Amasya’da “Hac İbadeti ve Tevhid İlişkisi” Semineri
Haksöz Dergisi ve Haksöz-Haber sitesi yazarlarından Mustafa Siel, Hac Suresi (22-25/29) ışığında “Hac İbadeti Ve Tevhit İlişkisi” konusunda bir sunum yaptı.
Mustafa Siel'in sunumundan notlar:
MEKKE MÜŞRİKLERİNİN ÇARPIK KABE VE HAC ANLAYIŞLARI
Hac Suresi 25. Ayet Meali; “Muhakkak ki peygamberin getirdiği vahyi inkar edenler ve inkarla kalmayıp üstüne üstlük bir de iman eden ve henüz etmemiş olanları Allah yolundan - iman edip salih amel işlemekten ve Mescidi Haramdan (hac, umre, itikaf ve diğer ibadetler yapmaktan) alıkoymaya çalışanlar var ya, çok büyük bir haksızlık – zulüm yapıyorlar;
Çünkü biz Mescidi Haram üzerinde (tüm tevhidi iman sahibi tüm gerçek mü’minleri) eşit hak sahibi kılmıştık; gerek (Mekkeliler gibi) o Mescidi Haram civarında ikamet eden ve gerekse Mescidi haramın mıntıkası dışında ikamet edenler olsun, fark etmez.
Kim bu açık gerçeği görmezden gelerek, aslında kendisi şirk ve kötü ameli nedeniyle Mescidi Haramdan uzak durması gerekirken, burayı sahiplendiği gibi; üstüne üstlük birde Mescidi Haram üzerinde gerçek hak sahipleri olan mü’minleri Mescidi Haramda ibadetten engellemek suretiyle açık bir haksızlık ile, Mescid üzerinde onların sahip oldukları hakkı tanımaktan yan çizmek, oraya putlar koymak, hac ve diğer ibadetlere şirk unsurları karıştırmak ve benzeri haksızlıkları – zulümleri yapmaya gayret eder – çaba gösterirse, ona acı bir azabtan tattırırız.”
Mekke Müşrikleri, kendilerini İbrahim ve oğlu İsmail (as)’ın varisleri, bu nedenle Kabe ve Mescidi Haramın sahipleri olarak görüyor; lakin hayatı tevhit inancını duyurmak ve yerleştirmek için şirkle mücadeleyle geçen İbrahim ve İsmail (as)’ın tevhidi mirasına ihanetle Kabe’ye putlar koyup, hacca şirk karıştırıyor; Mekkelilerin diğer Araplara göre Arafata çıkmama ve elbiseleriyle tavaf gibi üstünlükleri olduğunu dair batıl ve haksız iddialarda bulunuyorlardı.
Hac Suresi 26. Ayet Meali; “(Evet, Mescidi Haram üzerinde orada mukim ya da mukim olmayan (tevhidi imana sahip gerçek) mü’minler hak sahibidir ancak.) Çünkü biz İbrahim ali (onun zamanında ve ölümünden sonra ona uyan tevhidi varisleri) için, evin yerini (Kabe ve Mescidi Haramı), şirk koşmaması ve buraya maddi ve manevi şirk unsurları bulaştırmaması şartıyla tevhid evi olarak tahsis etmiştik.
Nitekim İbrahim’e ve nezdinde varislerine şöyle demiştik; öncelikle ve mutlaka sakın ha bana hiçbir şeyi ortak koşma, sonra evimi (Kabe ve Mescidi Haramı) gerek tavaf edenler, gerekse rukü ve secdeye kapanmak suretiyle namaz için kıyam edenler için maddi ve manevi pisliklerden, bilhassa şirkin soyut ve (putlar gibi) somut sembolik pisliklerinden temiz tut”
ŞİRKTEN EMİN KILINMIŞ BELDE, MEKKE
Mescidi Harama beytullah (Allahın evi) denmesi, en ufak bir şirk unsuru karıştırmaksızın sadece Allah’a sembolik anlamlar içeren ritüellerle (namaz, itikaf, tavaf, hac, kurban gibi) ibadet edilmesi içindir.
