Altılı masanın ekonomi politikaları ve İzmir İktisat Kongresi
Ali Osman Aydın, İzmir İktisat Kongresi ve altılı masanın buraya yüklediği anlamın ne kadar içi boş bir zeminden güç aldığını analiz ediyor.
Ali Osman Aydın / Yeni Akit
Kongre tamam Batı’ya selam
Birinci derecede deprem kuşağındaki şehrinde acil dönüştürülmesi gereken 750 bin bina varken, tınmayıp konserlere tam gaz devam eden İzmir Belediye başkanı Tunç Soyer yeni bir plastik işle kamuoyunun önüne çıktı. CHP Genel başkanı, Öcalan’a özgürlük isteyen HDP’lilerle ittifak görüşmesi yaparken Soyer de, ilki 100 yıl önce yapılan İzmir İktisat Kongresini yeniden topladı. Millet ittifakının Genel Başkanları kongrenin ana davetlisiydiler.
Gerçek Atatürkçüler tabii bu tip tablolar karşısında haklı olarak küplere biniyorlar. Mesela Nihat Genç olayı “Atatürk’ün mirasının yağmalanması” olarak yorumladı ki bu konuda sonuna kadar haklı. Bugünkü CHP yönetimi yağmacıdır. Gerçek hayatla bağlantısı olmayan bu tür plastik organizasyonlar ve sahte vaatlerle Türkiye’yi yağma etmenin hazırlığını yapıyorlar.
Ben Kongrenin alayişle yapılmasına, ona, yani ilk düzenlenene büyük önem atfedilmesine takıldım biraz. Güya Cumhuriyetin tam bağımsız bir ekonomik modeli varmış da kongrede deklare edilen bu model bağımsızlığı perçinlemişmiş !!!
Cumhuriyet döneminin önemli aydınlarından ve Mustafa Kemal’e yakın isimlerden Vedat Nedim Tör: “Kemalizmin en büyük dramı ideolojisinin olmamasıdır.” demişti. Tör böyle söyledikten sonra Kemalizm’e illa sabit bir biçim, özgün bir ideoloji, bir duruş atfetmek anakronizmden başka bir şey değildir.
Bir klasik olan “Anadolu İhtilali” kitabının yazarı Sabahattin Selek; Anadolu İhtilali’nin zaferden sonra kendi felsefesine ihanet ettiği iddiasını öne sürerek: “Emperyalizme ve kapitalizme karşı olan ‘Anadolu İhtilali’ halkçı ve devletçi karakterini zaferden hemen sonra unutmuş ve liberal ekonomiye dönmüştür.” der.
Yaşasaydı, “İhtilalden önce halkçı ve devletçi bir yapı mevcut muydu ki?” diye sormak isterdik Selek’e…
Mesela Şevket Pamuk’ta İş Bankası yayınlarından çıkan “Türkiye’nin 200 Yıllık İktisat Tarihi” kitabında o dönemi “liberal olarak nitelemenin doğru olmayacağını” söyler. Şimdi bunlardan hangisi doğru?
İktisat Kongresinin ya da Cumhuriyet’in iktisat politikasının bağımsız mı, liberal mi yoksa devletçi mi olduğunu söylemek adamakıllı zor bir mesele. Bence herhangi bir biçimden, ideolojiden söz etmesek daha iyi olacak gibi!
Mesela Şevket Süreyya Aydemir, Atatürkçülüğün Ekonomik ve Sosyal Yönü Seminerinde diyor ki: “Atatürk doktrin adamı değildir. Yakup Kadri diyor ki ‘Paşam bu partiyi kuruyorsunuz her şey güzel ama bunun doktrini yok’. Atatürk diyor ki ‘Oğlum doktrine varırsak, doktrin çerçevesine girersek hareketi dondururuz. Çünkü müdevver bir çerçeve içine kendimizi bağlayacağız, elbette doktrin yok. Kendi kendini yapacak doktrin’ diyor.”
Mesela içinde bir yığın “milli kalkınma, bağımsızlık” ifadesi geçen iktisat kongresinin üzerinden bir ay bile geçmeden ABD’li “Chaster Şirketler Grubu” ile Türkiye hükümeti arasında demir yolu anlaşması yapılıyor. İlginçtir, ABD’li şirkete demiryolu hattının her iki tarafında 40 km’lik mesafe genişliğinde her türlü yer altı kaynağını (petrol arama) arama imtiyazı veriliyor 99 yıllığına. 99 yıllığına!
Tarih,1 Nisan 1923. TBMM’de bu anlaşma 21 red oyuna karşılık 185 evet oyu ile onaylanıyor. (Bülent Can Bilmez, “Demiryolu’ndan Petrole Chester Projesi”) Yani yurdu “Demirağlarla örüyoruz”!
Resmi tarih anlatısı kongreyi işçilerin, çiftçilerin, ezilenlerin ilk defa yer bulabildiği bir toplantı olarak sunar. Gerçekte durum biraz daha farklı gibidir.
