Amasya'da "Kelime-i Tevhid" Konuşuldu
Özgür-Der Amasya temsilciliğinde bu hafta "La İlahe İllallah" ın anlamı konuşuldu.
Özgür Der Amasya Temsilciliğinin hafta sonu seminerlerinin bu haftaki konusu “La İlahe İllallah’ın Anlamı” idi. Dernek Temsilciliğinde gerçekleştirilen program, Haksöz Dergisi yazarlarından Mustafa Siel tarafından sunuldu. Kelime-i Tevhid'in anlamının bilinerek (idrak ederek) ve inanarak (iman ederek) söylenmesi gerekliliği üzerinde durulan programda konu ayrıntıları ile ele alındı.
Mustafa Siel, "Bir insanın Müslüman olabilmesi için, kelime-i tevhid olarakta isimlendirilen “La ilahe illallah Muhamemmedun Rasûlullah” sözünü, anlamını bilerek ve bu anlama inanarak (iman ederek) söylemesi gerektiği herkesin bildiği bir husustur. İmanın ve islamın ilk basamağı olan bu önemli konunun halkımızca gereğince bilindiğini söylemek maalesef mümkün değildir. Halkımızca kelimeyi tevhid sözü genelde tek bir yaratıcının varlığına iman olarak algılanıyor (Allah'tan başka Allah yoktur) fakat mesele Allah'ın yanına bir başka ilahı koymamaktan geçiyor. (Allah'tan başka ilah yoktur)" ifadesiyle giriş yaptığı sunumunda "Kelimeyi tevhid, arapça olumsuzluk edatı olan “la – hayır, yoktur” ile başlamakta olup; La ilahe “ilah (tanrı) yoktur” anlamına gelmekte; peşinden gelen arapça istisna edatı olan illa, bu yokluktan Allah’ı istisna tutmaktadır (illa Allah = illallah, tek ilah olarak Allah vardır). Kelimeyi tevhidin arapça olumsuzluk edatı olan “la – hayır, yoktur” ile başlamasının hikmeti şudur. Bir Müslüman, Allah’a iman etmeden önce, tüm sahte ilahları reddetmeli, bilahare sadece tek (vahid – ehad) olan Allah’ın ilahlığını tanıdığını ilan etmelidir." şeklinde devam etti. Siel seminerin devamınada şu hususlara değindi:
- Bilinenin aksine, Kur’anın indiği Mekkeli arap müşrikleri, Allah’ın varlığını ve O’nu en büyük (baş) ilah (tanrı) olarak tanımayı inkar etmiyorlardı. Müşrikler, Allah’ı gerçek ve en büyük baş ilah (tanrı) olarak tanımakla beraber, Allah’tan başka, O’nun yardımcısı olan yardımcı – aracı (şefaatçi) ilahlarda (tanrılarda) olduğuna inanıyorlardı. (39.Zümer Suresi 3. ayete bakınız).
- Bu nedenle, islama giriş Allah vardır diyerek değil, Allah’tan başka ilah (tanrı) yoktur diyerek gerçekleşir.
- Çünkü tarih boyunca peygamberlerin esas mücadelesi, Allah’ın varlığını inkar edenlerle (evrimci ateistler) değil, Allah’ı en büyük baş ilah kabul etmekle beraber, O’na aracı yardımcı şefaatçi ilahları ortak koşanlarla (müşriklerle) ve bu ortak koşmayla (şirkle) olmuştur.
- Yani ilk çağlardan itibaren, asıl mücadele; Allah’ı tek ilah tanıyan gerçek müslümanların tevhid anlayışı ile, Allah’a ortaklar koşarak tanıyan müşrik kafirlerin şirk anlayışı arasında gerçekleşmiştir.
- Bu gerçek, bizim iman ve küfür anlayışımızı yeniden gözden geçirmemizi zorunlu kılmaktadır. Çünkü bu güne değin bizler, Allah’ın varlığına inanmanın iman ve kurtuluş için yeterli olduğunu sanıyorduk.
- Oysa, Allah’ın varlığına inanmak iman ve kurtuluş için yetmez. Allah’a şirk koşmadan iman etmek, iman ve kurtuluşun temelidir. Bu temel atılmadıkça, hangi amel işlenirse işlesin Allah indinde fayda vermez.
- Maalesef halkımız, imanı geçersiz kılan ve tüm amelleri işe yaramaz hale getiren şirk konusunda tamamıyla bilgisiz ve duyarsızdır. Öyle ki, şirk terimi yeni yeni halkımızın gündemine girmekte, şirkin anlamı bile halkımızın çoğunluğunca bilinmemektedir.