Bu ayette, Kabe ve Mescidi Haramı sahiplenen Mekkeli müşriklere şu mesaj verilmektedir. Ey müşrikler! Biz Kabe’yi tevhit evi kılıp, İbrahim (as)’a ve tevhidi iman sahibi varislerine, şirkin soyut ya da putlar gibi somut sembolik pisliklerinden temiz tutması şartıyla tahsis ettik.
Ey Mekke Müşrikleri! Şimdi siz şirk koşmak suretiyle birinci şartı (şirk koşma) ihlal ettiniz. Namaz ve hac gibi ibadetlerinize şirk karıştırmak suretiyle Mescidi haramı soyut anlamda şirkle kirletmekle kalmadınız, put ve tasvirlerle somut (maddi) anlamda şirk unsurlarıyla kirlettiniz.
MESCİDİ HARAMIN GERÇEK VELİLERİ, ŞİRK KOŞMAYAN MÜ’MİNLERDİR ANCAK
Birde kalkmış Mescidi harama sahipleniyor, oranın gerçek sahipleri olan tevhidi mü’minleri orada ibadetten engellemeye kalkıyorsunuz. Bu haktan yan çizme ile (bi ilhad) açık bir zulüm (bi zulm) değil de nedir?
Mescidi haram hakkındaki bu haksız sahiplenmeden - zulümden vazgeçmezseniz, zaten ahirette cehenneme gireceksiniz ama bu dünyada da sizi acı bir azap ile azaplandırırız, ona göre ayağınızı denk alın, vazgeçin bu zulümden.
Ey Mekke Müşrikleri! Bu nedenle değil mü’minlerin değil Mescidi Haramda ibadet etmekten alıkonulması, buranın İbrahim (as)’ın gerçek varisleri olarak onlara terk edilmesi ve sizin oraya yaklaşmamanız gerekir.
Çünkü siz şirk koşmakla İbrahim’in dini – imamet varisi olma ve Mescidi Haram üzerindeki hakkınızı kaybettiğiniz gibi, şirk koşmanız ve Mescidi Haramı maddi ve manevi şirk pislikleriyle kirletmeniz dolayısıyla oraya (ibadet için) girmek hakkını da kaybettiniz.
MÜŞRİKLER MESCİDİ HARAMA GİRMEKTEN NİÇİN YASAKLANDILAR?
Müşrikler, Mekke’nin Müslümanların fethinin ardından, 9.Tevbe Suresi 28. ayetle, Hicri 9. yıldan sonra, necis (maddi pislik değil, manevi şirk pisliği) nedeniyle Mescidi Harama yaklaşmaktan nehyedilmişlerdir.
Bu yasak sadece Arap müşrikleri için, hac ve diğer ibadetlerle alakalı olup, Mescidi haramda yapılan hac, tavaf ve diğer ibadetlere şirk bulaştırmamak amaçlıdır. İbadet amacı dışında (turizm, iş vs) Arap müşriklerin mescidi harama girmesinde mahsur yoktur.
Arap müşrikleri dışındaki diğer dinlere mensup olanlar için bu yasaklama geçerli değildir. Çünkü onlar Kabe ve Mescidi Haram ile Hac ve diğer ibadetleri kabul etmez, oraları sadece turistik amaçlı ziyaret ederler. Bu nedenle, şirklerinin bu ibadetlere bulaşması riski yoktur.
MESCİDİ HARAMA VE HAC İBADETİNE ŞİRK KARIŞTIRILMAMALIDIR
Bu ayete göre, imanında ve ibadetlerinde şirk unsurları barındıran kişilerin, Kabe ve Mescidi Haram ve buralarda yapılan ibadetlere şirk unsurlarını bulaştırmasına engel olunması gerekmektedir. Lakin bu engel olma, hikmetli ve tedrici bir şekilde ve fitneye sebep olmadan yapılmalıdır.
