Amerika’nın Yeni Partner ve Hedefleri
Suriye ve Irak’ta giderek tırmanan katliam ve yıkımlarda Amerika’nın kimlerle iş tuttuğu da nasıl bir hedefe varmaya çalıştığı da hiç kimse için sır değil. Rakka’ya yönelik operasyonlarda Amerikan askerlerinin PYD-PKK armalı üniformalarıyla PYD-PKK militanlarıyla birlikte hareket etmesine Türkiye üst düzeyde ve sert sayılabilecek itirazlar yöneltti.
Amerikan tarafı, üniformalardaki PKK armalarını önce ‘güvenlik’ gerekçesiyle izaha girişti. Ardında da durumu ‘yetkisiz ve uygunsuz bir davranış’ olarak niteleyerek armaların sökülmesi kararı aldı. Ancak üst düzey temsilciler bölgedeki operasyonlarda PKK ile birlikte çalışmaya devam edeceklerini de ısrarla belirttiler. İlginç midir bilinmez bu süreçte PKK ve ittifak içerisinde olduğu legal-illegal hiçbir sol-sosyalist örgüt ABD ordusuyla birlikte yürütülen askeri operasyonlar konusunda eleştirel veya olumsuz hiçbir değerlendirme yapamıyor. Rusya destekli Baas cuntasıyla safları sıklaştıranlar elbette ki Amerika destekli PKK kantonlarının hayat bulabilmesi için seferber olacaklardı.
Eski Düşman Müttefik Oldu
Irak’taki gelişmeler de benzer nitelikler taşıyor. Felluce’de ise Amerika ve İran ordusunun desteğiyle Haşdi Şabi ve Bedir Tugayları gibi Şii milis güçleriyle ‘IŞİD’le mücadele’ adı altında Sünni bölgelerde yeni bir mezhebi temizlik harekâtı başlatıldı. ABD ve İran desteğiyle Bağdat’a çöken Şii fanatizmi bir taraftan kendi içerisinde Meclis’in işgaline kadar varan korkunç bir iktidar savaşına girişirken diğer taraftan da Sünni bölgelerde katliam, yağma, kundaklama, tehcir gibi büyük ve sistematik cürümler işliyor.
İran’ın bölgede organize ettiği işgal ve katliamların bir numaralı ismi Kudüs Ordusu Komutanı Kasım Süleymani kâh Halep’te kâh Felluce’de kimi zaman cephede kimi zaman kurmay heyetiyle birlikte haritalar üzerinde harekât planlamaları yaparken poz vermekte hiçbir beis görmüyor. İran ordu birlikleri Amerikan ordusunun varlığından, Amerikan ordu birlikleri de İran ordu birliklerinden hiç rahatsız olmadan kardeş kardeş operasyonlar düzenlemeye devam ediyorlar. Afganistan’ın işgalinden bu yana Amerika ve İran, ne Irak’ta ne de Suriye’de sadece askeri olarak değil siyasi ve diplomatik olarak bile sürtüşmeye girmeksizin birlikte iş görüyorlar.
‘Sosyalist PKK’ ve ‘İslami İran’ istediği kadar Amerika ve Rusya hesabına lejyoner birliği olarak Müslüman halklara karşı bir cepheden diğer cepheye koşsun yine de devrimci ve anti-emperyalist sıfatını gururla taşıyabiliyorlar. Öteden bu yana Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) ismiyle maruf hedeflerin ne kadarıyla gerçeklere ne kadarıyla hayallere tekabül ettiği ayrı bir tartışma konusudur. Bununla beraber eğer BOP yürürlükteyse bunun partnerleri kim olabilir? ‘Ilımlı İslam’ projesi denilince akla hemen her zaman getirilmek istenen Sünni karakterdi. Sadece Selefi ve silahlı mücadeleyi önceleyenler değil İhvan-ı Müslimin ve AK Parti gibi hareketler de Batı’da imal edilmiş, teşvik ve destek görmüş hareketler olarak lanse edildiler.
Libya’dan Afganistan ve Irak’a, Mısır’dan Suriye ve Bangladeş’e değin hem despotik iktidarlara karşı hem de küresel istikbara karşı İslami-Sünni hareketler direniş sancağını taşımaya devam ediyorlar. Mesele Amerikan askerlerinin üniformalarında tecessüm eden PKK armalarında daha derin ve girift bir ittifakı karşımıza dikmektedir. Mesele Suriye ve Irak’ta sahaya hâkim olmaya kalkışan İran ve Hizbullah ordularının Amerika ve Rusya’nın bölge güvenlikleri için güçlü bir teminat olmalarından daha öteye anlamları işaretlemektedir.
PKK ve İran; Herkesin Sevgilisi
Amerika ve Rusya ile gerilen ilişkiler, AB ile çatallanan müzakereler, Irak ve Suriye üzerinden derinleştirilen kuşatma dar manada bakılırsa Türkiye’nin karşı karşıya olduğu riskleri gösterir. Ancak bu karşıt pozisyonlar en geniş manasıyla İslam dünyasının karşı karşıya kaldığı tehditleri ve büyük bir savaşa kadar tırmanacak krizleri de bünyesinde taşımaktadır. Rusya kadar Amerika ve Avrupa da Türkiye ve İslam dünyasını bloke etmek, terör ve savaşla dize getirmek üzere bir taraftan PKK ve paralelindeki örgütlere diğer taraftan da İran ve Şii nüfuzuna imkân açmakta ve destek olmakta.
Türkiye için sıkıntı büyük, stres yüksek olsa da benzer durum Amerika, Avrupa, Rusya ve İran gibi karşı tarafın unsurları için de söz konusu. Ne kadar kanlı ve yıkımlı olsa da PKK’nın özyönetim müsameresi büyük bir çöküş ve çözülüşe doğru sürükleniyor. Suriye’de hep birlikte seferber ettikleri bütün olanaklara rağmen direniş örgütleri ve Türkiye’yi tasfiye edebilecek bir modeli neredeyse hayal dahi edemiyorlar. Yakıp yıkıyor, katledip tehcir ediyorlar ama başaramıyorlar. Irak için de elan benzer bir hezimeti paylaşmak durumundalar. Diğer taraftan iktidar mücadelesi Arap-Fars Şiiliği boyunu fersah fersah aşıp mezhep içi bir çatışmaya doğru da evrilmekte.
Açıkça görünen o ki Türkiye ve İslam dünyasını Rusya, gibi artık Amerika ve Avrupa da ancak PKK ve İran’ın askeri gücüne yaslanarak terbiye etmeye girişebilir. Orta doğu bölgesinde etnik temelde seküler Kürt ulusçuluğuna, mezhebi planda Şii fanatizmine daha fazla yatırım yaparak kaosla tahkim edecekleri bir statüko peşindeler. Partnerlerinin hem etnik hem de mezhebi açıdan kullanıma hazır azınlık unsurlarından teşekkül ediyor olması hiç de sürpriz değil. Ancak Suriye halkına karşı Esed’i, Mısır halkına karşı Sisi’yi tercih edenlerin Türkiye’ye karşı PKK ve İran’ı tercih etmesi meşruiyet ve kudretin göstergesi değildir. Aksine gayrı meşruluğun ve kudretsizliğin zelilce itirafıdır.
Yeni Akit
YAZIYA YORUM KAT