Almanya'da Gazze direnişinin ehemmiyeti konuşuldu
Almanya’nın Neuss şehrinde bulunan Dar’ul Erkam İrşad Kitabevinde, Zehra Ç. Türkmen “Gazze’nin bize öğrettikleri” başlıklı hanımlara yönelik bir konuşma yaptı.
Zehra Türkmen, konuşmasına Gazze’yi anlatan lirik ifadelerle başladı.
“Öfkeyle ve özenle sıkılmış yumruğu Ortadoğu’nun; evi, mektebi, suyu, ekmeği, tanka karşı sapanla, taşla direnen çocuğun. Gazze; tevhid ve adaleti ayakta tutanlara tanıklık yapmış Meryem yürekli annelerin diyarı” cümleleri ile giriş yaptığı sunumunu, görseller eşliğinde devam ettirdi.
Türkmen, görseller eşliğinde yaptığı konuşmasını şöyle sürdürdü:
Filistin’in 1917 tarihinde İngiliz ordusu tarafından işgal edildi. Fevzi Paşa, İsmet Paşa ve Mustafa Kemal Paşa’nın Sina ve Filistin cephesinde, Irak Cephesi komutanı Sakallı Nurettin Paşa’nın Kut’ül Emare savaşında direndiği gibi İngiliz kuvvetlerine karşı ölümüne bir karşı koyuş gerçekleştirilemedik. Filistinli gönüllüler ölümüne direndiler ama Osmanlı ordusu 1918’de Halep’te silah bıraktı.
İngiliz emperyalizmi, Ortadoğu dediği ümmet coğrafyasının bağrına bir kontrol üssü olarak bir Yahudi devleti kurmak istemişti. Tahrif edilmiş Yahudiliğin kavramlarını kullanarak kurgulanan Siyonizm ideolojisi kurmacasıyla diaspora Yahudileri Filistin’e göç ettirildi. Gemilerle Filistin’e taşınan Yahudiler Haganah, Irgun, Stern gibi terör örgütleri kurarak Filistinlileri katletmeye başladılar. Bugün silah ve finans desteği ve uluslararası hukukun delinmesiyle nasıl işgalci ve katliamcı Siyonist devlet küresel kapitalizm tarafından destekleniyorsa, 1948’den öncede Siyonist çeteler benzer tarzda İngiltere tarafından desteklendiler.
1947 yılında BM kararı ile önü açılan Siyonist Yahudiler 14 Mayıs 1948 yılında Filistin’de bir İsrail devleti kurduklarını açıkladıktan hemen sonra Filistin halkına karşı katliama başladılar ve Nekbe Felaketi denilen 800 bin Filistinliyi ülkelerinden sürdüler ve uluslararası mülteci konumuna düşürdüler.
Filistin, 75 seneden bu yana da Siyonist İsrail tarafından işgal altında. Siyonist rejim parça parça Filistinlilerin topraklarına yerleşimcileri taşıyarak işgali yaygınlaştırmak, sürekli tutuklama ve küçük katliamlarla yıldırma politikalarını vahşice devam ettirdi; bütün bu zulümlerine rağmen egemen kapitalist devletlerce desteklendi ve destekleniyordu. İşgale devam eden ve parça parça soykırım yapan Siyonist rejime karşı, toplumu İslam’la tanıştırmak, eğitmek ve sabırla merhale merhale 40 yıllık özgürlük savaşına hazırlık yapmak konusunda İhvan-ı Müslimin’in ve 1987’deki kuruluşuyla beraber I. İntifada’yı örgütleyen Hamas’ın sınırda ve gönüllerde ribat tutan yetiştirdiği yeni bir kuşak ve mücahid Filistinli gençler oldu. İşte el-Kassam Tugayları İslam temelli nitelikli bir eğitim ve talim süreçlerinin bir ürünüdür.
Hamas ve Filistin halkı yıllarca Siyonist işgale, zulme, vahşete karşı mücadele ederek tüm dünyaya onurlu bir duruş sergiledi ve sergilemeye de devam ediyorlar.
7 Ekim 2023 sabahı Filistin halkı, tüm insanlığı dünya tarihine damga vuracak yeni bir güne uyandırdı. Günün adı Aksa Tufanı’ydı.
