Anadolu'yu Suriyeliler ile Türksüzleştiriyorlarmış!
Türkiye'deki tv kanalları izleyici kaybetmenin ve düşünsel yitimin en güzel örnekliğini sergilemeye devam ediyor. Birbirinden garip televizyon yapımlarına alakasız konuklar ve konular dahil edilip ‘televizyon kötü bir şeydir’ söylemi ispatlanıyor.
Fatih Demir / HAKSÖZ HABER
Habertürk ekranlarından yayımlanan “Türkiye’nin Nabzı” programı, isminin hakkını veren yegâne yapımlardan biri! Neredeyse her gün yayımlanan programın haliyle konukları 80 milyonluk nüfus içerisinde tükeniyor.
Yetkin isimler de televizyon programlarından olabildiğince kaçınıyor. Haliyle bu boşluk “Bu da kim?”, “Bunlar nasıl sözler?”, “Bu adam nereden biliyor her şeyi?” denilen isimlerin ortaya çıkmasına ve kişisel görüşlerini hatta argo tabiri ile atmasyon fikirlerini yayması için elverişli bir limana dönüşüyor.
Her şeyden biraz konuşan, ne dediği tam anlaşılmayan, kendi fikirleri ile kimsenin bilmediğini düşündükleri kaynaklara atıfta bulunan isimler, televizyon programlarında adeta şov yapıyor.
1 Ocak 2020 tarihinde yayımlanan ‘Türkiye’nin Nabzı’ programında birbirleriyle alakası olmayan isimler ve konular iç içe geçmiş bir şekilde moderatörün de gaza getirmesi gündemde ara sıra yer alan söylemleri de eklemesi ile beraber program; tartışma, fikir alışverişi, nesnel yorumlamadan çıkıp talk show’a dönüşmüştü. Bugün de benzer programlar yapılması ve videonun tekrar dolaşıma sokulması medyanın geldiği ahvali göstermesi açısından oldukça önemli.
Adı ile müsemma Diyetisyen Canan Karatay, Akademisyen ve ekonomist ünvanlı Ramazan Kağan Kurtoğlu ve Araştırmacı yazar İsmail Tokalak Didem Arslan Yılmaz eşliğinde koyu bir sohbete daldı.
Konu nasıl gelişmiş pek anlaşılmıyor ama bir şekilde Suriyelilere, ırkçılığa ve göçlere gelmiş.
Dr. unvanlı Ramazan Kurtoğlu, “Yıl 1994 çantasını taşımaktan her zaman zevk aldığım hocamla ben çaylak asistanı Cincinnati’ye gittik. Cincinnati’de Alman asıllı ABD’li bir profesörün başkanlık yaptığı bir think thank kuruluşuna gittik. Yemek yerken birden adam döndü dedi ki: “Önümüzdeki 30 yılda 300 milyon Çinli yerinden hareket edecek ve biz bunları Afrika’ya yönlendireceğiz.” Durdu dedi ki: Biliyor musunuz önümüzdeki 30 yılda da Türkiye’nin altından da 90 milyon genellikle Arap İslam coğrafyasından size doğru Balkanlara doğru göç olacak.” Yıl 1994! “Ne yapacaksınız o zaman? 40 milyonu Anadolu’da kalabilir bunun” dedi.
Tam o esnada Didem Arslan Yılmaz araya giriyor “Kim bu profesör? Hangi think thank kuruluşu?” diye soracak diyerek ümitleniyoruz. Ama o da ne! Moderatör yangına adeta körükle koşuyor ve şöyle ekliyor: “Profesör Ümit Özdağ hocanın bir tezi var; Türkiye’ye bir göç mühendisliği yapılıyor diye ve siz onu biraz teyit eder gibi konuşuyorsunuz.”
Dr. Ramazan Kurtoğlu hemen üzerine atlıyor ve diyor ki: “Kesinlikle Bakın! Suriyeli meselesi kesinlikle bir din kardeşliği meselesi değildir. Suriyeli meselesi bir ırkçılık meselesi değildir. Suriyeli meselesi Türkiye Cumhuriyeti devletinin beka ve milli güvenlik meselesidir. Tıpkı endüstriyel gıda, endüstriyel ilaçta olduğu gibi. Bu noktada hocanın dediği, 40 milyonu Anadolu ve Balkanlar’da kalabilir diyor. Bu projenin adı ne biliyor musunuz? Anadolu’yu Türksüzleştirme projesi!”
Irkçı ve muhacir düşmanı hezeyanlar ısıtılıp ısıtılıp tekrar servis ediliyor. Geçtiğimiz yıl yayımlanan programın bu sene de kısa videoları sosyal medya üzerinden paylaşılmaya devam edildi.
Mustafa Şükrüoğlu isimli Twitter kullanıcısı, geçtiğimiz yıl bu vakitlerde aşı ile alakalı bir programda uzman konuğun(!) konuyla alakasız bir biçimde yaptığı Suriyeli düşmanlığıyla bezeli yorumlarını kendi ırkçı söylemlerini de ekleyerek yeniden paylaşıma soktu.
Dr. Ramazan Kurtoğlu'nun yorumlarını, Suriyeli sığınmacıların ne amaçla Türkiye'de bulunduklarına ilişkin bir açıklama diyerek, çok muazzam bir tespit yapılmış gibi sunan kullanıcı, sosyal medyada kendisi gibi düşünenlere adeta Dr. Ramazan Kurtoğlu'nun sözleri ile aradıkları cevabı buldukları mesajını verdi. Bu muazzam tespite göre 3.6 milyon civarı Suriyeli sığınmacının tek amacı Anadolu'yu Türksüzleştirmekti.
Akıl alır gibi değil belki ama ırkçılık kendisini söylem üzerinden üretebilme yeteneğine sahip gibi görünüyor. Başkaları üzerinden söylenen ırkçı lafazanlıklar söyleyeni bağlamıyor diye olsa gerek bu kadar rahat bir şekilde de atılıp tutuluyor!
Programdaki ilgili konuşmanın videosu,
HABERE YORUM KAT