Anadilin cenneti
Eski bir arkadaşım aradı. Mardin'deymiş. Mardin Artuklu Üniversitesi'nin Kürtçe yüksek lisans programı mülakatına katılmış. Arkadaşım, 'Zazaca bir metin tercümesi yapmamı istediler. Sanıyorum olumlu geçti, öyle olursa, cuma günü derslere başlarım.' diyerek telefonu kapattı.
Hemen arkasından tekrar aradı. 'Ya ben çok heyecanlıyım, düşünebiliyor musun bundan on beş, yirmi sene önce üniversitede bir bölüme gireceksin, içerdeki hocalar Kürtçe konuşacak, Zazaca bilecekler, iyi Kürtçe için mülakata alınacaksın. Nasıl bir şey bu? Herhalde cennet böyle bir yer. Mardin'de cennetteyim.'
Sonrasında, yaşadığı heyecanı batıda nasıl paylaşamadığını da anlattı. Başkent'te görevli olduğu okulda, müdür dahil hiçbir arkadaşına, Kürtçe yüksek lisans programı mülakatına gittiğini söyleyememiş bile. Sorsalar, yabancı diller sınavına gittiğini söyleyecekmiş. Kürtçesini geliştirmek isteyenler için cennet şimdilik doğuda. Hatta sadece Mardin'de. Batı üniversitelerinde benzer programların açılması ne kadar sürer kim bilir?
Arkadaşım Tuncelili. Yani Dersimli. Yakından tanıdığım ailesi, acılar çekmiş, cefakâr bir aile. Akrabalarından dağda olan da var, o uğurda hayatını kaybeden de.
Arkadaşım yuvasını, çocuklarını düşünen başarılı bir öğretmen. Kardeşleriyle yaşadığı Başkent'te, yaşanan her kaybı kendi hanesine yazacak kadar iki topluma bağlı biri. Kanın duracağı, ölümlerin olmadığı bir ülke hayalini hep paylaşıyor. Kürtçe öğrenme ısrarı biraz da bundan. Dilin barışı inşa edeceğine inanıyor çünkü. Aile içinde konuştukları Zazaca için yollara düşüp Mardin'e gitmesini bu hasretle açıklıyor. Ankara'da aynı imkân olsa tercih edermiş. Ama şimdilik o hayali Mardin karşılıyor. Bu imkânın verilebildiğini görmekten şaşkın; Kürtçenin yüksek lisans eğitim dili olması için dağa çıkmak gerekmiyormuş demek ki!
Referandum sonrasındaki güvenli ruh halinin etkisiyle anadil tartışması gündemin merkezine oturdu. Silahların susmasından daha öncelikliymiş gibi anadil konusu konuşuluyor. Bu durum çok anlaşılır; çünkü dağa giden yolu döşeyen en önemli sebep Kürtçe yasağından doğan duygusal kırılmalardı. Kürtçenin kullanımından doğan sorunlar o nedenle Kürt sorunundan ayrışamıyor.
Kürtçe ile ilgili en son konuşulması gereken teknik ayrıntıların bile tartışılıyor olması ciddi bir gelişme. Bu açıklıkta konuşmanın normalleşme getireceği ortada.
Mesela şu aralar dillerden düşmeyen anadilde eğitim ve anadil eğitimi farkı bile aslında ne kadar yol aldığımızı gösteriyor. Sofistike düşünme yöntemlerini bilen bazı köşeciler, kibirlerini, ırkçılıklarını gizlemeyi deneyerek anadilde eğitimin sakıncalarına değiniyorlar.
Aslında bu karmaşık argümanlara hiç gerek yok. En başta şu ortaya konulsa, önerilenin ne olduğu daha net anlaşılır; anadil eğitimi temel hak mıdır değil midir? Buna verilecek cevap pozisyonları netleştirir. Fikirler ancak böyle açıklık kazanır. Dil eğitiminin teknik imkânsızlıklardan doğan sakıncaları, zorlukları olabilir -bunca ertelenmiş bir sorunla muhatap olan her devlet zorlanırdı- ama bu zorluklar yasağın sürmesi ön kabulüne daha ne kadar sebep gösterilecek? Kürtçenin Türkçe karşısındaki dezavantajlı konumu, o hakkın edinilmesine daha ne kadar engel teşkil edecek!
Cengiz Çandar dünkü köşesinde haklı olarak Türkçenin onurunu kurtarmaktan söz etti. Ben de şunu sormak istiyorum; bütün zorluklarına ve meşakkatine rağmen, milyonlarca insanın konuştuğu bir dil, politik de olsa bir hak talebine konu oluyorsa onu durdurmanın yolu yasaklar mıdır?
Velev ki eleştirildiği gibi söz konusu talep politik olsun. Sonuç değişir mi? Özellikle hakkın konusu dil ise politik alana çekildiği andan itibaren talebin büyüyeceği aşikar değil mi?
Cenneti kendi dilinde düşünen insanın mutluluğunu ertelediğiniz yetmez mi?
ZAMAN
YAZIYA YORUM KAT