Ana haber bültenlerinin sorunlu "habercilik" anlayışı!
Ali Osman Aydın, Türkiye'de en çok izlenen programlar arasında bulunan ana haber bültenlerinin mahiyetini sorguluyor.
Ali Osman Aydın / Yeni Akit
Şiddet haberleri!
Bu köşeden o kadar çok yazdık ki, sayısını hatırlamıyorum. Olsun. Birilerinin dikkatini çekene kadar tekrar etmeye devam edeceğim.
Ailelerin ekran başında olduğu, sosyal medyanın etkisine karşı hala geniş kitlelerce izlenen haber bültenlerinde inanılmaz yoğunlukta bir şiddet var.
İnsanların güvenlik duygularını zedeleyen, izleyende paranoya oluşturan, karamsarlık aşılayan, “artık bu ülke yaşanmaz hale geldi” izlenimi veren bir şiddet sunumu bu.
Birlikte düşünelim...
Cinayet, tecavüz, taciz, gasp, intihar, dolandırıcılık, hırsızlık ve cinnet içerikli olayları neden bilmemiz gereksin ki?
Şiddet olaylarını yaymanın, tekrar tekrar haberleştirmenin, görüntülerini paylaşmanın toplumsal cinneti artırmaktan başka etkisi olmadığını düşünebilirsiniz, ama var!
Mesela haber bültenleri şiddet haberlerini verdikçe daha yüksek reyting alıyorlar.
Daha çok izlenme, daha çok reklam geliri demek... Bu da haber bültenleri arasında “şiddetli” bir rekabet anlamına geliyor!
Bir örnek vereyim.
20 Ağustos Pazar günü, Masterchef Turkiye All Star programı o günün en çok izlenen programı olmuş. Ne beklersiniz, 2’inci sırada şöhretli oyuncularla dolu bir dizi yer alsın, değil mi? Çünkü bölüm başına milyonlarca lira harcanıyor dizilere...
Ama öyle değil!
2. sırada Fox TV Ana haber var.
Show Ana Haber ise 8’inci olmuş.
Türkiye’de en çok izlenen 10 program içerisinde her gün en az iki haber bülteni var. Bazen ülke gündemine göre bu sayı 4 – 5 olabiliyor.
En çok izlenen ilk yirmi, otuz programda kaç haber programı vardır siz düşünün.
Yani çok düşük bütçeli haber bültenleri, astronomik bütçeli dizilerle yarışıyor ve genellikle de yeniyorlar!
Haber programlarının artık bildiğimiz anlamda “haber” vermekle, bilmesi gerekenlerle ilgili toplumu bilgilendirmekle bir alakaları yok.
Bildiğimiz türde haber, bu programların küçük bir yüzdesini oluşturuyor.
Sonrası adeta bir korku tüneli!
Haber bültenleri gerçekten tüyler ürpertici görüntülerle dolu.
Daha doğrusu, haber bültenleri artık bu korkunç ve vahşi görüntüleri yayınlamak için yapılıyorlar.
Türkiye’nin her yerinden, birbirinden fantastik vahşet haberleri özenle seçilip, sunuluyor seyirciye. Türkiye’de istedikleri vahşilikte görüntü bulamazlarsa, bakıyorsunuz, Çin’den, ABD’den, Kolombiya’dan şiddet görüntüleri yayınlıyorlar. Daha da bulamazlarsa MOBESE’lerin kaydettiği kaza görüntüleriyle dolduruyorlar bülteni.
Hayret ediyorsunuz, dehşete düşüyorsunuz, çocuğunuz yanınızdaysa kanalı değiştirmek zorunda kalıyorsunuz, çünkü gördükleriniz yenilir yutulur gibi değil, ama izleniyor!
Almanya’da yaşayan bir yakınım kızlarının haber bültenlerindeki dehşet görüntülerinden dolayı Türkiye’ye gelmek istemediklerinden bahsetmişti. Türkiye’ye düşman olsanız haberlerden daha etkili bir karalama kampanyası bulamazsınız. Sokaklarında insanların infaz edildiğine dair görüntülerin gün boyu yayınlandığı bir ülkeye kim gönül rahatlığıyla gelmek ister?
