Almanya’da Kur’an Hayat İlişkisi ve Yaşayan Resulullah Programı
Almanya´da Türkiye´den Prof. Dr. İbrahim Sarmış, Hamza Türkmen, Prof. Dr. Mehmet Okuyan´ın katıldığı ‘Kur´an´ın Güncel Okunuşu ve Yaşayan Resulullah’ konu başlığı ile bir panel gerçekleştirildi.
Almanya Neuss şehrinde faaliyet gösteren İRŞAD Kültür Merkezi'nin tertiplediği panel Selçuk Yıldırım'ın tanıtım konuşmasıyla açıldı. Yoğun bir katılımın olduğu panele Almanya'nın bir çok şehrinden ve diğer komşu ülkelerden de gelenler vardı.
Paneli, oturum başkanlığını İrşad Kültür Merkezi kurucularından olan Hasan Korkmaz hayırlara vesile olması duasıyla başlattı. ‘Ümmet coğrafyası içinde bizi rahatsız eden olaylar karşısında Kur'an bizi nasıl eğitmeli, Resul'ü bugünkü hayatımıza nasıl taşımalıyız, Resul'ün misyonunu kadınımızla erkeğimizle bugün nasıl kavramalı ve tanıklaştırmalıyız?’ sorularının önemini vurguladı. Bu konular işlenirken alt başlık olarak üzerinde durulmasını diledikleri satır başlarını belirtti. Konuklarına da sözü yaş sırasına göre vereceğini açıkladı.
Halen Konya Necmettin Erbakan Üniversitesi'nde öğretim görevlisi olarak görev yapan İbrahim Sarmış, söze Kur'an'ı okumanın ve anlamanın farklı usulleri olduğunu belirterek başladı. Ama Rabbimiz azaptan kurtulmamız için rahmet, rehber, kılavuz olan Kur'an'ı anlayalım ve yaşayalım diye anlaşılır bir kitap olarak Resulü aracılığı ile indirdi. Nasıl okursan oku ama ne dediğini anla ve anladığını yaşa. Çükü o doğru yolu gösteren tek rehberdir. Bu konuda da bizzat Kur'an kendinin farklı sıfatlarını bize anlatır.
Kur'an'ın amacı asıldır. Bu açıdan da usulü amacın önüne geçirmemek gerekir.
Usulde Arapçayı öğrenelim derken, onu anlamaya zaman ayıramayanlar oluyor. Oysa Kur'an herkes tarafından anlaşılır. O özel bir sınıfa, özel bir topluma, özel meslek mensuplarına gelmiş değildir, bütün insanlığa rehberlik yapmak için inzal olmuştur.
Peki herkes aynı seviyede ve aynı şekilde anlayabilir mi? Anlayamaz. Kur'an'ı anlayanlar iki tabakadır.
Birincisi hidayet boyutudur. Allah'ın varlığı, birliği, yaratıcı olduğu, rızkı vermesi, kanunları koyması, diriltmesi öldürmesi gibi temel konular herkes tarafından anlaşılır.
İkinci boyut ise tahlil ve analiz birikimi ve kabiliyeti ile ilgilidir. Bu tür konular ancak uzmanlar sayesinde kaderciliğe, maddeciliğe, ruhçuluğa kaymadan uzmanları tarafından anlaşılır.
Sarmış, bu girişten sonra rasih olanların kim olduğuna, müteşabih ayetlerin hakkında yanlış yaklaşımlara dikkat çekti.
İslam hukuku temelde nass boyutuyla sayılı, evrensel, hükmü değişmez helal ve haram gibi ayetlere dayanır. Diğer ayetler de sabittir ama içtihad alanıdır. Bu boyutuyla İslam hukuku, beşeri hukukun hepsinden üstündür, hayatı kapsayıcıdır ve dinamiktir.
