Amerikan Siyonizminde Kimlik Krizi
Zeynep Şima, Crescent’in Temmuz sayısında Mavi Marmara sonrası ABD-İsrail güç ekseni etrafındaki değişimi yazdı. Yazıyı arkadaşımız Murat Yürükoğulları çevirdi.
AMERİKAN SİYONİZMİ ve KİMLİK KRİZİ
Zeynep Şima / Crescent / Temmuz 2010
Gazze'ye Özgürlük Filosu son elli yıl boyunca dünya siyasetini kendi çıkarları için şekillendiren ABD-İsrail güç ekseni etrafındaki önemli bir değişime işaret etmektedir. Filo sihirli bir alet gibi lekesiz İsrail imajını değiştirdi ve bu imajda hatırı sayılır çatlaklar oluşturdu. İsrail işlediği katliamlara, toprak gaspına ve Filistinlilere uyguladığı sistematik işkencelere rağmen bu lekesizlik imajına sahipti. Filo aynı zamanda ABD'nin Siyonist güce bağlılığını açık bir şekilde ortaya koymuştur.
Bu jeo-stratejik denklemin her iki tarafında kompleks denge faktörleri mevcuttur. Müslüman dünyanın üzerinde oluşturulan baskılar apaçık ortadadır. Özgürlük Filosuna katılan ve filoyu destekleyen sivil toplum örgütleri ve siyasi aktörler kendisini İslami hareket olarak tanımlayan Hamas'ın yanında yer aldılar. Bütün bunların yanında birçok katılımcı, özellikle Avrupalılar ideolojik kaygılardan ziyade insani kaygılarla hareket ettiler. Bu noktada şunu sorabilir miyiz: Onların gözünde Filistinliler nihayet insan olabildiler mi? Ölçülebilir bir farklılık, gözlemlenebilir değişim olarak şu söylenebilir: Charles Darwin yattığı yerden olup bitene kulak kabartmıştır. ABD-İsrail güç eksenindeki değişim ve dönüşümler dünya olaylarını tanımlamada ve yaşamsal tartışma düzlemini devam ettirmede bir basınç oluşturuyor. Güç ekseninin değişmesi ve dönüşmesiyle birlikte uluslararası dünya düzeninin sevgili çocuğu bir parya olarak görülmeye başlandı.
Medya son olarak ABD-İsrail güç ekseni hususunda önemli bir gündemi ortaya koydu: Liberal Amerikalı Yahudinin siyasi krizi. Peter Beinart, New York Review of Books'ta "Amerikan Yahudi Oluşumunun Başarısızlığı" başlıklı bir yazı yazdı. Beinart, bu yazıda genç Amerikalı Yahudilerin artık İsrail fikrine zaman harcamadıklarını iddia ediyordu. Aileleri sorgusuz sualsiz itaat ederken ve cömert bir şekilde İsrail'i desteklerken onlar İsrail'i özgürce eleştiriyor ve ABD'deki imtiyazlı konumlarının ve sosyal güçlerinin keyfini çıkarıyorlar.
Makale ABD ve diğer ülkelerdeki bölgeleri ihtiva etmediği için oldukça içe yönelik bir nitelik arz etmesine rağmen yıllardan beri birçok aktivistin ulaşmak istediği noktayı işaret etmektedir. Yahudiliği İsrail ile aynı anlamda kullanmak bir gereklilik değildir. Beinart genç, liberal Yahudilerin Siyonizm yanlısı organizasyonlarda görev alma hususunda gönülsüz davrandıklarını belirten bir kâbus resmi ortaya koyuyor. Üst düzey üniversitelerde okuyan genç Yahudiler Amerikan-İsrail İlişkileri Komitesine sürekli itaat yerine İsrail'i açık ve samimi bir şekilde tartışmak istiyorlar. Onlar kıyasıya barış istiyorlar ve bazıları Filistinlilerin yaşadıkları ile empati yapıyorlar.
Genç Yahudilerin bu şekilde davranması politik olduğu kadar sayısal bir korkudur da. Yahudi kabileciliği göz önüne alındığında Siyonizm, İsrail'in var olmasını vaat edilen toprakların etnik saflığıyla eş tutmaktadır. Şayet genç ve eğitimli Yahudiler özelikle Eşkanaziler İsrail'i umursamazlarsa İsrail'in Yahudiliğini devam ettirmek için akıtılan kan ve paralar boşa gitmiş olacaktır. Kısaca söylemek gerekirse İsrail, yaşlı Amerikalı Yahudilerin yerine genç nesilleri ikame edemeyecektir. Yaşlı Amerikalı Yahudiler Anglo-Amerikan ve Avrupa faşizmi deneyimini yaşamışlardı. Genç Yahudiler ise farklı bir dünyada yaşıyorlar ve Müslüman arkadaşlarının olmasını istiyorlar.
