Ankara’da da Özgür-Der Şubesi Açıldı
İslami mücadelede yeni bir halka olma amacıyla Ankara'da Özgür-Der şubesi açıldı.
HAKSÖZ-HABER
Özgür-Der Ankara Şubesi, Necip Fazıl Salonunda gerçekleştirilen bir programla açıldı. Açılış programında Abdurrahman Dilipak, Turan Kışlakçı ile Hamza Türkmen’in konuşmacı olarak katıldığı “Ortadoğu’daki İslami Yükselişler ve İntifadalar” konulu bir panel yapıldı.
Diğer il ve ilçelerde bulunan Özgür-Der şubelerinden konuklarının yanı sıra Ankara’dan da yoğun bir katılımın olduğu programın sunuculuğunu Emre İsaoğlu yaptı.
Yusuf Dursun’un okuduğu Kur’an-ı Kerim ve mealinin ardından Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya selamlama konuşmasında; Özgür-Der Ankara Şubesinin açılışının kardeşliği artırıcı hayırlı amellere vesile olması dileğinde bulunduktan sonra Ortadoğu’da ve özellikle Özgür-Der Diyarbakır Şubesinin organize ettiği Kurban Organizasyonu vesilesiyle gittiği Suriye’deki gelişmelerle ilgili gözlemlerini aktardı.
Daha sonra Özgür-Der Ankara Şube Başkanı Abdurrahman Çeliker kısa bir açılış konuşması yaptı. Çeliker, konuşmasında Özgür-Der hakkında kısa bir bilgi verdikten sonra Suriye Direnişi ve Müslümanların tutumuna değindi.
Ortadoğu’daki intifadalar ve Özgür-Der’in tanıtıldığı sinevizyonun ardından Halit Çağdaş’ın oturum başkanlığını yaptığı panele geçildi.
Panelde ilk olarak Abdurrahman Dilipak söz aldı. Dilipak, “Yeryüzünün tamamından sorumluyuz. İnananların ilgi alanına girmeyen tek bir nokta yoktur yeryüzünde. Her bir insandan sorumluyuz. Ahirette her koyun kendi bacağından asılmayacak. Yaptıklarımızdan ve yapmadıklarımızdan, söylediklerimizden ve söylemediklerimizden sorumlu olacağız. Kendi dünyalığımızın peşinden koşarken, çocuklarımızın rızkı için çalışırken dünyadaki 300 bin aç çocuğun da bizim çocuklarımız olduğunu unutmayacağız.” sözleriyle başladığı konuşmasında Müslümanların kendilerini yeniden gözden geçirmesi gerektiğini ifade etti.
Dilipak, konuşmasını, “Coğrafyamızdaki değişim hemen bugünden yarına birkaç yılda gerçekleşebilecek bir süreç değil. Ve kolay de değil. Zor olacak, zahmetli olacak. Ve uzun bir zaman alacak. Suriye’deki süreç bunun ne kadar zor ve zaman isteyen bir mücadele olduğunu gösteriyor. Sadece Suriye yok. Arabistan var, Ürdün var ve daha pek çok belde var. Sadece Biladi'ş-Şam dediğimiz bölgede bugün 5 devlet var. Bizim mücadelemiz sadece bu bölge ile de sınırlı değil. Biz dünyanın ıslahına talibiz. Bu sebeple sabırlı olmalıyız. Aceleci olmamalıyız.” sözleriyle sona erdirdi.
Daha sonra söz alan Turan Kışlakçı ise İslam dünyasındaki mücadelelerin sonradan ortaya çıkan mücadeleler değil tarihi kökleri olduğunu ve hemen hepsinde bu tarihi arka planın şimdi daha belirgin hale geldiğini ifade ederek başladığı konuşmasını İntifada hareketlerinin başladığı ülkelerden örnekler vererek sürdürdü.
Kışlakçı, konuşmasını, Müslümanların kendi coğrafyalarına yabancı olmamaları gerektiği gerçeğinden hareketle Hasan El-Benna’nın kütüphanesinde İslam dünyasının değişik bölgeleriyle ilgili kitapların varlığından söz ederek “O kitapları görünce gerçekten çok şaşırdım. O yıllarda Hasan El-Benna diğer coğrafyalardaki Müslümanlarla ilgili malumata sahip ve hemen hepsinin nasıl bir ahval içerisinde olduğunu biliyor. Bizler de işte bu bilinçle Müslüman kardeşlerimizle irtibatlar kuracak, geliştirecek şekilde diğer bölgelerden haberdar olmak, onların mücadelelerine katkıda bulunmak zorundayız.” ifadeleriyle sona erdirdi.
Panelin son konuşmacısı Hamza Türkmen; “Hepimiz 2 seneden beri heyecanla veya tartışarak takip ediyoruz. Ve Ortadoğu ayağa kalkıyor. Bu insanlığın uyanış ve Müslümanların diriliş rüzgarıdır. Bize düşen de en azından bu İslami diriliş rüzgarının kaynağını ve istikametini kavramak, hikmet olarak gördüğümüz doğruları ile bütünleşmek ve dayanışmamızı çoğaltmak olmalıdır. Tahrir Meydanı’nda ortaya konan ŞURA içtihadı formu yaygınlaştırılmalıdır; taklitçilik, sığınmacılık ve korku duvarları aşılmalıdır.” diyerek başladığı konuşmasında Ortadoğu’da başlayan direniş hatlarının belirleyici konumunda Müslümanların olduğunu ve bu nedenle bu hareketleri İntifada çerçevesinde değerlendirmek gerektiği üzerinde durdu.
Türkmen, konuşmasını, “Asıl olan bu geçiş sürecinde vahye uygun İslami bir yönetim modeline / ekonomik üretim-tüketim alternatifine / ve yeni bir medeniyet inşasına götürecek nitelikli insanlarımızı yetiştirmek ve kitlenin bilgisini, imanını ve adanmışlığını geliştirebilmektir. Bize de Türkiye’de düşen tevhit – adalet – özgürlük mücadelesini yükseltebilmek, kendimize özgür alanlar açıp birlikteliğimize tanıklık edeceğimiz tebliğimizi yaygınlaştırabilmektir. Şimdi Mısırlı, Tunuslu, Suriyeli Müslümanlar bu imtihanı konuşmaktan öte, yaşayarak sınav veriyorlar. Tüm imkansızlıklar içinde Ortadoğu intifadası ve Suriye direnişi inanç ve azim dolu kararlılıkla bize ve tüm ıslah kökenli İslami çabalara ümit ve örneklik oluşturuyorlar.” ifadeleriyle tamamladı.
Program Emre İsaoğlu’nun teşekkür konuşmasıyla sona erdi.
Fotoğraf: Murat Kurt
HABERE YORUM KAT