Yani öncelikle bu konuda insanlar açık bir şekilde ve devamlı uyarılmalı, ümmet bazında genel bir ortak anlayış oluştuktan sonra azınlıkta kalanlar engellenmelidir.
Mekke’nin fethinden hemen sonra değil de, hikmet ve tedriciliğin gözetilip, fitne oluşturmayacak bir pozisyonda iken müşriklerin Mescidi Harama yanaşmaktan alıkonulmaları vakıası, bizim için bu konuda yol göstericidir.
Hac Suresi 27. Ayet Meali; “İnsanlar içinde haccı ilan etki, gelsinler sana yakında olanlar yaya olarak, uzakta olanlar dayanıklı ve çevik binekler üzerinde uzak yollardan .”
HACCIN KÖKENİ VE HİKMETLERİ
Bu ayetler haccın farz kılınışı ve Muhammed (as)’ın insanları hacca davetini değil, İbrahim (as)’ın haccı ilk defa ilanı ile ilgilidir. Bilindiği İbrahim (as)’ın toplum bazında ashabı ve devleti olmayıp, bu gün Ortadoğu denen Mezopotamya’nın çeşitli yerlerinde dağınık olarak ashabı – tebliğci ve davetçileri vardı.
Ayette, bu tebliğcilerin yakın ya da uzak yılda bir kez hacca gelerek toplanmaları, tevhidi eğitimlerini gözden geçirip ikmal etmeleri, istişare ve topluca ibadet ederek, manevi yönden güçlenmiş olarak kavimlerine dönmeleri amaçlanmaktadır.
Yani haccın tesis amacı, İbrahim (as)’ın Ortadoğu’nun farklı beldelerindeki davetçi ashabını yılda bir kez bir araya getirerek, tevhidi eğitimlerini ikmal ve pekiştirme, birlik ve beraberliklerini sağlamlaştırma idi.
Hac Suresi 28. Ayet Meali; “Gelsinler ki şahit olsunlar kendilerinin manevi faydaları olan şeylere. Ve ansınlar Allah’ın ismini bilinen günlerinde (kurban bayramının 3 gününde) onlara rızık olarak verdiğimiz kurbana edilmeye uygun olan evcil hayvanların kesimi esnasında.
Yiyiniz hacta kestiğiniz kurbanlardan ve doyurunuz aşırı muhtaçlık sıkıntısında olanı ve bunun kadar olmasa da ihtiyacını tam karşılayamayanı. ”
HACCIN FAYDALARI NELERDİR?
Haccın faydaları öncelikle manevidir. Yani Mekke’de tevhidin sembollerinin ve sembolik ibadetlerinin kişiye sağladığı kişisel imani faydalardır. Aynı zamanda Müslümanların buluşup toplu ibadet yapmalarının ve ümmet bilincinin oluşup pekiştiği, tüm dünya Müslümanlarının adeta senelik Ümmet toplantısını yapması gibi sosyo – ibadi faydalarda söz konusudur.
Ayrıca hacta yapılan ticaret ve kurban etlerinin ihtiyaç sahipleriyle toplumsal paylaşımının sağladığı sosyo ekonomik faydalarda söz konusudur.
Hac Suresi 29. Ayet Meali; -“Kurban kesmenin ardından vücutlarındaki maddi kirlerini gidersinler, adaklarını eksiksiz yerine getirsinler ve tavaf etsinler en eski ibadet evini.”
HACCIN TAMAMLANIŞI
Bu ayet hac ibadetinin bitişini anlatmaktadır. Kirleri gidermekten maksat, saç ve diğer traşları olup tırnakları kesmek ve ihramdan çıkmaktır. Adakları yerine getirmek ise, hac kurbanı dışındaki ceza ve diğer kurbanları kesmektir.
Ayetteki Kabe’yi tavaf etmekten maksat ise, sağına alarak 7 şavt (yedi dönüş) yapmaktır ki, yedi şavt bir tavaf eder. Buradaki tavaf, haccın rükünlerinden olan ziyaret tavafıdır.
HABERE YORUM KAT