Anayasa Mahkemesi’nde iki asker olduğunu biliyor musunuz?
Maça hep 3-0 geride başlatılıyoruz. Daha maç başlarken, 0-0 ile değil, 0-3 olarak başlatıyorlar, sonra da “Ama siz yenilmeyi hakketmiştiniz” diye ahkâm kesiyorlar.
Meslek lisesi mezunlarına uygulanan katsayı adaletsizliği de benzer mantıkla yapılan bir operasyon..
Anayasa değişikliği konusundaki girişimleri etik bulmayan söylem de aynı operasyon..
Öyle ki, AKParti içinden TBMMBaşkanı seçilen birisine bile, o söylemi tekrarlatabiliyorlar...
Adaletsizliğe katsayı penceresinden bakarsak, iki lise mezunundan birisinin her doğru cevabına 8 puan, diğerinin her doğru cevabına 3 puna veriyorlar. Sonra da dönüp “Meslek lisesi mezunları, üniversiteye giremiyorlar ki. İHLmezunları başarılı değil ki!” diyorlar.
Parti kapatma davası bağlamında olaya bakarsak, “Dava açıldıktan sonra, kapatma ile ilgili kurallar değiştirilmez ki.. Böyle bir girişim, hukuk sisteminin temelini sarsar. Hatta bu değişiklik girişimi de, ayrıca kapatma sebebi bile olur” diyorlar.
Hemen söyleyeyim, maça 0-3 mağlup başlatılmamış olsak, ettikleri itiraz haklı olarak kabul edilebilir. Gerçekten de, olması gereken bir hukuk sisteminde yaşıyor olsak, adil bir sistem yürürlükte olsa, gerçekten de bir parti için kapatma davası açıldıktan sonra, o konudaki kuralların değiştirilmesini etik bulmak mümkün değildir..
Ama sistem işin daha başında, 3 golü kendi hanesine yazmış, ve öylece maça başlatıyorsa, orada işin gerçeğini de haykırmak zorunludur.
Nedir burada işin gerçeği?
Lafı eveleyip geveleyip; şundan yana, bundan yana konuyu çarpıtmaya, gerçekleri yontmaya hiç çalışmayacağım.
Önceki günlerde, Anayasa Mahkemesi’nin yapısının, 1961 Anayasası’ndaki gibi düzenlenmesini önermiştim.
Bugün daha evrensel bir öneri getireyim..
Olur ya; belki 1961 Anayasası’nda, dünyanın hiçbir yerinde olmayan, lüzumsuz bir sistem önerilmiş, 1982 Anayasası ile de, o gereksiz sistemden vazgeçilmiş olabilir!
1961’de hata edildi ise, illa şimdi de hata etmeliyiz diye bir dayatmada bulunulamaz tabiî ki!
Buyrun, Batı ülkelerinde Anayasa Mahkemesi’nin yapısı nasılsa, Türkiye’deki Anayasa Mahkemesi’nin yapısını da öylece düzenleyelim..
Dikkat buyurun, “AKParti’ye kapatma davası açıldı. Bu davayı düşürmek için şöyle bir düzenleme yapmak gerekir. AKParti’nin TBMM’de çoğunluğu olduğuna göre, o yönde bir değişiklik yapmaya hakkı vardır” demiyorum.
“Hep Batı Batı diyorsunuz ya.. Batı’da bu iş nasılsa, öyle olsun” diyorum.
Medeni Kanun’u Batı’dan alıyorsunuz.
Ceza Kanunu’nu alıyorsunuz.Ticaret Kanunu’nu alıyorsunuz.. Hukuk Usûlü Kanunu’nu alıyorsunuz. Ceza Usûl Kanunu’nu alıyorsunuz..
Hem de virgülüne dokunmadan..
Anayasa Mahkemesi’nin yapısını niçin Batı’dan almıyorsunuz?
Siyasi Partilerin kapatılması prosedürünü niye Batı’dan almıyorsunuz?
Buyurun Anayasa Mahkemesi’nin yapısı da, parti kapatma sebebleri de, Batı’da nasıl ise, öyle olsun.
AKParti’nin istediği gibi değil.. MHP’nin istediği gibi değil. CHP’nin istediği gibi değil... Hukuk sisteminin hemen hemen tamamını ithal ettiğimiz Batı’da bu işler nasıl düzenlenmiş ise, biz de düzenlemeyi öyle yapalım..
Dolayısıyla, “AKParti işine geldiği gibi değiştiriyor” eleştirisi olmasın.. “MHP kendi menfaati doğrultusunda değişiklik öneriyor” tartışması olmasın..
Batı’daki sistemin (değişik ülkelerdeki farklı sistemlerin de ortalamasını alarak) benzerini getirelim, kimsenin de itiraz etmeye yüzü olmasın..
Ondan sonra da, kapatılmayı gerçekten hakkeden bir parti varsa, o da kendisine çekidüzen versin artık..
Makûl olan bu değil mi?
Bu çerçevede, Anayasa Mahkemesi’nin yapısının Batı’da nasıl olduğuna bakarsak, İtalya’sından Almanya’sına kadar, hiçbirisindeki sistem, 1982 Anayasası’na ucundan köşesinden bile benzemiyor..
1961 Anayasası’na benzerlikler var da, 1982 Anayasası’na benzerlik hiç yok..
Kimi ülkede Anayasa Mahkemesi’nin üyelerinin tümünü Meclis seçiyor. Kimisinde ise büyük çoğunluğunu meclis seçiyor.. Ama hiçbir Batılı ülkede, Meclis’in seçtiği Anayasa Mahkemesi üye sayısı, üçte birinden aşağısına inmiyor..
Ya bizde?..
Bizde bir tane bile üye TBMM tarafından seçilmiyor..
Öyle ki; tam bir darbe Anayasası olduğunu isbat edercesine, 11 üyeden birisi Askeri Yargıtay, bir üyesi de Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nden geliyor!
Sizin anlayacağınız, şu an Anayasa Mahkemesi’nin 11 üyesinden ikisi asker!
Şu anki iki asker üyenin, şahısları ile ilgili bir problemim yok.. Hatta birçok konudaki düşüncelerine baktığınızda, hayli özgürlükçü olduklarını da belki söylemek mümkün olabilir.
Ama yine de, standart; askeri standartlara göre..
Dolayısıyla, Türkiye’nin sistemini, partilerin kapanmasını, kanunların iptal gerekçelerini, 11 üyesinden ikisi asker olan bir mahkemeye bırakmak ne derece doğrudur?
Olması gereken, Anayasal sistemin, hukuk sisteminin iktibas edildiği Batı’dan, Anayasa Mahkemesi sisteminin de alınmasından ibarettir.
Türkiye’nin özel durumu vardır diyerek, 7 üye yerine 6’sını TBMM’ye seçtirebilirsiniz. Batı’da asker üye hiç olmadığı halde, bir tane asker üye seçebilirsiniz.
Ama TBMM’ye tek bir üye seçtirmeyecek kadar halkı dışlayan bir yapı, iki asker üye birden olacak şekilde emir komuta zincirini hatırlatacak mevcut sistemi sürdürmenin, artık anlamı olmasa gerek.
AKParti’ye açılan kapatma davası bir vesile sayılarak, bu yanlış sistem düzeltilmelidir.
Bu bir maç değil diye itiraz edilse de, sonuçta görünen o ki; kapatma davaları halkın nezdinde bir maç olarak algılanıyor.
Maça siyasi partilerin 0-3 mağlup başlamalarının önünde durulmalı, makûl ve adil bir sisteme geçilmelidir
Vakit gazetesi
YAZIYA YORUM KAT