Altılı masanın ayakları çatırdıyor mu?
Emre Turku muhalefetin seçime doğru giderken süreci yönetme konusunda derinleşen bir sorunlar yumağı ile karşı karşıya kaldığını ifade ediyor.
Emre Turku / Hür Fikirler
Altılı masanın ayakları çatırdıyor mu?
Altılı masa malûmunuz olduğu üzere bir yıldır belirli aralıklarla toplanıyor. Ülkede önemli bir gündem maddesi olmayı başardı. Fakat altılı masa gündem yaratma konusunda başarılı olsa da özellikle yarattığı heyecanı ve umudu gün geçtikçe yitirdi. Buna bizzat kendileri sebep oldu.
İlk sebep olarak bir yıldır toplanan bu masanın hâlâ cumhurbaşkanı adayını açıklayamamış olmasını söyleyebiliriz. Çünkü hâlâ belirleyemedi. Özellikle erken açıklayıp adayı yıpratmak istemediklerini dahi söylediler. Adaylarının yıpranmasına kesin gözüyle bakan altılı masa bir yılın sonunda artık kendi masalarını yıprattı. Stratejilerinde sanırım bunu gözardı ettiler. İlk konuşulması gereken adaylık konusu henüz konuşulmamışken şimdiden bakanlık pazarlıkları yapılıyor. Oysa altılı masanın ortaklığı bir Erdoğan karşıtlığı üzerine inşa edilmiş durumda. Yani seçim gecesi son bulacak bir birliktelikten bahsediyoruz. Hepimiz biliyoruz ki seçim gecesi partilerin oy oranları bu masada kartların yeniden dağıtılmasına sebep olacak. Belki bazıları saf dışı bırakılacak.
Adaylık konusunu bu kadar uzatmaları müstakbel adaylarının itibarını da zedeledi. Kasım 2021’de yine Kılıçdaroğlu’nun aday olacağını yazmıştım. Çünkü tüm göstergeler Kılıçdaroğlu’nun gerçekten aday olmak istediğini çok net gösteriyordu. Öyle ki henüz masa ortada yoktu. Biliyoruz ki Kılıçdaroğlu masayı kendi adaylığı için kurdu. Fakat süreci iyi idare edememesi ve özellikle masanın ikinci büyük partisi İYİ Parti’nin bu süreçte Kılıçdaroğlu’na karşı yürüttüğü politika günün sonunda hem Kılıçdaroğlu’na hem de altılı masaya büyük bir zarar verdi. Bu süreçte İYİ Parti, CHP’li belediye başkanlarının kendi genel başkanlarından daha itibarlı ve “kazanacak aday” profiline daha uygun olduğunu herkese ilan etti. Fakat bu bir yıldır süren adaylık savaşında Kılıçdaroğlu’nu yenemediler. Önümüzdeki süreçte düzenleyecekleri muhtemel aday tanıtım toplantısında Kılıçdaroğlu ismini ilan ederlerken Akşener’in samimiyetsizliğinin ve kendi adaylarına olan güvensizliğin gerçekten görmezden gelineceğini mi düşünüyorlar?
Bir yıldır kendi oluşturduğu masadaki beş kişiyi bile adaylığına ikna edemeyen Kılıçdaroğlu basiretsizliği de işin farklı bir yıpratıcı tarafı oldu. İkna edemediği ama ekarte ettiği liderlerin adayı olan Kılıçdaroğlu’nun halkı nasıl ikna edeceğini seçim sürecinde göreceğiz.
Sadece aday belirleyememeleri mesele değil, oylarına talip olduğu insanlara hâlâ ümit verici bir şey de sunamadılar. Topluca birkaç etkinlikte biraraya geldiler. Fakat bu etkinliklerde de kim önde yürüsün, kim önce gelsin, kimin yanında kim otursun diye tartışmalarla gündem oldular. Liderler gelip oturup partililerin konuşmalarını dinlediler ve sonunda birer poz verip gittiler. Anayasa metni hazırlayıp sundular ve “güçlendirilmiş” parlamenter sistem deyip cumhurbaşkanının elinden veto yetkisini dahi alacaklarını ama cumhurbaşkanının halk tarafından seçileceğini söylediler.