Kur'an'ı insanları kazanmak, yetiştirmek yani hidayet amaçlı okumalıyız diyen Sarmış, insanları dışlamak ve tekfir etmek için okumamalıyız dedi. İslam'ın davet ve tebliğ metoduyla ilgili açıklamalarından sonra konunun diğer alt başlıklarını değerlendirdi.
İkinci konuşmacı Hamza Türkmen hayatı anlama ve anlamlandırma serüvenimizin insanı bir türlü vahye götürür veya götürmeli diyerek başladığı konuşmasına, anlamak için Kur'an'la buluştuğumuzda Kitab'ı tedebbür etmek gibi bir tahkik sorumluluğu ile karşılaşacağımızı belirtti.
Kur’an‘ın ilk muhatapları kendisine hikmet verilmiş Resul ile birlikte gecenin belli vakitlerinde yoğunlaşıp öğrenim ve talim içinde olduğunu belirten Türkmen, yapılan işin tertil fıkhını öğrenmek ve icra etmek olduğunu anlattı. Yani kendi dilleriyle inzal olan ayetleri kavrarken Rabbimiz ne dedi sorusunu çözümlerken, Kur’an‘ın insanlar itikadi ve ameli her konuda karanlıktan aydınlığa çıkartmaya matuf amacı doğrultusunda da hayatın sorunlarını gündemlerine aldıklarını, itikadi ve siyasi, sosyal ve ekonomik bir çok sorunu inzal olan ayetler gibi doğru okuyup kavrayıp birbirleri arasında bağ kurduklarını ve söylem ve hitaptan tavra kadar Resul ile beraber bir fıkıh ürettiklerini belirtti.
Tertil fıkhı bugün için Kuranın mesajını ve Resul‘ün konumunu anlama konusunda yeterli usul bilgisine sahip olan, sabiteleri ve değişkenleri bilen ve Kur’an‘la yaşadığımız sorunlar arasında tutarlı bağlar kurup tartışılacak çözümler üretme keyfiyetiydi.
Türkmen, Kur’an hayat ilişkisinde de iki tür muhatabımız ve görevimiz olduğunu belirtti. Birincisi, vahye talep duyan veya talep uyandıracağımız kişileri, İslam’ın bütüncül mesajına karşı ilgili hale getirmek, Haniflerden farklı olarak tevhidi bilgileri amelleştirmek istikametini oluşturma çabalarını gerçekleştirmek. Buna İslami uyanış veya İslami duyarlılık diyebiliriz. Ki bu aşamayı yaşayanlar bilinç, dirayet, sürekli tanıklık anlamaya gelen şehitlik düzeyine yönelsinler.
Kur’an’la hayat ilişkimizde ikinci hal ise, birikim sahibi dirayet ehli Kur’an talebelerinin dağılmış, zaafa uğramış ümmeti nasıl ıslah edecekler, münkerin ifsadına karşı nasıl davranacaklar, İslami mücadele ve inşa süreçlerinde hangi safhada olacaklar, bu konuda sünnetullahı programlarıyla nasıl bir yol takip edecekler gibi soruları cevaplandıracak İslami bilinç halidir. Bu hali yaşayanlar tertil fıkhı idrakine varmış vahyi tanıklık sorumluluğundaki bilinçli insanlardır.
İslami duyarlılık yani birinci hal, Kur’ani bilince yani ikinci hale, Kur’ani bilinçte İslami duyarlılığa muhtaçtır diyen Türkmen, daha sonra konunun alt başlıklarıyla ilgili detaya da inen ve içinde özeleştiriler de taşıyan görüşler ifade etti.
Samsun 19 Mayıs Üniversitesi’nde Tefsir Ana Bilim başkanlığı yapan Mehmet Okuyan, konu başlığının arzu ettiği bir başlık olduğunu, Kur’an’ın güncel okuyuşunun hayati olduğunu belirterek konuşmasına başladı.
