Ankara'da Sabah Namazında Mısır İçin Toplandılar
Ankara'da sabah namazında bir araya gelen Müslümanlar Mısır diktasını protesto etti.
İHH Ankara Şubesi tarafından Cuma günü sabah namazında Hacıbayram Veli Camii’nde dua ve basın açıklaması yapıldı. Sabah namazı sonrası avluda toplanan Müslümanlar “Suriye’de Mısır’da, Direnişe Bin Selam!”, “Darbeci Firavunlar Döktükleri Kanda Boğulacaklar!”, “İslami Hareket Engellenemez!” yazılı dövizleri açarak Mısır diktasını protesto etti.
İHH’dan Zeynel Abidin Özkan’ın okuduğu basın açıklaması metninde idam kararlarının hukuksuzluğuna dikkat çekildi. Mısır diktasının para cezaları ve hapisle halkını korkutamayınca idam yoluna başvurduğu belirtilen açıklamada bunun sistemlerin devamı adına emperyalistlerin neler yapabileceğinin trajikomik bir örneği olduğunun altı çizildi.
Basın Açıklaması metni:
2010 yılında Tunus’ta Muhammed Buaziz’nin ülkedeki sosyal adaletsizliği ve baskı rejimini protesto etmek amacıyla kendini yakması ile başlayan ve uluslararası nitelendirme ile arap baharı olarak adlandırılan süreç Libya, Mısır, Suriye başta olmak üzere Kuzey Afrika ve Orta Doğu ülkelerine sıçrayıp büyüyerek devem etmiştir. Yıllarca batılı ülkelerin taşeronluğunu yapan idareciler eli ile yönetilen bu ülkelerin ortak özellikleri baskı ve zulümle iktidarların halka dayatılması, halkın her türlü meşruu isteklerinin yok sayılması, halkların dini ve kültürel kodlarını yok edip dezenformasyona tabii tutarak sözde batılı bir model oluşturmak olmuştur. Bu meyanda halk; ezilmesi gereken cahiller topluluğu olarak görülmüş ve her türlü baskı ve zulüm yöntemi meşruu sayılmıştır. Başta Siyonizm, ABD ve AB olmak üzere küresel emperyalist sistemler kurdukları sömürü çarkının devamı ve kendilerine alternatif yönetim şekillerinin zuhur etmemesi adına tüm mazlum coğrafyalarda olduğu gibi bu ülkelerde de maddi ve manevi tüm imkânları ile uşakları mesabesinde olan bu ülke yöneticilerini her şart altında desteklemişlerdir.
Uzun yıllara sair halklarda biriken öfke, Buazizi’nin yakmış olduğu ateşle adeta patlayan bir bomba etkisi yapmış, sarsılmaz olarak görülen rejimler yıkılmış ve vahşi diktatörler ise acıklı bir konuma sürüklenmişlerdir. Bu duruma hazırlıksız olarak yakalanan küresel emperyalistler propaganda mekanizmalarını devreye sokarak perde önünde halk ayaklanmalarının arkasında uluslararası güçlerin olduğu yalanını yayarak devrimlere olan desteğin önünü kesmeye çalışırlarken perde gerisinden de ayaklanmalar sonrası kendilerine hizmet edecek güçleri devşirme çabası içerisine girmişlerdir.
Bu durumun en somut örneği Mısır olmuştur. 30 yıllık iktidarında siyonizm ve emperyalizme hizmette kusur etmeyen Hüsnü Mübarek ani gelişen halk ayaklanması ile 2011 yılında batılı dostlarının telkinleri ile yetkilerini yine hizmette kusur etmeyeceği düşünülen orduya ve Anayasa Mahkemesine devrederek iktidardan el çektirilmiştir. 2012 yılında gerçekleştirilen seçimlerde yoğun bir şekilde uygulanan uluslararası propagandaya rağmen laik ve batıcı kadrolar hezimete uğramış ve halkın %52’sinin tercihi ile İslami kesimin desteklediği Özgürlük ve Adalet Partisi iktidara gelmiş ve Muhammed Mursi ülkenin halk tarafından seçilmiş ilk cumhurbaşkanı olmuştur. Seçimlerden hemen sonra İhvan-ı Müslimin’in Batılı emperyalist devletlerin taşeronu olduğu propagandası devreye sokularak halklar nezdinde İhvan özelinde Müslümanlar itibarsızlaştırılmaya çalışılırken ülke içinde ise şeriat getireceği söylentisi ile liberal, laik ve seküler batı yanlıları ile ülke nüfusunun %9’una tekabül eden Hıristiyanlar sokak olaylarına teşvik edilmiştir. Bu olayların akabinde Genel Kurmay Başkanı Abdulfettah el Sisi öncülüğünde ordu darbe yaparak yönetime el koymuş, Muhammed Mursi hapsedilerek bu duruma karşı çıkan binlerce kişi şehit edilmiş ve on binlercesi hapsedilmiştir.
