1. YAZARLAR

  2. Yıldıray Oğur

  3. ANAP’ın oyunu gördünüz mü Sayın Başbakan?
Yıldıray Oğur

Yıldıray Oğur

Yazarın Tüm Yazıları >

ANAP’ın oyunu gördünüz mü Sayın Başbakan?

02 Nisan 2009 Perşembe 19:33A+A-

1983 seçimlerinde yüzde 45 aldığında, 1987 seçimlerinde yüzde 36 ile ikinci kez tek başına iktidara geldiğinde, hatta 1989 yerel seçimlerinde ilk kez oyları düştüğünde bile kim derdi ki “Türkiye’ye çağ atlatan”, zeki ve ilerici lider Özal’ın Anavatan Partisi 20 yıl sonraki seçimlerde yüzde birin altına düşecek diye.

Turgut Nereye Koşuyor
’un yazarı Emin Çölaşan bile hakkaniyetsiz bulup kestiremezdi bu sonu.

Korkutmak için söylemiyorum. Haksızlık da yapmak istemem size.

Ama oldu.

Bir zamanlar tulum çıkardığı Konya’da sadece üç oy çıktı ANAP’a.

Ve o ANAP bugün tek şubesi Rize’de olan bir Mesut Yılmaz severler kulübüne döndü.

Muhakkak bugünlerde seçimdeki başarısızlığın nedenlerini araştırıyorsunuz. Görüşmeler yapıyorsunuz, raporlar istiyorsunuz, önünüze rakamlar geliyor, danışmanlarınızla konuşuyorsunuz. Kabine ve partide revizyon yapacağınız söyleniyor.

Ama size tüm bunlardan daha faydalı, daha somut, daha gerçek, daha ibretlik bir şeyi tavsiye etmek isterim ben.

Bugünlerde ANAP’ın hikâyesini tekrar hatırlayın Sayın Başbakan.

İdeolojisizliğin, kafa karışıklığının bir partiyi nerelerden nerelere savurduğuna yeniden bir bakın.

“Halka Hizmet Hakka Hizmettir”den uzun ömürlü bir siyasi hareket çıkmadığını görüp, reklamcılarınıza, siyasi danışmanlarınıza “Gücümüz Millet İşimiz Hizmet”le tam olarak ne kastettiklerini sorun.

Oradan buradan aşırdıklarıyla “muhafazakâr demokratlık” diye ortaya karışık bir şey uydurup parti ideolojisi diye yutturan danışmanınızı yanınıza alıp rastgele bir parti teşkilatını arayın ve telefona ilk çıkan kişiye “muhafazakâr demokratlığı” anlattırın.

Belediyeden yanınızda getirdiğiniz sucu, ulaşımcı, elektrikçi dava arkadaşlarınızla “AKP nasıl bir Türkiye istiyor” sorusu üzerine bir tartışma yapın.

MYK toplantısında siyasi şımarıklıklarıyla tarihe geçen Şanlıurfa milletvekillerinizi ya da İslahiye’de başörtülü adayı YSK’ ya şikâyet edecek kadar gözünü hırs bürümüş Antep milletvekilinizi azarlamayı bırakıp bir beş dakika kurmay kadronuzun Kürt sorunu hakkındaki düşüncelerini öğrenin.

Herhalde “TRT Şeş’i açtık, Kürtçe bile konuştuk. Kürtler ne yaptı beni cezalandırdı. Bir de bu yüzden oyları MHP’ye kaptırdık” diye söyleniyorsunuzdur.

Doğrudur, bazı DTP’liler ve milliyetçilikleri kabaran bazı Kürtler, Kürt sorununda Cumhuriyet tarihindeki en ileri adımları atmış, bu adımları, hakkında açılacak muhtemel kapatma davasında gerekçe bile yapılabilecek bir partiye sırf siyasi rekabet yüzünden haksızlık etmekteler.

