve iş için takdir edilen bir zaman vardır.. Sonunda her şey olacağına varır.

Selâm ve dua ile..

YENİ AKİT 

YAZIYA YORUM KAT

1 Yorum