30 yıldan bu yana hergün “Kur’an bizim neyimiz olur?“ sorusunu sorarak güne başladığını söyledi. Bu soruyu doğru cevaplayarak doğru yola ulaşabileceğimizi belirten Okuyan, “Kur’an benim hayatımın neresine kadar karışır“ sorusunun da temel olduğunu belirtti.
İçinde yaşadığımız toplumda “Kur’an insanın aklına ne zaman gelir“ diye sorulduğunda ilk defa akıllara cenaze ve düğün gelir. Oysa Kur’an hayatımıza istikamet vermek için gelmiş bir hayat, bir rehberlik kitabıdır. O zaman bu kitabın ne dediğini bilmemiz hayatidir. Yani hem muttakiler için bir rehberlik, hem tüm insanlık için… Herkesin bu rehberden istifade etmesi için onu anlamak ve irtibat boyutumuzu bilmek durumundayız diyen Okuyan, “Kur’an bizim evimize, işimize, eşimize, ilişkilerimize karışmayacak da leşimize mi karışacak? Topluma hakim olan bu anlayışı değiştirmeliyiz. Çünkü Kur’an mezarlardakine tebliğ edilmez.“
Kur’an’ın okunma biçiminin tilavet, kıraat, tertil şeklinde üç boyutlu olduğunu, her birinin anlamı ve fonksiyonunun farklı olduğunu, bu özellikleri bilmezsek şaşkınlık içene düşeceğimizi örnekleriyle anlattı.
Kur’an’ın inzal olduğu miladi 610 yılından Medine hicretine kadar ne gibi dönüşüm ve değişimler olduğunu doğru kavramamız gerekir. Ama elimizdeki Kur’an usulü çalışmaları, asıllarla değil ayrıntı konularla hatta anlamsız konularla uğraştığını, bu tür usullerle de bir türlü Kur’an’ın anlaşılamadığını belirten Okuyan, buna da örnek olarak bu tür usul kitaplarında 20, 100, 200 hatta 500 ayetin nesh, yani ayet hükmünün iptal olduğunu belirten ifadeleri verdi.
Oysa 500 ayet mensuhsa, yani hükmü iptal olduysa Kur’an‘ da geride ne kalır diye soran Okuyan, 6236 ayetten oluşan Kur’an-ı Kerim’in 2000 civarındaki ayetin kıssalardan, önemli bir bölümünün Yahudi ve Hıristiyanlardan, çok daha önemle bir kısmının Mekkeli müşriklerle alakalı olduğunu belirtti. Bunları çıktığımızda geriye ne kalır. Çoğu ahkam ayeti olan 20, 100 veya 500 ayeti çıkarttığımızda kuşa dönmüş bir Kur’an olur. Neye yarar bu Kur’an; işte o zaman geride kalan ölünün ruhuna üfürmeye yarar.
Oysa kitabulah, Allah’ın herkese gönderdiği mektuptur ve mahşerde de sorular bu kitaptan çıkacaktır. Zuhruf suresinin 44. Ayetine açıp bakın diyen Okuyan daha sonra Kur’an’dan nasıl yararlanacağımızı anlattı. Örnek alacağımız Resul’ün bugünkü risalet fonksiyonunu canlandırmanın Kur’an’ın mesajını insanlara taşımak olduğunu belirten Okuyan, Kur’an’da geçen aklımızı çalıştırmakla ilgili kavramĺar üzerinde durdu.
Resulullah’ın örnekliğini bugüne taşımak için önemli rivayetlerden birisi de sahabenin on ayet okuyup onu kavrayıp, sindirip, yaşadıktan sonra diğer on ayet okumaya çalışmasıyla ilgili olandır.
Okuyan, Peygamberi duruşu, onu evimizde, sokağımızda şu anda yaşadığını, bizi ziyarete geldiğini düşünerek yaşamlaştıralım diyerek sözlerini bitirdi.
Konuşmalar bittikten sonra akşam namazı topluca kılındı ve daha sonraki oturumda sorulara cevaplar verildi.
HABERE YORUM KAT