İsrail ideası gittikçe ırksal çizgiden uzaklaşıyor. Beinart liberal Eşkanazilerin İsrail'i Mizrahilerin hoş görüsüzlüklerinden ve fundamentalizmlerinden dolayı terk edeceklerini hayal ediyor. Avrupa'dan gelen Eşkanazi Yahudilerle Ortadoğulu Mizrahi Yahudiler arasındaki ırksal düşmanlıklar İsrail devletinin kuruluş yıllarına kadar uzanır. Eşkanazi politikacılar İsrail'de kirli etnik temizlik yapmada Mizrahileri özgürce kullandılar. Onlar Yahudi eğitim sistemi yeshivası ve azgın Yahudi yerleşimcilerin oluşturduğu bölgeleri parasal olarak desteklediler. Daha fakir ve daha az eğitimli Ortadoğulu Yahudiler İsrail ordusuna ve Filistin topraklarını Yahudileştirmek için sınır bölgelerine yerleştirildiler.
Siyonist hareket genç Avrupalı ve Amerikalı Yahudilerin gemiyi terk edeceği korkusu içerisinde. Amerikan Yahudi medyası tarafından beslenen bu gizli korku, Eşkanazilerin egemen olmadığı bir İsrail'in yeteri kadar Yahudi olamayacağı korkusudur. Mizrahiler Filistinlilere karşı uyguladıkları ırkçılıkla ABD tarihinde kovboyların ve yerleşimci çiftçilerin yerlilere karşı uyguladıkları fonksiyonu icra etseler de etnik olarak Araplara oldukça yakındırlar. Ortadoğu'da ve İran'da yaşayan Yahudiler yüzyıllar boyunca yerel coğrafyalar ve kültürel ağlarla derin ilişkiler geliştirmişlerdir. Siyonizm ve 20. yüzyıl milliyetçiliği bu ilişkileri bozdu. Mizrahilerin daha koyu tenlileri ve saçlıları Eşkanazilerin hayat deneyimlerinden ve tarihlerinden farklı olduklarının sanki görünür bir tezahürüdür. Eşkanaziler ise Avrupalı Yahudilerin deneyimlerini evrenselleştirmek istiyorlar.
Sözün özü, hatırı sayılı Eşkanazi nüfusa sahip olmayan bir İsrail algısı arzu edilen bir durum değildir. Belki de böyle bir İsrail'e ABD vergilerinden kesilen dolarlar akmayacaktır.
Siyonist mantık nüfussal korkuları ahlaki korkulara dönüştürüyor. Beinart, Amerikan Siyonizminin ahlaki olarak aşağıya giden bir sarmal nitelik arz ettiğini yazdı. Devamında şunları da ekliyor: Şayet Amerikan–İsrail ilişkileri Komitesi ve Amerikan Yahudi Organizasyonu Başkanları Konferansı gibi gruplar bu gidişatı değiştirmezlerse bir gün bakacaklar ki İsrail'i dert edinmeyen laik Amerikalı Yahudilerden oluşan bir kitle oluşmuş.
Mizrahilerin Araplarla Eşkanaziler arasında tampon bir ırk olarak konumlandıkları bir gerçektir. Mizrahiler Filistinlilere karşı bir aşırılık içerisindedirler. Bu aşırılık kendisini çok kültürlülüğe, Demokrat Parti'ye ve New York Times'a atfeden ortalama Amerikalı Yahudiyi şok etmektedir. Tarihî, bilimsel ya da kültürel öğelerden soyutlanmış kutsal kitaba dayalı ırksal bir nefret bütünüyle medeni bir nitelik arz etmeyecektir. Fark belki de bir votkayla martini arasındaki fark kadardır. Fakat daha yaşlı Amerikan Yahudilerinin gittikçe uzlaşmaz bir hale geldikleri yadsınamaz bir gerçektir. Irvine Üniversitesi'ndeki Müslüman Öğrenciler Birliği'nin son yaşadıkları bu tespiti doğrular niteliktedir.
Müslüman Öğrenciler Birliği (MÖB) ABD'nin İsrail Büyükelçisi Michael Oren'ın 2010 yılının Şubat ayında kampusu ziyaretine bir karşı duruş sergilediler. Büyükelçi bu ziyaretlerle Gazze katliamından sonra İsrail'in imajını düzeltmeye çalışıyordu. Onun konuşması sırasında 11 Müslüman öğrenci ayağa kalktı ve uygun bir şekilde onu protesto etti. Toplantıya katılan yaşlı Siyonistler düzgün bir şekilde yerine getirilen sivil itaatsizlik eylemine büyük bir öfke göstererek müdahale ettiler. Dinleyiciler arasındaki Müslümanlarla alay edildi ve onlara hakaret edildi.