Bu operasyon İsrail’in yenilemez, istihbarat örgütü MOSAD’ın her şeyden haberdar olduğu kadir-i mutlak anlayışını parçaladı. 7 Ekim 2023 Aksa Tufanı Operasyonu bir saldırı değil, Filistin halkının ve Müslümanların topraklarını savunma harekâtı ve kuşatılan Mescid-i Aksa’yı özgürleştirme beyanıydı.
Gazze direnişinin mimarı Hamas İntifada’yı örgütleyerek ve Aksa Tufanı’nın zeminini döşeyerek dünya Müslümanlarına da vicdan sahibi hak ve adaletten yanı olan özgürlük özlemcilerine de çok şey öğretti.
Hamas, öncelikle mescidlerde, evlerde ve üniversitelerde ciddi bir müfredat oluşturdu. Hamas’ın yaygın ve örgün eğitimi, tüm Gazze’de ve fırsat bulabildiğince da Batı Şeria’da Filistin halkının derinliklerine uzanan kocaman bir ıslah, direniş, ihya ve talim mektebine dönüştü. Ana okullarından, mahalle mekteplerine, liselerden üniversiteye kadar İslam imanı nedir; İslam kimliği nedir; hayatta lazım olacak temel bilgi ve beceriler, teknik malumat nedir; cihad nedir; direniş nedir öğretildi. Anlamıyla bütünleşen hafızlık yaygınlaştırıldı.
İslami ahlak İslami eğitim ve dayanışmayla yaygınlaştırıldı. 7 Ekim’den sonra yüzbinlerce ton bomba atılarak harabeye dönen Gazze’deki trajediyi, açlığı, susuzluğu, ilaçsızlığı ve kıyılan çocukları Hamas’ın kurduğu doktorlar birliği ve basın masası sayesinde bütün dünya adeta naklen izleyebildi.
Katliam ve açlığın sürdüğü Gazze’de yağma ve hırsızlık meydana gelmedi. Yıkılan binalarda bulunan emanetler sahipleri bulunarak teslim edildi. Çocuklar bile en zor anlarında “Hasbünallahü ve nimel vekil” demeyi yani, “Allah bize yeter, O ne güzel vekildir” demeyi ihmal etmediler. Gazze’nin İslam’a kulağını açan yiğitleri ne güzel iman, ne güzel ahlak, ne güzel sabır dersi almışlardı. Fiilistinli çocuklar bile açlık ve bombalar altında Cennet’i özlediklerini söyleyebiliyorlardı. İşte Allah’a, Kur’an’a, Ahiret’e iman etmiş böyle bir halk teslim alınamaz ve köleleştirilemezdi. Dünyanın dev savaş teknolojisiyle saldırılara, açlık, susuzluk ve ilaçsızlığa karşı direnerek vicdan sahibi tüm dünya insanlığının kalbinde böyle yer edinilebilir, İslami faaliyetlerin canlanıp bilinçlenmesine böyle bir eğitim ve hayat süreciyle örnek olunabilirdi.
Gazze’de petrol geliriyle zenginleşmiş bütün Arap devletlerinden okula yazma oranı daha büyük: %96. Kassam Tugayları’na gençler arasında gönüllü olarak iştirak etme talebi o kadar fazla ki; bu yüzden sadece hafız olanları ve iyi bir eğitimden geçen şehid çocuklarını alıyorlar. Tabii ki böyle alt yapılı bir nitelikle yetişen Gazze direnişçileri, dünya insanlığını hayrette bırakan İslami ölçülerin güzel şahitlikleriyle hep gündemde. Hele esir takası sırasında görüldüğü ve izlendiği üzere İsrailli esirlere yapılan insani muamele ve küresel kötülüğe karşı direniş azmi vicdan sahibi dünya halklarının uyanışına vesile oluyor. Gazze halkının direnişinden etkilenip de Müslüman olan Avrupalı, Avustralyalı, Amerikalı bir çok örnek var.
İsrail’e, Uluslararası Adalet Divanı’nda soykırım davası açan Güney Afrika Cumhurbaşkanı bu başvurusu için tüm ezilen halklar adına gururlu olduğunu vurgularken ırkçılığa ve emperyalizme karşı mücadele veren liderleri Nelson Mandela’nın bir sözünü öne çıkarıyordu: “Hepimiz çok iyi biliyoruz ki, Filistin özgür olmadan, biz de özgür sayılmayız.”