Muhafazakâr bir partiye “Öcalan’ı serbest bırakmadı, PKK’ya siyasi af çıkarmadı” diye küsmekteler.

Siyasi pedagojiden vazgeçip, Türkiye’de Türklerin de yaşadığını unutarak siyaset yapmaktalar.

Ama bir düşünün; TRT Şeş ile açıldığınız o Kürtler bugün size oy vermezken, 2007’de hem de sorunun çözümü için somut hiçbir adım atmadığınız bir dönemde niye size oy vermişlerdi?

Çözüm konusunda niyetinizin halis olduğunu, onlara bir zararınız olmayacağını düşünmüş olabilirler mi?

Ve şimdi de hükümetinize ikinci adam yaptığınız Türk sağının yaşayan en büyük ismi Cemil Çiçek’in “Türkiye’nin belirli bir bölgesinde DTP’den başka parti kalmadı. Iğdır’ı da aldılar, yani Ermenistan sınırındalar” sözlerinden fışkıran kötücüllüğü önceden hissedip desteklerini çekmiş olabilirler mi?

Ergenekon belgelerinin her köşesinde adı “Paşaların sevdiği adam”, “İyi Kürt” olarak geçen Abdülkadir Aksu’yu partinizin iki numarası yapmış olmanız bir samimiyet krizi yaratmış olabilir mi?

Peki, liberaller niye 22 Temmuz’daki gibi hevesle sandığa gidip size oy vermediler diye hiç düşündünüz mü? Sizce laik merkez sağ seçmeni eski ANAP’lılar, DYP’liler neden hızla CHP’li oluyorlar? Ege’de, büyükşehirlerde hiç tahmin etmeyeceğiniz insanlara size oy verdirten motivasyonu nasıl yitirdiniz? Seçimden sonra sivil anayasa vaadiniz bile niye kimseyi heyecanlandırmadı?

Bunun sebebi 30 yıldır siyasetin üzerine çöreklenmiş Cemil Çiçek, Abdülkadir Aksu, Vecdi Gönül, Melih Gökçek gibi yaşlı, eski, sağcı, statükocu kadrolarla Türkiye’nin demokratikleştirilebileceğine artık kimsenin inanmaması olabilir mi?

Bunun sebebi sizin belediyeden beri tanıdığınız, hapishaneye düştüğünüzde size vefa gösteren, partiniz kurulurken potaya ilk giren dar kadronuzun Türkiye’nin 100 yıllık birikmiş meselelerini taşıyacak gibi durmaması olabilir mi?

Bu dar kadronun siyaseten yapıp edebileceklerinin sonuna geldiğinin, isteseler bile ne enerjilerinin ne de birikimlerinin artık bundan sonrasına yetmeyeceğini görmüyor musunuz?

Görmüyorsanız bir Cemil Çiçek’e bakın bir de dünyaya açılan, AB projelerine başvuran Yozgatlılara, Çorumlulara...

Bir Abdülkadir Aksu’ya bakın bir de Türkiye’nin en çok kitap satılan şehirlerinden biri olan Diyarbakırlılara?

Taha Aksoy, Vecdi Gönül ile İzmir, Melih Gökçek ile Ankara birbirine benziyor mu?

Sizce Rize’de, Nevşehir’de direklere tırmanıp partinizin bayrakları asan gençleri motive eden AK Parti’nin nesidir? Kişi olarak sizin karizmanız mı? Dindar olmanız mı? Yoksa iktidar olmanız mı?

Ve neyse o motivasyon, o gençleri 20 yıl daha o direklere tırmandırır mı?

Sizce bu miadını tamamlamış kadro ve anlayışla 2012’deki seçimlerde Türkiye’ye ne önerebilirsiniz?

Ve düşünün 20 yıl sonra AKP yüzde kaç oy alır?

ANAP’ın oyu mu?

Yüzde 0,8.

TARAF

 

YAZIYA YORUM KAT