Batı bir kez daha ikiyüzlülüğünü göstererek Mısır’da yaşanan bu olaya darbe dememiş aksine Sisi öncülüğündeki darbe yönetimine mali destekte ve silah yardımında bulunarak süreci desteklemiştir. Toplumlara bir yandan özgürlüklerin sözde garantisi olarak gösterdiği demokrasiyi ve seçimleri dayatırken diğer yandan istemediği kişi ve grupların iktidardan gitmesi için her türlü hileye başvurmaktan ve gerekirse ekserler eli ile darbe yapmaktan geri durmamışlardır.
Mısır toplumu seçtiği iktidara sahip çıkmış, “Darbeyi Ret ve Meşruiyete Destek” adı ile emperyalistlerin beklemediği bir tepki ortaya koyarak haklı davalarını 5000’e yakın şehidin kanı ile sulamışlardır. Dokuz ayı geride bırakan Darbe yönetimi her türlü şiddete başvurması ve sözde mahkemeler eli ile halka ağır hapis ve para cezaları vermesine rağmen günlük olarak gerçekleşen kitlesel eylemlerin önüne geçmeyi başaramamıştır. Bu durum karşısında son olarak halka gözdağı olması amacıyla 20 dakika süren göstermelik bir mahkemede “Şiddete Teşvik Suçlamasıyla” 529 kişiye idam cezası verilmiştir. Bu karar hiç şüphesiz hukuk ve insanlık tarihine kara bir leke olarak geçecektir. Bu durum Küresel emperyalistler ve yerli işbirlikçilerinin sistemlerinin devamı uğruna neler yapabileceklerinin trajikomik bir örneğidir. Maalesef küresel medyanın ve yerli işbirlikçilerinin görmezden gelmesi ve toplumların duyarsızlığı sonucu bu karara yeterince tepki verilmemiştir.
Buradan bir kez daha seslenerek diyoruz ki; maskeli darbecileri ve arkasındaki küresel güçleri çok iyi tanıyoruz. Bulunduğumuz her türlü zeminde yüzlerinizi deşifre edeceğiz. İnsan Hakları, özgürlük ve demokrasi söylemlerinizin helvadan yapılmış birer put olduğunu ve gerek gördüğünüzde hiç çekinmeden bunları yiyebileceğinizi ortaya koyacağız. Baskı ve zulümleriniz gelmesinden korktuğunuz şeyi sizden uzaklaştırmayacaktır. Pek yakında mazlum halkların kurduğunuz kâğıttan zulüm ve sömürü sistemlerini yerle bir ettiğini göreceksiniz. İktidar hırsı ile kafalarını kuma gömmüş halkı Müslüman olan idarecilere diyoruz ki, ahir ömrünüzde hayırlı bir iş yapın ve bu zulme karşı durun, yapa bilirseniz bu tavrınız sizinle halkınız arasındaki duvarları ortadan kaldıracaktır. Birleşmiş Milletler, İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Birliği başta olmak üzere yaldızlı isimlere sahip kurum ve kuruluşlar bu idam kararları karşısında daha ne kadar dilsiz şeytanları oynayacaksınız. Bu vurdumduymazlığınız halklar nezdinde olmayan itibarınızı dahada bir perçinleyecektir.
İnsaf ve vicdan sahibi tüm insanlara seslenerek diyoruz ki; ses verin, insanlık adına ses verin, tarihe olan şahitliğiniz adına ses verin, mazlumlar adına ses verin. Sessizliğinizin zalimleri daha da bir cesaretlendireceğini ve dünyanın daha da bir yaşanmaz yer haline geleceğini unutmayın.
Son olarak Müslüman toplumlara diyoruz ki; “Zulüm karşısında susan dilsiz şeytandır.” Rabbimize karşı olan sorumluluğumuzun ve topluma karşı olan şahitliğimiz adına, üzerimizdeki ölü toprağını silkeleyerek Rabbimiz Allah’tır diyen ve bu sebebten dolayı cezalandırılmak istenen mazlum ve izzetli kardeşlerimiz için ayağa kalkma vaktidir. Aksi takdirde hesap gününde Rabbimizin hesabı çetin olacaktır.
“Zalimler için yaşasın cehennem.”
İHH ANKARA
HABERE YORUM KAT