Ama batı coğrafyasındaki vicdan sahibi insanların aksine Batı medeniyetinin baronları ve bu dünya görüşünün ürettiği Siyonist katiller sivil Filistinlileri bile bile hunharca katlediyor ve sadece katlettiklerine istatistiki bilgi olarak bakıyor. İsrail ve destekçileri Batı’nın iki yüzü değil bütün iğrençliği ile hunhar, sömürücü, ifsad edici, katliamcı, hududullaha saldıran şirretlikleriyle ve insan hakları ve hukuk yutturmacası veya emperyalizmiyle tek yüzlerinin olduğunu sergiliyorlar. Sadece Gazze’de 50 bine yakın çocuk, kadın sivil insan öldü veya enkaz altında kayıp; ama hala bu soykırıma bu Batılı kapitalist baronlar ve devletler katliam diyemiyor.
Hamas bizlere dünyayı da; dinimizi, tarihimizi, kültürümüzü de doğru okumamızı gösterdi. Aksa Tufanı Operasyonu’ndan hemen sonra bir Siyonist TV kanalında öne sürülen ve sosyal medyada propaganda amaçlı kullanılan “Hamas direnişçileri, 40 İsrailli bebeğin kafasını kesti” iddiası doğru olmadığını hemen Anadolu Ajansı dünyaya ifşa etti. Siyonist propaganda ve algı yönetimlerinin baş katil Başbakan Netanyahu tarafından ABD Kongresinde sergilenirken vicdansız parlamento üyeleri tarafından mükerreren ayakta alkışlanması Batıya hakim olan sermaye baronlarının parlamenterleri nasıl da köleleştirdiğini göstermiştir.
Zehre Türkmen konuşmasının son bölümünde, iman kardeşi olduğumuz Filistinli Müslümanlar için tüm zaaflarımızı ve dağınıklığımızı aşarak ibadi olarak ne yapabileceğimiz üzerinde durdu.
1. Gözlerimizi kaçıramayız. Ağzımızın tadı bozulmasın kulaklarımızı kapatamayız. Biz ne yaparsak yapalım insanlar bu zulmü yaşıyor. İlk olarak bu zulmü görmeliyiz. Çocuğumuzla, yakınlarımızla bu zulmü ve katliamı görmekten kaçınmamalıyız. Bizim bakamadığımızı Filistinli kardeşlerimiz yaşıyorlar.
2. Aynı zulümleri veya benzerini yaşamamak için Filistin’i gündemimizde canlı tutmalıyız. Ancak Gazze’de/Filistin’de yaşananları, onların derdini, acısını, davasını canlı tutarsak o zaman zafer kazanılır.
Siyonizm’in Arz-ı Mev’ud’a dayanan stratejik ve jeo stratejik hedefleri; Filistin’i, Lübnan’ı, Suriye’yi ve başta Anadolu sınırları olmak üzere tüm Ortadoğu’yu etmeye devam edecektir. Aslında bu tehdidin arkasında halkı Müslüman olan ülkelere baş eğdirmek için küresel kapitalist baronlar bulunmaktadır.
3. Görünülürlüğü kefiye, Filistin bayrağı, Hanzala karikatürleri veya Filistin’e özgü simgelerle yaygınlaştırmalıyız.
4. Yapılan etkinliklere, eylemlere, yürüyüş ve protestolara katılarak Filistin’in bölge ve dünya kamuoyunda yükselen sesi olmalıyız.
5. Siyonist mamulleri boykota devam etmeliyiz. Bu zulüm bitene kadar ve daha sonrada. Siyonist devlet dursa da biz bu Siyonist kurgunun karşısında durmamalıyız.
6.Filistin adına tüm etkinlikleri ve tespitleri ayrıca Siyonizmin zulmünü ifşa edici tüm caps ve görüntüleri sosyal medya hesaplarımızdan paylaşmalıyız.
7. Akıttığımız gözyaşından daha çok Filistinliler ile hak ve adalet mücadelemiz için Rabbimize dua etmeliyiz.
8. Asla ümitsizliğe kapılmamalı, azmi, dayanışmayı ve say’ı elden bırakmamalıyız. Allah varsa ümit vardır. Vicdanımızı dini tutmalıyız.
9. Acıları yarıştırmayı değil evrensel vicdanı harekete geçirmeliyiz.
Zehra Türkmen, Almanya’daki konuşmasını Aliya İzzet Begoviç’in hepimizi uyaran bir vurgusunu hatırlatarak bitirdi: “Bu kadar büyük bir trajedinin yaşandığı dünyada hiç kimse masum değildir.”
HABERE YORUM KAT