“Gece Yarısı Ekspresi” bu kampanyanın yanında hiç kalır... Fakat Gece Yarısı Ekspresi’ni yapanlar Türkiye düşmanlarıydı, ya haber bültenlerini hazırlayanlar?
Haber bültenleri, sadece toplumu tımarhaneye çevirmek gibi bir zarara yol açmıyor anlaşılacağı üzere, aynı zamanda ülkenin yurt içi ve yurt dışındaki imajını da inanılmaz derecede bozuyor.
RTÜK, 2022’de yaptığı yazılı açıklamada: “Çeşitli iletişim kanalları üzerinden ya da sosyal medyadan elde edilen amatör kayıtları veya MOBESE görüntülerini hiçbir süzgeçten geçirmeden yayınlamak hiç bir etik değere sığmaz. Reyting kaygısı asla insanlık onurunun önüne geçmemelidir.” demişti.
İyi, hoş, güzel de sevgili RTÜK, reyting kaygısı şiddet haberleriyle insanlık onurunun önüne geçip toplumu esir alalı çok oldu.
Açıklamanın devamında şunlar söyleniyor: “Cinayet, kavga ve kötümser olayları haberleştirmek ve bu görüntüleri hiçbir elemeden geçirmeden olduğu gibi yayınlamak hem ülkemize hem de milletimize büyük bir haksızlıktır.
O halde bu “haksızlığa” RTÜK neden göz yumuyor?
“Televizyonlarda bu kadar yoğun olarak karşımıza çıkan şiddet, maalesef toplumun tamamını kuşatmış gibi gösterilmekte ve insanların yaşamındaki güvenlik algılarını değiştirmektedir.”
Bugün ülkede, sokakta dolaşan insanlar kendini güvende hissetmiyorsa bunda başta haber bültenlerinin oluşturduğu algının payı çok büyük. Dizi filmlerin, Müge Anlı tarzı gündüz kuşağı programlarının etkisini elbette hafife almıyorum. Bunlar ve haber bültenleri şiddet zincirinin birbirine bağlı halkaları... Her birinin rehabilite edilmesi gerekiyor.
“Televizyonda şiddeti göstermeseniz ne olur, internette var”, diyenler olabilir. Bu kişiler kısmen haklı da olabilirler. Ama hala geniş kitlelerin haber ihtiyacını karşıladığı televizyonu nezih bir yer haline getirmenin topluma iyi geleceğini düşünüyorum. Şiddetin kanıksanması, sıradanlaştırılması, onun yaygınlaşmasını da kolaylaştırıyor.
Bunun için yasaları çalıştırmak gerekiyor.
Zaten RTÜK yasaları çalıştıracağını da taahhüt etmiş açıklamasında:
“Şiddetle alakalı özellikle haber bültenlerindeki bu özensiz yayınlar, 6112 Sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun'un yayın ilkelerinin sıralandığı 8.maddesinde yer alan ‘Yayınlar, şiddeti özendirici veya kanıksatıcı olamaz.’ ilkesi çerçevesinde titizlikle takip edilecektir.
Bu bilgilendirme, yayıncılarımıza son kez ikazımızdır.”
2023’teyiz. “Son ikazın” üzerinden tam bir yıl geçmiş. Haber dilinde, içeriklerinde herhangi bir değişiklik yok. Haberler tam gaz şiddet yayınlamaya devam ediyorlar.
Yani, 6112 sayılı yasaya göre suç işliyorlar. RTÜK’te olup biteni bizim izlediğimiz gibi izliyor!
Bu haber anlayışı durdurulmak zorunda.
Ta Binali Yıldırım’ın Başbakanlığı döneminde haber bültenlerinin reyting değerlendirmesinden çıkarılması gündeme gelmişti. Başbakanlık tarihe karışalı yıllar oldu ama haber bültenleri reyting listesinde durmaya devam ediyor.
HABERE YORUM KAT