Fikret Başkaya Paradigmanın İflası’nda: “Kongreye her ilçeden ancak sekiz kişi gelebilecek ve bu sekiz kişiden üçü çiftçi, bir tanesi de tüccar, zanaatkâr, işçi, şirket temsilcisi, bankacı olabilecekti." Görüldüğü gibi, Kongre'de toprak ağaları sekiz de üçlük bir temsil hakkına sahiptiler. İşçilerin temsili sembolik, göstermelikti. Yoksul ve az topraklı köylü kitlesinin temsili zaten olanaksızdı. Aslında kongrede temsil edilen köylülük değil, toprak ağalarıydı. "Çiftçi" sözcüğünün kullanılması, yanılsama yaratma amacı taşıyordu!” der.
Kongrenin halktan sınıfları temsili o kadar göstermeliktir ki, Doğu orduları komutanı Kazım Karabekir Paşa Manisa’dan sanayi temsilcisi, yazar Aka Gündüz ise Kütahya’dan işçi temsilcisi diye kongreye katılırlar.
Aslında buradan bile Kongrenin amacı, yaklaşık olarak ne için toplandığı, muhalefetin neden buna itiraz ettiği anlaşılır. Çünkü şunu unutmayalım Kongre hükümet kararı olmadan, dönemin Başbakanı Hüseyin Rauf Beyin onayı alınmadan, Meclisin de kararı olmaksızın sadece Mustafa Kemal Paşa’nın talimatıyla toplanır.
Konuşma metinlerine dikkatle baktığımızda meselenin özü, yani kongrenin amacı daha iyi anlaşılıyor.
Mesela İktisat Vekili Mahmut Esat Bozkurt yaptığı konuşmada: “ Türk milletinin tarihte, yüz yıllarca esir hayatı yaşadığını, hatta Mısır piramitlerine taş çeken kölelerden daha kötü durumda olduğunu” iddia etmişti.
Bu söylenenlerin ve Mustafa Kemal’in Osmanlı idaresi hakkındaki sert eleştiriler içeren konuşmasının iktisatla ilgili bir yanı yoktu. Fakat konuşmaların büyük bir kısmı bu şekilde tarihi eleştirilerden oluşuyordu.
Buna karşılık daha 6 ay öncesine kadar İzmir’de işgalci olan Yunan’a ve onun uluslararası hamilerine tek kelimeyle bile değinilmemişti. Çünkü asıl amaç Batı’daki patronlara, fetihçi Osmanlılar’ı ve onların tarihi mirasını reddettiklerini anlatmaktı. Asıl düşman hiçbir zaman Batı olmamıştı, her zaman Osmanlıydı.
Fikret Başkaya’nın ifadesiyle “Kongre, başta emperyalist devletler olmak üzere, yerli "burjuvazi"ye özellikle de İstanbul'un tüccarlarına güvence vermeyi amaçlıyordu…. Kongre’de Türkiye’nin emperyalist sistem içinde kalmaya devam edeceği açıkça ilan edilmişti.”
Şevket Pamuk’ta: “ Çiftçilerin, işçilerin, tüccarın ve sanayicinin temsil edildiği, milli iktisattan, iktisadi kalkınmadan yana görüşlerin, dilek ve temennilerin dile getirildiği Kongre'de, büyük toprak sahipleri ve tüccarların sesleri diğerlerinden daha fazla duyulmuş, yabancı sermayenin belirli koşullarla davet edilmesi öngörülmüştü.” der.
Ayrıca Şevket Pamuk “Kongre'de somut içerikten çok, iç ve dış dünya kamuoyuna verilen sembolik mesajlar öne çıkmaktaydı.” der. Somut teklif yoktur çünkü yönetimin öyle bir iddiası yoktur anlaşılacağı gibi.
Bugün tekrar edilen kongre de, aynı 100 yıl önce yapılan gibi somut çözümlerden, gerçekçi alternatiflerden uzak, beylik aforizmalarla, hamasi nutuklarla doluydu. 100 önceki gibi bugünkü kongre de Batı’ya selam çakıyor, “işbirliğine hazırız” mesajı veriyor.
Cumhuriyet’in pek çok devrimi gibi iktisat kongresi de kağıt üzerinde güzel duran iri, iddialı temennilerden ibaret gibi. Bu anlamda iktisat kongresini CHP’nin en plastik idarecilerinden Tunç Soyer’in tekrar organize etmesi bence çok isabetli olmuş. Tarkan konserinden sonra kendisinin en kartondan faaliyeti olarak tarihe geçecektir muhakkak.
Kâzım Karabekir Paşa ve İktisadî Misak (İktisat Yemini)
5- Türk mikroptan ve pislikten çekinir. Bol ve saf hava bol güneş ve temizliği sever.
HABERE YORUM KAT