- Görüldüğü gibi kelimeyi tevhidin asıl konusu insanların şirki reddetmesi olup, 4.Nisa Suresi 116. ayette Yüce Allah kendisine şirk koşulmasını asla bağışlamayacağını, bunun dışındaki suçları bağışlayabileceğini, şirk koşanın uzak bir sapıklığa düştüğünü bildirmiştir.
- Bu nedenle tüm Müslümanlar tevhid ve şirki öğrenmek, inanç, düşünce ve yaşantılarında şirk unsurları varsa bunları temizleyip tevbe ederek yeniden iman etmek durumundadırlar. İnanç, düşünce ve yaşantılarında şirk bulunupta bunları temizleyip tevbe etmeden ölenlerin akibeti, yukarıdaki ayete göre cehennem olacaktır.
- Türkçeye tanrı olarak çevrilen Arapça ilah terimi, “her şeyin üzerindeki mutlak kudret ve güç, her şeyi kuşatan ve koruyup gözeten, her şeye hakim olup hüküm koyan ve yol gösteren, ilahlığından dolayı insanların kendisine ibadet etmek ihtiyacını hissettikleri gizemli ve görülemeyen varlık” anlamlarına gelmektedir.
- Bu anlamlar dikkate alındığında, bu anlamları içeren özelliklerin hayali yada gerçek varlıklara tanınması halinde, o varlıkların ilah (tanrı) tanınmış olacağını; bu durumda da La ilahe illallah sözümüzün boşa çıkacağını anlayabiliriz.
- Yani kişinin bilerek ve kasıtlı şirk koşması gerekmez, bilmeyerekte olsa Allah’a ait özellikleri gerçek yada hayali varlıklara tanımakla şirk koşmuş olur. Nitekim 6.Enam Suresi 22’den 24’e kadar olan ayetlerde bu husus vurgulanmaktadır.
- Bu nedenle, Kur’anı okuyup anlayarak, ilah kavramının neleri kapsadığını ve Yüce Allah’ın ilahlık özelliklerinin neler olduğunu anlamak ve bu özellikleri O’ndan başkası için tanımamak, imanın mutlak bir şartı ve olmazsa olmazıdır.
- La ilahe illallah’ın gerçek anlamına ve gerçek bir iman anlayışına ancak Kur’anı okuyup anlayarak ulaşabiliriz. Kur’anı gereğince ve yeterince anlamadan, ne kelimeyi tevhidin, ne tevhid ve şirkin, nede Allah indinde geçerli gerçek bir imanın nasıl olduğunu anlamak mümkün değildir.
- Nitekim günümüzde halkımızın farkında olmadan gerçek yada hayali varlıklarda, Yüce Allah’ın onlara vermediği güçler vehmederek şirke düştükleri görülmektedir. Mesela, evliya ve yatır denen kabir ve türbelerde olağanüstü güçler vehmetmek, bu tür şirkin günümüzdeki en açık misallerindendir. (16.Nahl Suresi 20’den 22’ye kadar olan ayetlere bakınız).
- Yine, mutlak gerçeği bilmek ve insanlara yol gösterip hüküm koymak sadece tek ilah olan Allah’a ait bir özelliktir. Allah’tan başka hocaları, alimleri, fikir ve ideolojileri, liderleri, din ve devlet adamlarını, meclisleri; mutlak gerçeği bilen, insanlara doğru yolu gösteren ve insanlar üzerine hüküm koymaya yetkili saymakta, günümüzde en sık düşülen şirk örneklerindendir. (5.Maide Sures 43’ten 50’ye kadar olan ayetler ile 9.Tevbe Suresi 31. ayete bakınız.)
- Şeyh yada evliya denen birtakım din adamlarının kullarla Allah arasında aracı olacaklarına, insanların düşünce ve duygularını bileceklerine, onların eteğin tutunmadan kurtuluşun olmayacağına inanmakta günümüzdeki açık şirk örneklerindendir.
- Hayatımıza bu kadar girmiş ve çoğu zaman iman ve islam adına, iyi kulluk adına düşülen tüm şirklerden kurtulmak için mutlaka Kur’anı anlayarak okumalı; imanımızı ve islamımızı Kur’andan ve Kur’ana uygun peygamberimizin gerçek sünnetinden almalıyız. (2.Bakara Suresi 1’den 5’e kadar olan ayetlere bakınız).
Haksöz Haber
HABERE YORUM KAT