Bu dil İsrailli politikacıların diline benzemektedir. Fakat bu dil şehirli ve eğitimli Kaliforniya profesyonellerinin dili değildir.
Medya aracılığıyla ve Amerika Siyonist lobilerinin baskısıyla Michael Oren ve destekçileri kurban olarak gösterildi. Kaliforniya Üniversitesi yönetimi öğrencilerin duruşunu suçlu buldu. Üniversite Başkanı Mark Yudoff, MÖB'ün yaptığı sivil itaatsizlik eylemini Kaliforniya üniversitesinin diğer kampuslarında yapılan ırkçı eylemlerle bir tutan bir duruş sergiledi. Bu ırkçı eylemlerden birisi kardeşlik üyelerinin meşhur olmayan Compton piknik alanında yüzlerine siyah bir maske takmasıydı, bir diğeri ise bir öğrencinin kütüphaneye Klu Klax Klan idam ilmiğini asmasıydı. Yudoff, kampuslarında kendilerini güven içerisinde hissetmeyen öğrencilerini anlayabildiğini söylüyordu.
Bu son iki eylem 19. ve 20. yüzyılın başlarında Afrikalı Amerikalılara karşı uygulanan terör ve aşağılama eylemlerini çağrıştırıyordu. Müslüman öğrencilerin İsrail Büyükelçisi Oren'e karşı gerçekleştirdikleri duruşun bu eylemlerle denk tutulması ahmakça bir davranıştır.
Av. Reem Salahi, Compton öğrencilerinin sadece kınama ile bu yaptıkları işten sıyrılmalarına rağmen, MÖB gibi dinamik bir öğrenci organizasyonunun faaliyetlerini durdurmanın beklenmeyen bir hareket olduğunu belirtti. Salahi, üniversitenin yaklaşımının bütün bir öğrenci grubunun toplu olarak cezalandırılması anlamına geldiğini, bunun da Müslümanların 11 Eylül olaylarından sonra orantısız şekilde cezalandırıldıkları ortamla paralellik gösterdiğini söyledi.
Irvine'deki ve ABD'deki liberal Amerikalı Yahudiler inanılmaz baskılar yaparak bu olayı provoke ettiler. Şubat'taki bu olaydan hemen sonra Amerika Siyonist Örgütü üniversiteyi teyakkuza geçirmek için bir halkla ilişkiler kampanyası başlattı. Bu kampanyada Kaliforniya üniversitesine gitmeye aday Yahudilere başka bir üniversiteye başvurmaları çağrısı yapıldı ve üniversiteye bağış yapan önemli Yahudi finansörlerin bu bağışları kesmesi istendi.
Kaliforniya hükümeti bir kamu eğitim kurumu fonların kesilmesiyle karşı karşıya kalacağı için bu baskıyı hemen hissetti. Üniversitenin MÖB'ün faaliyetlerini durdurması üniversitenin bir iç işi olmasına rağmen Orange County Yahudi Örgütü bu kararın belgelerini ABD ulusal medyasına sızdırdı. Bu örgütün başkanı Shalom Elcott, Amerikan Siyonist lobisiyle üniversitenin kararı arasında bağlantı olduğunu açıkça itiraf etti. O şöyle diyordu: "Bu meseleyi çözmek için üniversiteyle birlikte çalıştık."
Uygulanan bu ağır taktikler ve Müslümanların konuşma özgürlüğünü savunan çok sayıdaki e-posta iflas eden bir ideolojinin umutsuzluğunu gösteriyor. Siyonizm siyasi düşüncede ve ulusal duyarlılıkta zemin kaybediyor. Müslümanlara karşı vahşice bir tavırda bulunmak şu anda yegâne varlık sebepleri. Kendisini nüfussal ve politik olarak yeniden üretemeyen liberal Amerikan Siyonizmi, İsrail'in politikalarını eleştiren Müslümanları, Yahudileri yutmak için bekleyen düşmanlar olarak görüyor. Öğrenci protestolarını var oluşsal bir tehdit olarak gören yaklaşım gerçeğin farkında değildir. Yahudi nüfusa İsrail fikrini satamayan ve kendi iç gerginliklerini ve bölünmelerini yaşayan Amerikan Siyonizmi liberalizm maskesini çıkarmak zorunda kalacaktır.
---------------
* Zeynep Şima'nın bu yazısı Haksöz-Haber okuyucuları için Murat Yürükoğulları tarafından İngilizceden çevrildi.
HABERE YORUM KAT