Bir diğer konu da HDP konusu. Özellikle AK Parti ve MHP baştan beri masanın altında HDP’nin de olduğunu söyleyerek altılı masayı eleştiriyor. Altılı masa HDP’yi ne masaya oturtabiliyor ne de masada olmadığını söyleyebiliyor. Oysa çok açık bir şekilde biliyoruz ki HDP o masanın altında olmasa da bir yerinde var. HDP’nin 2019 yerel seçimlerinden bu yana Millet İttifakı ile dirsek teması bu şekilde devam ediyor. Çünkü İYİ Parti tabanındaki milliyetçi hassasiyet bunu beyana engel teşkil ediyor. Gerçeklik payından ziyade dillenmemesinin sanırım İYİ Parti’li seçmenler için kâfi olması şimdilik bu sürecin sessiz yürütülmesi konusunda mutabakatı sağlamış gösteriyor. HDP şu an altılı masanın sahiplenmek istemediği bir üvey evlat konumunda. Ama bu muğlaklık masada her an patlamaya hazır bir bomba olarak duruyor.
Bu bir yıllık süreç parlamenter sistemin Türkiye açısından neden başarısız bir sistem olduğunu bize bir kez daha hatırlatması açısından da kıymetli oldu.
Parlamenter sistemin mecburi sonuçlarından olan koalisyonların, ne kadar büyük bir problem olduğuna ve oldukça uzun pazarlık süreçlerini içeriyor olmasının yarattığı sancılara şahitlik etmemiz açısından da çok iyi bir ön gösterim oldu. Bir yıldır bir adaya dahi karar verilmeyen bir süreç geçirdik.
Bununla birlikte “ülkenin yüz yıllık geleneği” diye parlamenter sistemden söz ederlerken bu yüz yıllık geleneğin yönetilemezliğinden hiç bahsetmediler. Eğer bir gelenekten bahsedilecekse parlamenter sistemin krizlerinden bahsetmeden geçilmemesi gerekiyor. Eğer bir gelenekten bahsedilecekse iki-üç partinin bile biraraya gelememesinde ortaya çıkan hükümetsizlikten bahsedilmeli. Hükümet ortaklarının gensorularla ortaklarına aba altından sopa gösterdiği gelenekten de bahsedilmeli. Bir gelenekten bahsedeceksek eğer Türkiye’deki koalisyon süresinin ortalama bir buçuk yıl olduğu gerçeğini de açıkça belirtmek gerekmez mi? Bu gerçekleri “güçlendirilmiş” diyerek sümen altı edeceklerini mi sanıyorlar gerçekten?
Masanın yürüttüğü bu süreçte düştükleri bir diğer hata da AK Parti ve MHP’nin 2017’deki seçim sistemi referandumuna giderken yapmış olduğu yanlışı tekrar etmeleri oldu. O dönem AK Parti ve MHP’ye getirdikleri eleştiriyi bugün bizzat kendileri yapıyor. Nedir bu hata? Tüm problemin sisteme bağlanması. Öyle bir algı yaratmaya çalışıyorlar ki eğer parlamenter sisteme geçersek demokrasi gelecek, ekonomi düzelecek, hiçbir bebek yatağa aç girmeyecek; adeta bir yeryüzü cenneti inşa edilecek. Oysa biliyoruz ki bunlar hükümet sisteminin ne olduğu meselesi değil.
Hâsılı altılı masa işletmiş olduğu bu süreçle hem adayları olacak Kılıçdaroğlu’na hem de kendi oturdukları masaya büyük zarar verdi. Fatih Altaylı gibi sürecin kendisini dahi değerli gördüğünü söyleyen kişilerin romantik yaklaşımını bir tarafa bırakırsak altılı masanın ayaklarının çatırdadığını söyleyebiliriz.
HABERE YORUM KAT